Sabahın ilk saatleriydi. Esen rüzgar ağaçların dallarını sallandırıyor, yapraklar yerlerde ordan oraya savruluyordu. Leo da bu rüzgârı arkasına almış hızla arabasına doğru gidiyordu. Gece boyunca koca ormanda Eda'yı aramıştı. Gördüğü kan izleriyle deliye dönmüş onu bulmadan hiçbir yere gitmeyeceğine dair kendisine söz vermişti. Yanına bulduğu köpeği de alıp tüm gece karış karış ormanı gezmiş, en son karşısına bir göl çıkınca da geldiği tüm yolları geri dönmüştü.
Leo'ya “Yorgun musun?” diye sorulsaydı net olarak ”Hayır!” cevabını verirdi. Hiçbir yorgunluk belirtisi yoktu adamda. Ne uyumadığı ne de bu koca ormanı baştan sona didik didik aradığı gerçeği ile ilgileniyordu. Sadece kocası tarafından önemsenmeyen hamile bir kadını bulmak istiyordu. Üstelik kadın Leo için öylesine biri değildi. Değerliydi. Arabasına ulaşıp bindiğinde aklından geçen Giovanni'yi pataklamaktı. Arkadaşına karşı duyduğu öfke ancak o zaman sönerdi. O, sıcacık yatağında uyurken kim bilir karısının başına neler gelmişti? Tüm bunlar için arkadaşının evine gitmesi saatleri bulmuştu.Giovanni uyanmış elini yüzünü yıkıyordu. Eline havluyu aldığı an kapının çaldığını duydu. Sabahın sekizinde kim gelmiş olabilirdi? Leo'dan başkası olamazdı. Hatta gelmek için geç bile kalmıştı. Kapıyı açtığında yanılmadığını görmüş ve şaşırmamıştı.
Biraz sonra karşılıklı tekli koltuklarda oturuyorlardı. Leo patlamayı bekleyen canlı bir bombaydı. Giovanni ise gözüne kestirdiği fotoğrafı inceliyordu. Beyaz televizyon ünitesinin rafında duran bu fotoğrafta kendisi ve karısı vardı. İnce belini iki eliyle sarmış alnına bir buse konduruyordu. İkisinin de gözleri kapalıydı. Gelinin elinde pembe ve beyaz çiçeklerle dolu bir demet vardı. İnce askılı gelinliğini zarif bir taçla tamamlamıştı. O anı hatırlamıyordu. Ne kötüydü içerisinde bulunduğu fotoğraf karesini hatırlayamamak. Yaptığı şeyin bir hata olduğunu düşünse de hatırlamak isterdi. Sahip olduğu bu hayat ve kendi benliği o zaman yabancı gelmezdi kendisine.
“Tüm gece Eda'yı aradım. O lanet adresin olduğu ormanın her karışına baktım. Ama yoktu!” diye sertçe konuştu Leo.
Giovanni, Leo'nun sözlerini duymuş ancak gözlerini fotoğraftan çekmemişti. Bunun üzerine bir kez daha sesini yükseltti. “Gio! Karın kayıp ve üstelik hamile. Senin bu gamsızlığın beni delirtiyor!”
Giovanni'nin hala cevap vermemesiyle gerginliği artan Leo yerinden kalkıp birkaç adım karşısında oturan adamın yakalarını kavradığı gibi ayağa kaldırdı. Tişörtün yakasını elleri arasında sıkıştırıp “Sen nasıl onun canını tehlikeye attıysan ben de şimdi polise gidip senin canını tehlikeye atacağım.” dedi. Yapacak olduğundan değil korkutmak için söylemişti. Benito amcası aylar önce polisi araya sokmamakla ilgili uyarı yapmıştı.
Diğer taraftan Giovanni olanları anlamıyordu. Beyni bomboştu. Hisleri ve duyguları da yoktu. Yorucu ve uzun bir uykudan uyanmıştı. Karşısına tanımadığı bir kadın çıkmıştı. Evli olduğu kadın... Çocuğunun annesi... On beş yıllık arkadaşı ise o kadın için kendisiyle kavga ediyordu.
“Yemin ederim seni kurtarmaya gelmeyeceğim. Öl diye bırakacağım.”
Leo ağzından çıkanlara engel olamıyordu. Giovanni'ye karşı bu kadar dolu olduğunu da bilmiyordu.Tuttuğu yakaları itekleyip Giovanni'yi tekrar oturttuğunda salonun kapısında onları izleyen kadını gördü.
Tüm gece aradığı kadın şimdi karşısındaydı. Gözlerine inanamıyordu. Ne yapacağını şaşırmış halde kadının yanına gitti. Karnının el verdiğince sarıldı Eda'ya. Huzurdu bu. Gece boyunca onu aramasının boşuna olduğunu aklına getirmedi. Sadece yaşadığı ana ayak uydurup daha sıkı sarıldı. Üstelik iki yanında hissettiği eller kendisini bile unutturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Git Deme(Tamamlandı)
General FictionGeçirdiği kazadan dolayı 1 ay komada kalan Giovanni Giordano gözlerini açtığında hiç beklemediği sürpriz bir eşle karşılaşır. Üstelik sürpriz eşi hamiledir.