Ela'yı beşiğine yatırıp sallarken uzun zamandır kocasındaki değişikliği düşünüyordu. Aslında Giovanni-en azından onun tanıdığı adam- hep böyleydi. Asla kaba bir adam olmamıştı. Eda onun öyle bir anına şahit olmamıştı.
Eda tatlı-sert bir adama aşık olmuştu. Kibar ve romantikti Giovanni. Klasik bir İtalyan'dı. Arada bir yaptığı sürprizler her zaman hoşuna gitse de Eda'yı en mutlu eden şey adamın sevgisini dile getirmekten çekinmemesi ve bunu hal ve hareketleriyle belli etmesiydi.
Kazadan sonra değişmişti. Hasar beyninin hangi köşesine denk gelmişse artık, karakter değişikliği olmuştu. Âşık olduğu adam yerine kaba, duygusuz, şüpheci bir adam gelmişti.
Gözleri yarı aralık olan kızına bakıp gülümsedi. Giovanni'nin kendi benliğine dönme süreci Ela'nın doğmasıyla başlamıştı. Kızına duyduğu aşk öyle bir başkaydı ki! Bazen bu durum kadına fazlasıyla garip geliyordu. Her baba çocuğuna düşkün olurdu. Özellikle kız olunca babalar daha bir duyarlı oluyordu. Ancak Giovanni garipti. Garip seviyordu. Kendisini de böyle sevmemiş miydi?
"Uyumadı mı?"
Birden duyduğu sesle irkildi. Öyle dalmıştı ki uyuyan kızını bile fark etmemişti. Başını omzunun üzerinden arkasına çevirdi. "Uyumuş." dedi sesini kısarak.
"Gel o zaman." diye kendisini çağıran kocası ile birlikte odadan çıktı. Mutfağa geldiklerinden yerlerine oturdular.
Eda yemeğini bitiren ablasından Ela'nın yanına gitmesini rica etmişti. Kırkını doldurmadığı için genç kadın tedirgindi. Kırkı çıkmayan çocuk yalnız bırakılmaz. Neyse ki kırkına sadece iki gün kalmıştı.
"Teyze..."
Ahsen'in sesini duyunca başını tabağından kaldırmadan "Efendim." dedi. Küçük kız çatalının ucuna taktığı bezelye tanesini göstererek "Ben bunu yemek zorunda mıyım?" diye sordu.
Eda dudaklarını iki yana uzatıp başını aşağı yukarı salladı. Ahsen istediğini alamamanın siniriyle bezelyeyi ağzına atarken Giovanni bu sahneyi-Eda'yı- sevimli bulduğu için geriliyordu. Aniela'nın eve gelmesiyle tüm soğukluk gitmişti. Artık istese bile bu kadından nefret edemiyordu. İtici tek bir hareketine rastlamamıştı. Sevecendi. Tatlıydı. Sohbeti hoştu...
"Karnıyarık ister misin? Onu çok seversin."
Neden bilmiyordu ama karısını terslemek için "Adını bile ilk defa duyduğum şeyi nasıl sevebilirim? İstemiyorum." dedi.
Eda üstelemedi. Kocasının sesi soğuk gelmişti. Şimdi bir şey söyleyip de sonunda kendisinin kırılmasını istemiyordu.
Yemeğin ardından Giovanni Aniela'nın yanına giderken iki kız kardeş Türk kahvelerini almış salonda oturuyorlardı.
Eda annesi gibi kumralken ablası babasına çekmişti. Siyah saçları ve pamuk gibi beyaz teniyle hoş bir kadındı. Otuz iki yaşındaydı ve beş yaşında bir kız çocuğuna sahipti. Kocası Hakan ile severek evlenmişti. Her zaman mutlu olmuşlar küçük sürtüşmeler dahi olmamıştı evlilik hayatları boyunca. Eda da eniştesini çok severdi. Sedat abisinin sert mizacının aksine Hakan eniştesi her zaman esprili kişiliği ile genç kıza abi gibi davranırdı.
Ablasını üzmek istemediği için konuyu hiç irdelememişti. Kendi derdi zaten ilk zamanlar oldukça fazla olduğundan buna vakti de olmamıştı. Sinan'dan aldığı flaş belleğe bakacak, olayın ciddiyetine göre onunla konuşacaktı. Nasıl olsa artık bir sıkıntı yoktu. Kocası iyiydi. Ona aşık olduğunu dile getirmişti. Hatta bunu çok önceden kabul ettiğini bile söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Git Deme(Tamamlandı)
Ficción GeneralGeçirdiği kazadan dolayı 1 ay komada kalan Giovanni Giordano gözlerini açtığında hiç beklemediği sürpriz bir eşle karşılaşır. Üstelik sürpriz eşi hamiledir.