Leo gözlerini açtığında kendi yatağında değildi. Odanın geneline hakim olan kırmızı, üzerine örtülü olan pikenin de rengiydi. Pikenin çıplak tenine değiyor olması ona bazı şeyler hakkında ipucu veriyordu ama yanında kadın yoktu.
Dün geceye dair hiçbir şey hatırlamıyordu. O kadar çok içince bu normaldi. Başı çok ağrıyordu. Üzerindeki pikeyi ittirip kalktı. Bir an önce giyinip bu yabancı evden çıkmak için can atıyordu.
Yatak odasından çıktı. Yabancı gelen koridordan geçerken şarkı söyleyen bir kadın sesi duyuldu. Ne yazık ki koridor gibi yabancı gelmiyordu bu ses. Aksine oldukça tanıdıktı.
"Lanet olsun!"
Bu ses Emma'ya aitti. Emma ve kendisi mi? Nasıl ve hangi ara? Elleriyle başını ovaladı. "Buradan hemen gitmeliyim." diyerek sessizce evden çıktı.
Bu sırada Emma keyifle kahvaltı hazırlıyordu. Leo ile birlikte olmak düşündüğü bir şey değildi. Çünkü o patronuydu ve onunla olmak hiç aklına gelmemişti. Ancak patronu resmen onu baştan çıkarmış, aklını çelmişti. Öyle ki genç kız onun patronu olduğunu önemsemeyip "Bir kereden bir şey olmaz." diyerek arabayı kendi evine sürmüştü. Bunun sonucunda ikisi de güzel bir gece geçirmişti.
Dün gecenin anıları eşliğinde Leo'yu uyandırmak için odasına gitti. Nedensizce taşıdığı heyecanla kapıyı açtı. Gördüğü boş yatak adamın gittiğini ona anlatırken genç kız gülümsedi. İntikamı alınacak şeyler listesi kabarıyordu.
***
Leo'nun sarhoşken yaptığı itiraftan sonra Giovanni Antonio'yu arayıp Eda'yı hastaneye getirmesini söylemişti. Arkadaşının böyle bir şeyi utanmadan itiraf etmesi genç adamın zoruna gitmişti. Hatırlamıyor olsa bile tamamıyla unutmuş değildi. Anımsadığı birkaç şey vardı. Reddettiği tedaviye başlarsa karısını hatırlayabilirdi. Onu Leo'ya bırakacak hali yoktu. Çünkü o bebeğinin annesiydi.
"Neden yemiyorsun?" diye sordu Eda karşısında oturan kocasına.
"Dalmışım." dedi Giovanni gözlerini karısına doğru çevirerek. Ona her baktığında hatırlamadığı üç yılda değişen benliği geliyordu aklına. Otuz yaşına kadar hiçbir zaman kalbi aklına esir olmamıştı. Ancak karşısında oturan kadınla olan geçmişinde bu geçerli değildi. Beynine giren bir şeytandı sanki kadın. Kalbini zorla ele geçiren bir büyücüydü. Adamın kabul edemediği şey de tam olarak buydu işte. Aklının kalbine yenik düşmesi... Bunu kabullenemiyordu.
Tostlarını yiyip çaylarını içtikten sonra kızlarının yanına çıktılar. Dün Giovanni'nin kızını kucağına aldığını öğrenen Eda küçük çaplı bir sinir krizi yaşamıştı. Bugün ise kendisi yaşayacaktı bu duyguyu.
Genç adam karısını ve kızını camın ardından izliyordu. Eda'nın heyecanı oradan bile belli oluyordu. Hemşire bebeği çıkarıp Eda'nın kollarına bırakınca tıpkı kendisine olduğu gibi genç kadının gözünde bir damla belirdi. Ancak bir damla aktıktan sonra devamı bir çağlayanı andırıyordu.
Genç kadın ise hissettiklerine isim vermekte zorlanıyordu. Kolları arasındaki minicik beden onun içinden çıkmıştı. Mucizeydi. Kendi canından bir can daha çıkarmıştı. Kendisi gibi nefes alan küçük bir insan kollarındaydı. "Benim güzelim, dünyaya hoş geldin anneciğim..." dedi gözyaşlarıyla birlikte. "Özür dilerim. Bu halde olduğun için. Seni koruyamadığım için..."
Hem konuşuyor hem de ağlamaya devam ediyordu. Onun erken doğmuş olması, diğer bebekler gibi annesinin yanında olmadığı için kendisini suçluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Git Deme(Tamamlandı)
Ficção GeralGeçirdiği kazadan dolayı 1 ay komada kalan Giovanni Giordano gözlerini açtığında hiç beklemediği sürpriz bir eşle karşılaşır. Üstelik sürpriz eşi hamiledir.