Zaman...
Zamanla her şeyin değişeceğine inanmazdım, hatta karşımdaki bu koca bedenin benim için önemli olacağını ve ona karşı bedenimin etkilendiğimi gösteren imalarda bulunması gibi...
Evet benim için önemliydi, ve onun içinde önemli olduğumu biliyordum, bunu birçok davranışından ve yaşanmış olaylardan anlamıştım.
Bu değişimden etkilenmiş ama ilk defa bu etkilenmem benim için bir yıkım getirecek sonuçlar doğurmamıştı, belkide ilerleyen zamanlarda bedenimin imalarını kontrol altında tutamazsam gerçekleşebilirdi ama buna izin vermezdim.
Bunca geçen zaman sonrası yavaş yavaş ve emekle ilerlediğimiz bu yolda buna izin vermezdim.
Dudaklarını tenimden çekerek üzerimdeki bu tuhaf havayı biraz olsun azalttığında derince bir nefes aldım fakat vücuduma nifuz eden kendine has kokusu ise tamamen durumu tersine çeviriyordu.
Elimdeki kupayı alarak gözlerini gözlerime çevirmeden önce sehpanın üzerine koydu, yanağından kayan elim boş ve çelimsiz bir şekilde batteniyenin üzerine düşerken bir anda bedenimin kontrolünü bu denli kaybetmek bulanmış düşüncelerimde bile bir şaşkınlığın neden olmasını sağlamıştı.
Gözlerime bakan mavilerin etkisine daha fazla katlanamayarak kendimden bile beklemediğim bir şekilde kollarımı boynuna sararak sıkıca sarıldım, neden bilmiyorum ama o mavilerin etkisi altında içimden bunu yapmak gelmişti, hiçbir şaşırma veya beklenmedik bir tepki almadan belime dolanan kollar ile derince bir nefes aldım.
Ağabeyimle bile bu denli bir sarılmanın eşiğine gelmemiş ve böyle bir güven duygusunu tatmamıştım, bunu ağabeyimle karıştırmak doğru olmazdı ama Emir'in yanında kendimi son derece güvenli ve mutlu hissettiğimi biliyordum.
Şimdi ise yıllarca alamadığı güvenin ve mutluluğun hırsını çıkartırcasına Emir'e sarılıyordum.
Çünkü ilk defa yaptığım bir şeyin doğru olduğuna son derece emindim ve arkasında korkmadan durmaya bir o kadar kararlıydım.
"Neden baş ucuma su kaymadım ki?"
Gelen ses ile aniden doğrularak yavaşça Emir'den ayrılırken yavaş yavaş gelen seslerden sonra mutfakta arkası dönük bir şekilde hayıflanarak bardağına su dolduran Deniz'i izliyordum.
Yeni uyandığını belli eden hafif sarsıntılı yürüyüşü ile üzerindeki tişörtünün tezgahın izin verdiği kadarıyla yarısı içeride ve yarısıda dışarıda duruyordu, gözlerim yavaşça aşağıya kayarken önü tamamen kapalı olmayan tezgahtan Deniz'in sadece altındaki siyah baksırı ile sere serpe mutfakta dolaşmasını rahatça görebiliyordum.
Bazen şahitlik etmek istemediğiniz zamanlar olur ve utanmak istemezdiniz ama ben karşımdaki bu görüntü sayesinde gülmek ile utancın arasındaki ince çizgide kalmıştım.
Emir yerinde doğrularak üzerimizdeki battaniyeyi toplayıp Deniz'e doğru fırlattı, kaşları çatılmış ve benim bu saçma gülme hissim yerine bu duruma doğal olaraka sinirlenmişti, güldüğüm nokta ise karşımızda bizim olup olmadığımızı bile bilemden habersiz ve safça dolaşmasıydı.
"Al şunu üzerini ört!.."
Deniz Emir'in sesine dönmesi ile battaniye kafası ile buluştuğunda şaşkınlığını üzerinden atamamıştı, yavaşça kafasından yere kayan battaniyeyi kucağına aldı.
"Ne oluyor ya?.. Dilay, senin ne işin var burada?"
Şaşkın nidası, gözleri beni bulduğunda dudaklarından döküldü, sanırım daha yeni fark etmiş ve bilinci daha yeni yeni kendine gelirken neyi sorguladığını bilmeden bir şeyleri kendince sorguluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAAT
Ciencia FicciónOlacaklardan habersiz bir genç kız... Aylardır beklenen ekibin yeni üyesi... Kaderin oynadığı oyunlar hiç bu kadar acı vermemişti, attığı kahkahalar küçük bekçileri uyandırıyordu... Uyanmaması gereken bekçileri. Abisinden kaçmak istemişti, küçük be...