24.Bölüm

28 0 0
                                    

Dükkanın kapanma saati geldiğinde, Kerim dönüp tekrar kapıya doğru baktı. Gün içinde bunu sıkça yapmıştı. Dolunay'ın gelip, gelmediğini elinde olmadan kontrol ediyordu. Bu defa Dolunay kapıda duruyordu.

Sarı ipek gibi saçları ve mavi gözleriyle hemen her erkeği kendisine hayran bırakabilecek bir çekimi bulunan kadın, Kerim'i başıyla selamladı. Bu sırada Yunus mekandan ayrılmış, Kerim kapanış için son hazırlıkları yapmaktaydı.

Son müşteride gittikten sonra, genç adam gizemli ruhun yanına yaklaştı.

"Hoş geldiniz."

"Teşekkür ederim. Nasılsınız?"

"Bana Kerim diyebilirsiniz."

"Pekala Kerim. Lütfen sende bana Dolunay diye hitap et."

"Buyurun. Şu masalardan birine oturup konuşabiliriz."

Kerim, dükkanın kapısına "kapalı" yazısını asarak, Dolunay'ın oturduğu masaya yöneldi.

"Evet sizi dinliyorum."

"Ben yaklaşık 3 yıl önce kanser hastalığından ötürü öldüm. Beni çok seven bir eşim ve mutlu bir yuvam vardı. Hastalıkla birlikte hepsini yavaş yavaş kaybetmeye başladım. Ölümüme yakın eşim beni terk etti. Yorucu hastane günlerinde benden çok şikayet ederdi. Daha fazla dayanamadı. Ailemde sadece annem yanımda oldu. Onuda ölümümden 2 ay önce kalp krizinden yitirdim. Hastalığımın ağırlaşmasına kalbi daha fazla dayanamadı. Bana ve yaşadıklarıma çok üzülüyordu. Annemi yitirmem ve olup bitenden sonra bende tedaviye yanıt veremedim. Sonucu biliyorsun."

"Sizin adınıza gerçekten çok üzüldüm. Oldukça genç yaşta hayatınızı kaybetmişsiniz."

"Evet öyle oldu."

"Peki benden ne istiyorsunuz?"

"Dostluğunuzu..."

"Nasıl yani?"

"Dostluğunu Kerim. Bu dünyada yaşarken, oldukça ağır bedeller ödedim. Öldüm ve şimdide çok yalnızım. Hayata küskün gittiğim için, kendimle ve insanlarla barışmamın gerektiğini söylediler. Yoksa ruhum huzura kavuşamazmış."

"Söylediklerinizi anlayabiliyorum ama neden ben?"

"Bana sizin adınızı verdiler. Biliyorsunuz ilahi gücün her zaman iyi bir planı vardır. Her şeyi bizden çok daha iyi bilir. Düzelip, tekrar kendimle ve insanlarla barış sağlayabilmemin seninle mümkün olduğunu öğrendim."

"İnan çok şaşırdım."

"Elbette bunu zorla yapamayız. Kendi rızanla bana arkadaşlık edersen mümkün olur ancak. Tersi durumda, istemezsen bunu anlayışla karşılarım."

Kerim, gerçekten de çok şaşkındı. Kadın konuşurken öyle kendine has mimikleri vardı ki, ona hayır demek adeta imkansızdı. Her şeyin ötesinde, zavallı kadın yardım çığlığıyla yamacına sokulmuştu. Onu reddetmek gaddarlık olurdu. Belli ki, derin yaraları mevcuttu. Bu yaraların sıkı dostluk ve sevgi bağlarıyla sarılması gerekiyordu.

Kerim, bu önemli görev için seçilmesine çok memnun olduğunu fark etti. Daha fazla düşünerek kabalık sınırına yaklaştığını anlayıp, cevap verdi.

"Elbette, seve seve kabul ederim bu teklifinizi."

"O halde arkadaşız."

"Çok doğru Dolunay. Arkadaşız."

"İnan beni şimdiden çok mutlu ettin Kerim. Menfaatin olmadan, bir insana kucak açtın. Bu umutlarımın canlanmasını sağladı."

"Sakın insanlardan umudunu kaybetme Dolunay. Bak göreceksin, her şey yoluna girecek. Tekrar yitirdiğin huzuru bulacaksın."

Kerim, Dolunay'la geçen zamanda Cemre'yi hiç düşünmemişti. Birden gözü sevgilisinin duvarda asılı duran resmine ilişti. Kısa bir şaşkınlık yaşadı. Bu genç kadından etkilenmiş miydi anlam veremiyordu. Emin olduğu tek bir gerçek vardı, oda Cemre'ye deli gibi aşık olduğuydu.

Muratla dostluğu oldukça özel ve eskilere dayanıyordu. Peki bu kadar hoş ve çekici bir kadınla, ruhta olsa dostluk tehlikeli olabilir miydi? Zaman tüm bu soruların yanıtını verecekti. Kahramanımız, tatlı bir gülümsemeyle kadını tekrar süzdü...

Can DostumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin