Okuduğu kitapla bütünleşmiş gibi duran mucit, etrafında olup biten her şeyden habersiz olduğu gibi odanın kapısının açılıp kapandığından; aradan geçen zamanda sevgisini kazanmış oda arkadaşının odaya sessizce sızdığından bihaberdi. Son zamanlarda oldukça sık yaşanan bir olaydı bu, bu nedenle Hoseok hiç garipsemeden sessizce kendi yatağına oturup onun kitap okumasını izlemeye başladı.
Teahean'de yaşanan üç mevsimden biri olan linde girdikleri için son haftalarda bölge, aşırı bir soğuğun etkisindeydi. Yoongi -öğrendiğine göre- altı ay süren rea mevsiminin ortasında Teahean'e gelmiş, iki ay süren lind ile henüz üç hafta önce yüzleşmişti. Bu iki mevsim basitçe kış mevsiminin ılıman kış ve sert kış olarak ikiye ayrılmasından ibaretti; lind mevsiminde soğuklar öldürücü derecelere kadar düşüyordu, rea ise kardeşi linde göre daha insaflı bir mevsimdi.
Bu berbat soğuktan hemen sonra dört ay ömürlü yazın geldiğini duyunca mutlu olmuştu Yoongi. Kansızdı ve soğuk mevsimlerde çokça üşüyordu, bu durumda yalnızca beş hafta daha dişini sıkacak ve yaza kavuşabilecekti.
Hoseok ise mucidin diğerlerine göre daha fazla üşüdüğünü fark ettiğinde kütüphaneden onun için bir sürü kitap almıştı. Yoongi, olabildiğince az dışarı çıkarak kendini en fazla bu şekilde geliştirebilirdi.
Ki siyah saçlı olan gözlükleri olmadığı için biraz sıkıntı çekse de bundan oldukça hoşnut kalmıştı. Okumayı tanıdığı her şeyden daha fazla severdi ve içerisinde bulunduğu farklı dünya hakkındaki istisnasız her şeyi merak ediyordu. Burada bulunduğu aylar boyunca Hoseok ve Jungkook, hatta bazen Eon, ona çevreyi tanımasında hep yardımcı olmuşlardı fakat tabii ki onların yardımlarıyla her şeyi öğrenemezdi.
Kitabı o kadar büyük bir ciddiyetle okuyordu ki Hoseok onun bu haline gülümsemeden edemedi. Odaklandığı için çatılmış kaşlarını uzayan saçları arasından hayal meyal görebiliyordu. Mucit geldiğinden beri saçlarını bir kez bile kestirmemişti, turuncu saçlı bunun nedenini sorduğunda ise uzayan saçlarının ensesini ve yüzünün bir kısmını sıcak tutmasından mutlu olduğunu söylemişti.
Sanki Hoseok'un düşüncelerini duymuş gibi gözlerine giren saçlarını parmak uçlarıyla hafifçe düzeltti Yoongi. Bunu oldukça sık yapıyordu ve Hoseok onun bu hareketi yapmasından çok hoşlanıyordu.
Aslında kendisi farkında olmasa da Yoongi'yi izlemeyi seviyordu. Özellikle de mucidin bir şeye odaklanıp kendisinin orada olduğunu bilmediği zamanlarda bunu yapmak yeni hobisi olmuştu. Onun değişen mimiklerini veya bazen sadece sabit duran yüz ifadesini izlemek Hoseok'a açıklayamadığı bir şekilde huzur getiriyordu.
Evin kapısı gürültüyle açılıp kapandığında ikisi de daldıkları yerden gerçek dünyaya döndü. Yoongi kitaptan saatler sonra başını kaldırdığı için ağrıyan boynunu ovarken Hoseok'un orada olduğunu görüp şaşırdı. Hortlak kim bilir ne zamandır orada duruyordu.
Ona bunu soracağı sırada bulundukları odanın kapısı açıldı ve içeri soğuktan tüm yüzü kızarmış Eon'la Jungkook girdi. Jungkook hiçbir şey söylemeden Yoongi'nin ayakucuna otururken Eon, Hoseok'un yatağına yöneldi.
"Lind bu yıl öyle sert geçiyor ki karşıdan buraya gelene kadar yemin ederim soğuktan öldüm." dedi, yatağında oturan Hoseok'un üstüne atladığında. İkisi de yatağa devrilirken Eon'un sırtı Hoseok'un göğsüne yaslıydı. Onu sinirlendirmek için tüm kişisel alanını işgal ederken elindeki çöreği gösterdi.
"Bak, çöreğim bile dondu. Öp de geçsin."
Turuncu saçlının patatesli çörekten hoşlanmadığını bildiği için onu sinirlendirmek istediğinde hep bunu yapardı. Elindeki çöreği zorla onun dudaklarına ittirirken Hoseok diziyle Eon'un beline bir tane geçirip onu üstünden attı.