Alışılmışlığın verdiği rahatlıkla kumların üzerinde oturuyorken bu sessizliğin uyumunu bir kaç saniyede bozan motor sesi duyuldu. Hızla etrafa bakarken Emir de benimle birlikte tedirginleşmiş ve etrafına bakıyordu.
O akşam yaşananlar bir bir aklıma gelirken yeniden aynı şeyleri yaşamayı istemiyordum, bunun düşüncesi bile miğdemi bulundurmaya yetiyordu.
Emir arkamızda kalan duvara bir kaç saniye baktıktan sonra hızlıca kollarımdan tutarak beni kuma yatırdı. Bacaklarını iki yanıma koyarak üzerime eğildiğinde ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Kalbim bu kadar hızlı atarken ve üzerime eğilmiş durumda bir Emir dururken beynim pek fazla bu durumla uğraşmıyordu.
Kendimi toparlayarak Emir'in gözlerine baktım, biraz çatılmış kaşları ile yüzüme bakarken alnına dökülmüş bir kaç tutam saçları aynı kirpikleri gibi yüzünde gölge oluşturuyordu.
"Emir ne yapıyorsun?"
Safir mavileri konuşmam ile dudaklarıma doğru yöneldiğinde yutkunma isteğimi bastırmaya çalıştım, ama o öylece dudaklarıma bakarken bu isteğin git gide fazlalaşmasını önleyemedim.
Bir eli boynuma doğru giderken diğer eli ile dudaklarımın üzerini kapattı.
"Şhhh... sessiz ol, "
"Kim var orada?!"
Başka bir erkek sesi yankılandı, yada korktuğum için öyle hissediyor olabilirdim. Kafamı büyük demir kapıya doğru çevirdim. Kalbim artık korkudan ağzımda atmaya başlamıştı ve ben şu durumdayken birine yakalanmak en son isteyeceğim şey olurdu.
Elinde feneri ile etrafa bakan adam bize doğru döndü, fenerinin ışığı bize ulaşamıyordu, yakınımızda değildi ama bir kaç adım daha yaklaşsa gayet rahat bir şekilde bizi görebilirdi.
Arkası dönük duran adam bize doğru döndü ve yanımıza gelmeye başladı. Fenerinin ışığı çoktan üzerimize düşmüş ve yerimizi belli etmişti.
Emir durumu ele alarak sessiz ve hızlı bir şekilde konuştu.
"Sakin ol Dilay, sadece küçük bir oyun oynayacağız."
Oyun mu? Oyun oynayacaksam neye göre oynadığımı bilmem gerekmiyor muydu? Ama Emir yine bana bir şey söylemeden oyununa başladı.
Kollarımı tek eliyle kafamın üzerinde birleştirip kuma bastırdı, diğer elini belime koyarak boynuma doğru yaklaştığında bedenimi tuhaf bir sıcaklığın sardığını hissettim.
Bu küçük bir oyundu değil mi? Peki neden ben bu oyundan bu kadar etkileniyordum?
"Hey siz de kimsiniz, Burada ne işiniz var?!"
Adamla aramızda en az beş adımlık bir mesafe vardı. Her adımında biraz daha yaklaşırken fener ışığının yüzüne vurduğu kadarıyla çatık kaşlarını gördüm.
"Ah!"
Emir aniden boynumu ısırdığında ağzımdan çıkan küçük çaplı çığlığıma engel olamadım.
"Lanet olsun, işinizi yapacak başka yer mi bulamadınız? Gece gece bir de sizinle uğraşıyorum..."
Başımızda duran adam kendi kendine homurdanarak baş ucumuzda fenerinin ışığını üzerimize tutarak bize bakıyordu. Gözlerimi kapatarak adamın yüzüne bakmadım, bir kaç saniye bize baktıktan sonra yanımızdan uzaklaştı. Bunu üzerimize tutulan fenerin göz kapaklarımı aydınlatmadığı için anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAAT
Science-FictionOlacaklardan habersiz bir genç kız... Aylardır beklenen ekibin yeni üyesi... Kaderin oynadığı oyunlar hiç bu kadar acı vermemişti, attığı kahkahalar küçük bekçileri uyandırıyordu... Uyanmaması gereken bekçileri. Abisinden kaçmak istemişti, küçük be...