Yemyeşil bahçenin tam ortasındaki ağaca kurulmuş salıncakta sallanan kızını izliyor ona öpücük atıyordu. Aniela ise tutunduğu kalın ipten tek elini çekip babasına sallıyordu."Hayır Aniela, düşersin. İki elinle tutun." diyerek büyümüş kızını uyarıyor, ardından çiçekleri sulamaya devam ediyordu. Biraz sonra adını seslenen karısına dönüyor ona gülümsüyordu. Aldığı karşılıkla içi ısınıyor, her gün ona daha fazla bağlandığını düşünüyordu.
Bacağında hissettiği kaşıntı ile bakışlarını karısından alıp bacağındaki böceği eli ile atıyordu. Tekrar başını evin balkonundaki karısına çevirince onun orada olmadığını görüyordu. Etrafına bakarken salıncakta gördüğü boşluk içini kavururken biraz ötede Eda ve Aniela'yı görüyordu. İkisi el ele tutuşmuş yokuştan aşağı doğru yürüyor, arkalarına bile bakmıyorlardı.
Giovanni korkuyla onlara seslenmesine rağmen sesi çıkmıyordu. Onlar gidiyordu, Giovanni ne hareket edebiliyor ne de sesini duyurabiliyordu. Onlar gidiyordu, Giovanni sadece izliyordu. Ta ki onlar gözden kaybolana kadar.
***
Gözlerini açtı. Kendine gelemedi ilk önce. Başını birkaç kez sağa sola çevirdi. Kâbus görmüştü. Berbat bir kabustu. Uyanıkken yaşadığı kâbuslar gece de peşini bırakmamıştı.
Onlarsız geçirdiği beşinci geceydi. Beş gecedir Aniela'nın ağlama sesini duymuyordu. Geçirdiği her gün bir öncekinden daha zor oluyordu. Ne yiyebiliyor ne içebiliyordu. Gün boyu sokak sokak dolaşıp onları ararken geceleri uykusuzlukla ve kâbusla geçiyordu. Hep de aynı kabusla.
Aniela... Gecenin bir körü onun sesine uyanmayı özlemişti. Onu beşiğinden çıkarmayı özlemişti. Beşiğinden çıkardıktan sonra onu annesinin kucağına vermeyi özlemişti. Annesini özlemişti. Yanındaki boşluğa çevirdi başını. Bu kadar yıkılacağını düşünmemişti. Her seferinde onun gitmesinin bir sorun olmadığını söylerken şimdi kalbinde hissettiği ağrı da neydi? Aniela'yı kaybetmenin acısını anlıyordu da o kadını kaybetmek neden bu kadar acıtıyordu? "Ne kaybetmesi aptal!?" diyerek kendine kızdı. Onları kaybetmek gibi bir ihtimal yoktu. Olamazdı da. Annesinden başka kimseyi kaybetmemişti ki o, yine kaybetmeyecekti. Bulacaktı. Eninde sonunda bulacak, onları tekrar evine götürecekti. Ama karısına bunun hesabını soracaktı. Onu Aniela'sızlık ile sınadığı için. "Asla bırakmayacağım." deyip yalnızlığa terk ettiği için. Böyle anlamsızca canını yaktığı için.
Nasıl geçtiğini anlamadığı saatlerden sonra hava aydınlanınca yataktan çıktı. Pencereleri açtı. Açtığı an yağmur kokusu karşıladı onu. Derince çekti içine. Bir de böyle kızını koklasa, onun kokusunu ciğerlerine çekse... Dünyalar onun olurdu.
Çıkardığı tişörtü omzuna atıp odadan çıktı. Sol taraftaki banyoya geçti. Öncelikle kendini rahatlattıktan sonra ellerini yıkadı. Bunu yaparken aynaya bakmıyor ellerini izliyordu. İki defa elini su ile doldurup yüzünü yıkarken kurulamak için havlu göremedi.
Bakışları aynadan sol göğsüne kayarken oraya odaklandı. "Seni çok seviyorum." diyen bir sürü cümle duydu kendisine ait olan seslerden. Kulakları bu cümleyle çınlıyordu. Görüntü yoktu sadece ses vardı. Sadece sesler...
"Seni seviyorum."
"Sen benim aşkımsın."
"Sensiz ölürüm."
"Sen yoksan ben yokum."
Sen. Sen. Sen...
Giovanni elini dövmesinin üzerine götürüp dokunurken "Seni bulacağım." diye mırıldandı. Yattığı odaya tekrar geldiğinde yatağa uzandı. Yandaki komodinden telefonunu aldı. Bir kez daha Eda'yı aradı. Yine ve yine ulaşılamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Git Deme(Tamamlandı)
Fiksi UmumGeçirdiği kazadan dolayı 1 ay komada kalan Giovanni Giordano gözlerini açtığında hiç beklemediği sürpriz bir eşle karşılaşır. Üstelik sürpriz eşi hamiledir.