Ertesi gün yine Aniela'nın ağlaması ile uyanmıştı Giovanni. Eda da gözlerini açmış onu izliyordu. Giovanni bebeği çıkardıktan sonra ağlamaması için birkaç öğüt verdi. Yatağa geçip kendisi tarafından açılan boşluğa Aniela'yı yatırdı.
Bu sırada Eda da Ela'ya dönmüştü. Annesini gören Ela susmuş yüzünde belli belirsiz gülümsemişti. Giovanni elinde bebek bezi ile öylece kızına baktı. Yalandan bir hayal kırıklığı ile kızının yanına gidip oturdu. "Aniela... Hemen şimdi bana da gülümsüyorsun. " dedi. Ancak minik bebek huysuzca mırıldanıp kafasını annesine doğru çeviriyordu.
"Sen daha şimdiden böyle asiysen genç kız olunca lafımı dinletemem."
Eda buna gülünce Aniela da annesine eşlik etmişti. Kızının minicik dudaklarında gördüğü o tebessüm genç adam için yaşam nedeniydi. Belki annesineydi bu gülüş ama yine de onu görmek bu dünyadaki her şeyden daha değerliydi. Kızının minik bacaklarına büyük gelen pijama altını çıkarırken "Senin bezini ben değiştireyim ama sen annene gül." dedi. Sanki karısı bunu hiç yapmıyormuş gibi. Oysa kendisi de biliyordu bunu ve daha fazlasını her zaman Eda yapıyordu.
Büyük bir titizlikle kızını temizlerken Eda ise keyifle izliyordu kocasını. Baba olacağını öğrendiği ilk günden beri böyleydi Giovanni. Daha doğmamışken anlatırdı. Bebeğiyle neler yapacağını ona nasıl davranacağını, hayallerini, her şeyi söylerdi. Ancak bu halleri adamın anlattıklarından öteydi. Genç kadın hiç bunu hayal etmemişti mesela.
"Sence pembe olanı mı giydireyim yoksa beyazı mı?"
"Pembe."
Giovanni elinde kızının kıyafetleri tekrar yatağa oturdu. Tam giydirecekken Eda aklına yeni gelmiş gibi durdurdu onu.
"Önce emzireyim sonra giydirirsin."
"O zaman üşür."
Genç kadın "Badisi uzun kollu. Onu sadece sen değil ben de düşünüyorum." diyerek aldı kızını.
Bazen gerçekten de abartıyordu Giovanni. Sanki bir tek o kızını seviyor bir tek o koruyordu. Ondan başkası yokmuş gibi davranıyordu.
Giovanni bir şey demeden banyoya gitti. Dün akşam babasının sözünü dinlemiş işe gitmeye karar vermişti. Akşama kadar kızını çok özleyeceğini biliyordu ama artık işe dönmenin vakti geldi de geçiyordu. İş için hazırlandıktan sonra evdekileri Antonio'ya emanet edip işine gitti. Bugün birkaç toplantı yapıp şirketin durumunu incelemeliydi. Babası da yanında olacağından rahattı.
***
Giovanni'yi işine gönderdikten sonra ablasıyla uzun bir kahvaltı masasına oturdu Eda. Hayatlarını anlatıp iki kardeş dertleşiyordu. Seda artık gitme vaktinin geldiğini söylüyordu. Eda ise yeğeni için gitmesini söylese de içten içe kalmasını da istiyordu. Ailesinden geriye kalan tek kişiydi. Sanki o varken ailesiyleydi ve güvendeydi.Birden nereden aklına geldi bilinmez "Anne mi arayalım mı?" diye sordu. En azından sesini duymak, nasıl olduğunu bilmek istiyordu. Belki anne yüreği biraz olsun yumuşamıştı. Ablasının yüzündeki ifadeden durumun böyle olmadığını anlamıştı ancak o yine de şansını denemek istiyordu.
Eda, ablasının telefonundaki annesinin sesini duyunca gözlerini yumdu. Yıllardır hasretti bu sese. Babası ve abisini anlıyordu ama annesinin ona bu kadar katı davranmasını anlamıyordu. Hangi anne evladından bu kadar kolay vazgeçerdi?
"Kızım... Sesin gelmiyor. Gitme dedim dinletemedim ki!"
Eda sesinin titremesine engel olamadan "Anne." dedi. 'Anne' demeyeli o kadar çok olmuştu ki ağzına eğreti durmuştu .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Git Deme(Tamamlandı)
General FictionGeçirdiği kazadan dolayı 1 ay komada kalan Giovanni Giordano gözlerini açtığında hiç beklemediği sürpriz bir eşle karşılaşır. Üstelik sürpriz eşi hamiledir.