"Gelmiyor musun?"
Kahverengi gözlerin sahibi toparlanıp diğerine doğru yürümeye başladığında, Hoseok tamamen ona dönüp üstünü süzdü. "Diğer kıyafetlerin çok dikkat çekmez ama gözlüğünü ve boynundaki şey her neyse onları çıkar, fazla olağandışılar."
Büyük ellerinden birini pelerininin içinden çıkarıp Yoongi'ye uzattığında, Yoongi çıkardığı gözlüğünü ve kravatını onun avucuna bıraktı. İkisinin ellerinin büyüklüğü arasındaki fark dudak uçuklatan türdendi.
Hoseok, aldığı eşyaları pelerininin içine saklayıp yeniden yürümeye başladığında bu kez Yoongi de onun peşindeydi. Hoseok'un büyük adımlarına ayak uydurmaya çalışırken sordu.
"Nereye gidiyoruz?"
"Terziye." diye cevapladı onu Hoseok. "Seni bir muhafıza benzetmeliyiz, böylece göz rengin ve zayıflığın haricinde dikkat çeken bir şey olmaz."
"Eğer beni kimse tanımazken birden senin öğrencin olursam bu daha çok dikkat çekmez mi?" Hoseok gülümsedi. "Merak etme, o konuyu halledebileceğimi düşünüyorum."
Yoongi etrafını incelerken sokakta kimseyi görememesini havanın soğuk olmasına bağladı. O kadar heyecanlanmıştı ki, ne havanın soğukluğunu hissedebiliyordu ne de bulunduğu durum için endişelenebiliyordu. Tabelaları okuyarak ilerlerken bulunduğu yerin teknolojiden fazlaca yoksun olduğunu düşünüp bu fikirden hoşlandı. Arabaların bitmek bilmeyen homurtusu ve büyük ekranların göz kamaştırıcılığı yerine, ara sıra duyulan nal sesleri ile direklere asılmış sallanan tahta tabelaları tercih ederdi.
Diğer binaların renksizliğine inatmış gibi duran açık sarı bir binanın önüne geldiklerinde Hoseok durdu. Kapı kolunu tutup açmaya hazırlanırken bakışlarını Yoongi'ye çevirdi.
"Seni uyarmalıyım. Terziler oldukça iyi kişilerdir fakat ara sıra tuhaf olabilirler, hoş görmeye çalış."
Yoongi başını salladığında, Hoseok ahşap kapıyı kendine çekip başının çarpmaması için eğilerek kapıdan geçti. Diğeri onu takip edip yavaşça kapıdan girdiğinde içerinin sıcaklığı sayesinde ne kadar üşüdüğünü fark etti ve aniden ısınmanın etkisiyle hafifçe titredi.
Dibindeki masanın başında oturan kişiyi fark etmesiyle bakışlarını yavaşça ona çevirdi. Mor saçlara ve mavi gözlere sahip biriydi bu. Elindeki iğneyle iki kumaşı birbirine dikerken onları fark etmemişe benziyordu.
Yoongi, başını omzuna yatırmış bir şekilde karşısındaki terziye bakarken; Hoseok yavaşça boğazını temizleyerek mor saçlı adamın dikkatini çekti.
Terzi, bakışlarını yavaşça yukarı çıkardığında gördüğü Hoseokla birlikte kocaman gülümsedi. Ayağa kalkarken el sıkışmak üzere elini uzattı. "Merhaba, hoş geldin! Seni buralarda görmeyeli çok uzun zaman oldu." Onun gülümsemesi daha da genişlerken elini tutup sıkan Hoseok'a sordu.
"Sana nasıl yardımcı olabilirim?"
"Selam, Namjoon." dedi Hoseok. Pelerinini çıkarıp kapının yanındaki askıya astığında arkasında duran Yoongi, Namjoon'un görüş açısına girmişti. Namjoon ilgiyle ona doğru eğildiğinde diğeri kasıntı bir gülümseme sundu. Yoongi'nin orada olduğu gerçeği terzinin ilgisini çekmişti çünkü Hoseok'un yanında yabancı kişileri görmek alışılmadıktı. Özellikle de değişik göz rengine sahip yabancı kişileri.
"Eğer yanlışsam affet fakat buralarda yeni misin? Seni daha önce gördüğümü hatırlamıyorum ve açıkçası tanışmak isterim." Elini bu kez ona doğru uzatırken doğrudan gözlerine bakıyordu. "Ben Kim Namjoon."