Giovanni iple çektiği haftasonuna ulaşmanın mutluluğu ile uyandı. Evlilik hayatı düşündüğü gibi kötü değildi. Karşılıklı bir şeyler paylaşmak hoşuna gidiyordu. İşteyken evde onu bekleyen iki insan vardı. Kendisi de onlara gitmek için sabırsızlanıyor ve saatleri sayıyordu. Evine dönüpte kapıyı iki melek açınca ondan mutlusu olmuyordu o anlarda.
"Arı vız vız vız..."
Üst üste tekrar eden bu melodili cümle ile doğruldu. Bambu ağacından yapılma beşiğin solundan beşiğe doğru eğilmiş Eda'ya baktı. Türkçe bir şeyler mırıldanıp Aniela'yı eğlendirmeye çalışıyordu.
"Günaydın."
Eda bakışlarını beşikteki kızından çekip Giovanni'ye yöneltti. "Günaydın." diyerek yanıtladı onu. İki gün önce gelen mesajı ister istemez düşünüyordu. Aslında Eda, söz konusu Giovanni olunca şüpheci olmazdı. Bu sefer onu şüpheye iten şey Giovanni'ye gönderilen zarftı. Eğer o zarftaki fotoğraflar olmasaydı Eda bu mesaja gülüp geçerdi. Şimdi ise mesajı görmezden gelemezdi. O ikisi arasında bir bağlantı vardı. Belli etmiyor olsa bile evde oturduğu saatlerde düşündüğü şey bu oluyordu. Güvendiği adamın yalancı çıkacağına dair ima vardı mesajda. Ve korktuğu gönderilen o kağıt parçasından belli olmayan bebeğin Giovanni ile olan bağlantısıydı. O, neyi hatırlamasına yardım edecekti? Endişelerini dile getirmeyi delicesine isterken artık eskisine dönen evliliğine darbe vurmak istemiyordu. Hem Giovanni öyle bir şey yapmazdı. Yapmazdı değil mi?
Düşünmeyi bırakıp tekrar kızına odaklandı. Bugün Ela arı olmuştu. Karnının üzerinde kocaman bir arı figürü olan tulumunu sarı siyah çizgili şapkası tamamlıyordu. Beyaz tulumun ayakları da sarı-siyah çizgiliydi. Bebeği beşiğinden çıkarıp babasının yanına yatırdı. Uyumadığı vakitlerde bebeğin beşikte durmasını doğru bulmuyordu. Çünkü bebek beşiğin bir uyuma yeri olduğunu bilmeliydi. Oraya yattığı zaman uyuması gerektiğini anlamalıydı.
Kahvaltı hazırlamak üzere odadan çıktı. Kafası çok doluydu. Bir taraftan ablası ve ailesi diğer taraftan gelen gizemli mesajlar onu boğuyordu. Giovanni'ye duyduğu güven sarsılmak üzereydi. Daha önce aklının ucundan bile geçmeyen düşünceler beyninde dönüp duruyordu. Bir de düşünmeye sıra bulamadığı Leo vardı.
Yine aynı düşünceler içerisindeyken ısıtıcıdan çaydanlığa boşalttığı kaynar su tuttuğu kulptaki sol elinin baş parmağı üzerine döküldü. Acıyla tuttuğu şeyleri bırakıp elini musluğun altına götürdü. Yanan yer soğuk suyun değmesiyle daha da acımış Eda'nın dudakları arasından acı bir inilti çıkmasına neden olmuştu. Elini sudan çekip üflemeye başladı. Dikkatsizliğinin sonu böyle mi olmalıydı? Birkaç dakika sonra acı yerini hafif bir sızıya bıraktı. Çay demlemekten vazgeçti. Bir gün çay içmeseydi ölmezdi. Çok seviyor olabilirdi, çaysız kahvaltı edemiyor olabilirdi ama zaten bugün onda kahvaltı edecek iştah yoktu. Hazırladığı kahvaltılıkları hemen masanın üzerine koydu. Dün yaptığı börekleri fırından çıkarıp masaya ekledi. Her şey hazır olduğunda üst kata çıktı. Yatak odasına girdiğinde Giovanni'nin gözleri kapalıydı. Sol tarafının üzerine yatmış sağ kolunu Ela'nın üzerine doğru kıvırmıştı. Babasının elinin üzerine kendi minik ellerini koymuştu Ela. Gerek okşarak gerek tırnaklarını geçirerek orada hareket ettiriyordu minik ellerini.
Eda evin içinde pijamalarla dolaşmayı sevse de havanın güzelliğine yakışır bir elbise giymek istedi. Şubatın ortalarına yaklaşırken bahardan kesit sunan bir gökyüzü vardı. Güneş bulutların arasından çıkıp yüzünü gösteriyor varlığıyla insanların içini ısıtıyordu.
Dizlerine kadar uzanan düz mit yeşili kısa kollu elbiseyi giydi. Ardından şifonyerin en üst çekmecesini açıp yanık için olan kremi aldı ve başparmağına sürdü. Kızarıklık dışında bir şey yoktu. Hem artık canı da yanmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Git Deme(Tamamlandı)
Narrativa generaleGeçirdiği kazadan dolayı 1 ay komada kalan Giovanni Giordano gözlerini açtığında hiç beklemediği sürpriz bir eşle karşılaşır. Üstelik sürpriz eşi hamiledir.