Bölüm: 25

922 137 256
                                    

"Bana bir keresinde söylediği şeyi aklımdan hiçbir zaman çıkaramayacağım."

Yeşil gözleri dolarken henüz konuşacak çok fazla şeyi olduğundan dolayı onları hemencecik kuruladı Jungkook. O an ağlarsa cümlelerini tekrar toparlayamamaktan, içinde biriken berbat duyguları açığa vurmak için ikinci bir şans elde edemeyeceğinden korkmuştu.

"Bana ondan önce öleceğimi ve bu yaşandığında ne yapacağını bilemeyecek durumda olacağını söylemişti. Beni çok özleyeceğini, ben gittikten sonra hayatının hiçbir zaman aynı olmayacağını... O an bu duyguları kafamda pek canlandıramamıştım ama şimdi neyi kastettiğini o kadar iyi anlıyorum ki. O kadar iyi anlıyorum ki hyung. Canım çok yanıyor, beynimde sürekli o var. Onu kafamdan atmak istiyorum, ben böyle yaşamaya daha fazla katlanamıyorum. Evin her bir köşesinde onun kokusunu alıyor ve her bir santiminde onun kahkahalarını işitiyorum sanki. Aldığım her nefeste aklıma doluşmasına nasıl engel olacağım? Ben... ben onu unutmak istemiyorum fakat istiyorum da. Ben..."

Yoongi'nin elini küçüğünün sırtına koymasıyla Jungkook'un gözyaşları bir anda çözülüverdi. Beklenmedik bir durum olduğundan şaşırmıştı yeşil saçların sahibi, vücudunun hakimiyeti artık onun elinde değildi. Ardı arkası kesilmeyen gözyaşlarını silerken kesik nefeslerinin arasında konuştu.

"Ben yalnızca babamı geri istiyorum. Kötü hissettiğim her anımdaki gibi sırtımı okşayıp saçlarımı karıştırmasını ve ne kadar mızmız olduğum konusunda espriler yapıp beni güldürmesini istiyorum, onu çok özledim. Çok özledim."

Ellerini yüzüne kapatıp hüngür hüngür ağlamaya devam ederken görüntüsü yavaşça silindi, Yoongi'nin gözleri bir anda açıldı.

Birkaç gün önce Jungkook'la birlikte otururken konuştukları şeylerin rüyasına girmesi, bu anları tekrar yaşıyor gibi hissettirerek onu yeniden üzmüştü. Jungkook böyle ağır duyguların altında ezilip nefessiz kalmak için fazla genç biriydi.

Sıkıntıyla iç çekip kahverengi gözlerini ovarak yerinden doğruldu. Yüzünü sağ tarafına çevirdiğinde Hoseok'un diğer yatakta, sırtı ona dönük bir şekilde oturduğunu görebilmişti.

Baskın Orchoia'nın aleyhine sonlanıp kral ve prens arasında anlaşmalar imzalandıktan sonra, Hoseok hiç kimseyle tek bir kelime olsun konuşmamıştı. Bütün gün uyuyan Jungkook'un aksine kendisi yorgunluktan bayılıp kalıncaya dek gözünü dahi kırpmıyordu. Yoongi'nin resmen yalvararak yedirdiği birkaç lokma haricinde bir şey yemediği için zayıflamıştı da aynı zamanda.

Gözyaşları akmamakta hala ısrar ediyordu turuncu saçlının. Bütün acısını içinde yaşayıp halihazırda yerinde olmayan psikolojisini daha fazla bozması yetmezmiş gibi bu bozuk psikolojiyle durmadan düşünüyordu. İsteyerek gerçekleştirdiği tek faaliyet buydu, bir an durmadan düşünmek.

Bu yüzden onu yatağında otururken görmeyi garipsememişti Yoongi. Sessizce kendi yatağından kalkarak Hoseok'unkine oturdu, kollarını sevgilisinin beline sarıp yanağını da onun geniş sırtına yasladı. Bir süre öylece oturdular, ne bir hareket vardı ne de bir ses. Ortamın durgunluğu boğucu bir hal almaya başladığında Hoseok iç çekti.

Elini yavaşça hareket ettirip omzunun üzerinden bir şey uzattığında, Yoongi bu şeyin ne olduğunu anlayabilmek için biraz incelemek zorunda kalmıştı. Uzun boylunun işaret ve orta parmakları arasına sıkıştırdığı kağıdı elleri arasına aldığında karşılaştığı yazı ise Jungkook'a aitti.

"Özür dilerim.

Yapacağım şeyden gerçekten çok utanıyorum fakat kendimi bunu yapmak zorunda hissediyorum ve bu duygu bir türlü gitmiyor. Eon Hyung yokken ev çok sessiz, kalbim çok sessiz, dünya çok sessiz. Evin her köşesinde onu bulurken onu "bulamamak" beni çok üzüyor.

Teahean // YoonseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin