"Bu gerçek değil."
Bu anı daha önce yaşadım, diye düşündü Yoongi. Üzerinde dikildiği hiçlik bu kez ona tanıdıktı.
"Bu gerçek değil."
Sesler, geçen seferki gibi yavaş yavaş artıp birbirine karışmaya ve Yoongi'nin sinirlerini bozmaya başladığında mucit bu sefer kulaklarını tıkayıp sesleri yok etmeye uğraşmadı. Bunların beyninde tekrarlandığını önceki rüyasından tecrübe edinmişti.
Bir sürü fısıltı duydu. Kadın, erkek, çocuk sesleri kargaşaya neden olacak bir düzensizlikte hep aynı cümleyi tekrarladı. "Bu gerçek değil."
O tepki vermedikçe sesler çoğalmaya devam etti. Aynı rüyayı ikinci kez görmesi ona şüpheli geldiğinden bir süre orada dikilip neler olacağını görmek istiyordu.
Tepkisiz geçirdiği dakikaların sonucunda seslerin çeşidiyle birlikte desibelleri de artmaya başladı. Öncesinde fısıltı olarak söylenen cümleler artık normal konuşma tonuna dönüyor, gittikçe baş ağrıtıcı bir hale bürünüyordu. Kollarını göğsünde bağlayarak derin bir nefes aldı. Buna daha ne kadar tahammül edebilirdi? Belli ki sesler Yoongi kabullenene kadar devam edecekti.
Sabretmek zordu, yine de merakı sabırsızlığına ağır basarak onu pes etmemeye zorladı. Bunun nereye varacağını düşünürken sesler de düzeyini arttırıyordu.
Bekledi. O bekledikçe seslerin düzeyi ısrarla arttı. Artık Yoongi'nin kafasında bağıran düzinelerce insan vardı. Gözleri bile fırlayacak gibi hissederken onları sıkıca yumup çatlarcasına ağrıyan başını tuttu. Eklenen yeni sesler çoğunlukla çocuk seslerinden oluşuyordu. Bulunduğu yerde biraz büzüşüp derin nefesler almaya devam ederek dayanmayı sürdürdü.
Bağırtılar mucide yıllar gibi gelen bir süre sonrasında aniden kesildi. Kahverengi gözler onları koruyan göz kapaklarından sıyrılıp etrafındaki parlak beyaz hiçlikte gezinmeye başlarken, onların sahibi de derin bir nefes almıştı. O gürültü kirliliğinden sonraki sessizlik hak ettiği bir ödüldü.
"Bu... gerçek değil?"
Yakaladığı tereddütlü, sessiz sesle birlikte şakaklarını ovan parmakları duraksadı.
"Bu... bu gerçek."
Aynı titreyen ses Yoongi'nin burada geçirdiği süre boyunca duyduğu cümlenin tam tersini söylüyordu şimdi de. Ona yeni sesler eşlik etmeye başladı.
"Bu gerçek."
"Gerçek? Bu gerçek."
Ve bütün tereddütlü fısıltılar aynı anda sustu.
Yoongi olanlara anlam veremiyordu. Bir süre daha orada dikilip bir şeylerin değişmesini bekledi fakat bu kez hiçlikte hareket yoktu. Soğuk soğuk terlemeye, stresten kaşınmaya başladı.
Gördüğü şeyin bir rüya olduğunun farkındaydı. Ellerini kollarına koyup kendini çimdikleyerek uyanmaya çalışsa da hissettiği tek şey acı olmuş, kalbinin bir anda hızla atmaya başlamasına sebebiyet vermişti.
Hışımla etrafında döndü. Bu bir rüyaydı... değil mi?
Rüya olmamasının ihtimali bile yoktu. Hatırlıyordu; Hoseok'un dikişleri yeniden atılırken ellerini tutuşunu, onu uyutacak bitkileri ısrarla kabul etmediğinde Eon'un zorla ağzına tıkmak zorunda kalışını, sonrasında eli Yoongi'nin elleri arasında uyuyakalışını gayet net hatırlıyordu. O da turuncu saçlının başında otururken uyuyakalmış ve o anda da bir rüya görüyor olmalıydı.