Hayal kırıklığı...
Söylemesi bile kötü olan bir cümleyi yaşamanın az çok nasıl hissettirdiğini tahmin etmişsinizdir değil mi? Evet bende şuan için büyük bir hayal kırıklığı içerisinde savrulup duruyordum, iğrenç bir duygunun istilasına uğramak kendinden daha çok acı veriyordu.
Peki bu hayal kırıklığını neden mi yaşıyordum? Hemen anlatayım: Denizle birlikte olan dersim için evin gene nereden çıktığını bilemediğim odalarının birine gidiyorduk. Odaya girdiğimde ilk başta çok mutluydum ve bugünün en güzel saatlerini geçireceğimi umuyordum, çünkü hayatımda görmediğim, belkide hiç bir zaman göremeyeceğim yüksek teknolojinin olduğu bir odadaydık.
O kadar güzeldiki burası saatlerimi veya belkide günlerimi burada geçirebilirdim. Piramitin içi şeklinde tasarlanmış bu odada her ekran hemen önümüzde oluşuyor ve bu çok havalı gözüküyordu... Tıpkı filmlerdeki gibi.
Ama emin olun daha güzeli...
Fakat şuan küçük bir diz üstü bilgisayarın karşısında oturarak Deniz'in o yüksek teknolojiyi kullanırken anlattığı her şeyi not almakla meşguldüm.
"Ama bu haksızlık!"
İçimdeki isyan yaramaz bir şekilde benden izinsiz ağzımdan kaçarken isyanıma karşı arka çıkarak onu destekledim. Çünkü bu büyük bir haksızlıktı, o orada yüksek teknolojiden yararlanırken ben ise onun yanında teknoloji bile sayılmayan bu aygıt ile yetiniyordum, tamam belki böyle söylememem gerekiyordu ama insan fazlasını görünce azı ile yetinmekten vaz geçen bir varlıktı.
Deniz anlattığı konuyu yarıda keserek sanki neyden bahsettiğimi bilmiyormuş gibi kaşlarını hayretle kadırdı ve yarım ağız gülümsedi.
"Neyden bahsediyorsun Dilay?"
Neyden bahsettiğimi öyle çok iyi biliyorduki dudaklarında oluşan gülümsemenin başka türlü açıklaması olamazdı, oflayarak ayağa kalktım ve diz üstü bilgisayarın kapağını biraz sert bir şekilde kapatarak yanına yürüdüm. Bu aralar bir şeyleri kırmayı iyi alışmıştım ama umursamadım, sonuçta buraya zorla getirilmiştim değil mi? Birkaç hasardan da bir şey olacağını düşünmüyordum.
Elimle bir onun kullandığı yapıyı gösterirken, birde benim teknolojiden bile sayılmayan diz üstü bilgisayarı gösterdim.
"Bundan bahsediyorum işte, neden sen bu yüksek teknolojiden yararlanırken ben o teknolojiden bile sayılmayan diz üstü bilgisayar ile cebelleşiyorum, bana da uygun bir şeyler olduğuna eminim."
Diz üstü bilgisayara baktıktan sonra kendi kullandığı teknolojide göz gezdirdi, teknoloji diyordum çünkü adını dahi bilmediğim bir aygıtı nasıl adlandıracağım hakkında hiçbir fikrim yoktu.
"Aslına bakarsan haklısın, tamam
kullanmana izin verebilirim. ""Sonunda."
Derin bir nefes vererek söylediğim kelimeye Deniz gülerken hafiften tebessüm ettim ve önüne geçtim, tuhaftı ama küçük bir çocuk gibi içimde bir şeylerin kıpır kıpır olduğunu hissediyor gibiydim.
Ekranda bilmediğim yerler beni küçük düşürmek istermiş gibi alaycı gülümsemeleri ile karşılarken kafam karışmış bir şekilde ekranı inceliyor ve hiçbir şey yapmıyordum.Aslında yapamayacağım bir şey değildi, derse başladığımızdan beri gözlerimi not almaktan başka Deniz'den ayırmıyor ve her yaptığını saniyesi saniyesine zihnimin duvarlarına kaydetmeye çalışıyordum, başarmıştım da ama şuan için tek sorun nereden başlayacağımı bilemememdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAAT
Ciencia FicciónOlacaklardan habersiz bir genç kız... Aylardır beklenen ekibin yeni üyesi... Kaderin oynadığı oyunlar hiç bu kadar acı vermemişti, attığı kahkahalar küçük bekçileri uyandırıyordu... Uyanmaması gereken bekçileri. Abisinden kaçmak istemişti, küçük be...