Bölüm: 21

1.1K 147 162
                                    

"Bu durumu neden bu kadar sakin karşıladın?"

Yoongi, bir şeyler bulurum umuduyla karıştırdığı kitaptan başını kaldırarak tam yanında oturan Eon'a baktı. Onlar işlerini bitirip kütüphanede buluşuncaya kadar hava çoktan karardığından dolayı kitapları mum ışığında karıştırmak zorunda kalmışlardı.

Kütüphane tamamen boş olduğu için ses tonunu kısmaya veya biri duyacak diye endişelenmeye gerek duymadan konuşmuştu mucit. Teahean'in okumaya pek de meraklı olmayan halkı zaten buraya genellikle uğramazdı, bir de üstüne hala sürmekte olan balo ve lind mevsiminin soğukluğu eklendiğinde kimse kütüphaneye gelmemişti. Kütüphanenin görevlisi bile yoktu ki bu da onların yararınaydı.

Eon, yüzünün yalnızca bir kısmını aydınlatan mum ışığı eşliğinde Yoongi'ye döndü. Elleri arasında tuttuğu kitaba yeniden odaklanmadan hemen önce sorusunu cevaplamayı da ihmal etmemişti.

"Sakin karşılamadım, şu anda öfkeden kuduruyorum." Sözlerinin aksine hareketleri sakin, naif, ona yakışmayacak kadar narindi. Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmayı sürdürdü. "Fakat Hoseok'un bana söylediği şeyin doğruluğunu kabullendiğimden buna uygun davranmaya çalışıyorum. Bana gereksiz öfkemin etrafımdaki herkese, en çok da bana zarar verdiğini söylerken haklıydı. Sakin kalmaya çabaladığımda her şey daha kolay."

"Hoseok'un olgunluğuna hayran kalmamak mümkün değil gerçekten." Yoongi yüzüne istemsizce yayılan tebessümle söyleyip başını eğdi. Onun hakkında konuştukça daha çok seviyordu bu adamı, hayran kalınacak daha fazla özelliğini buluyordu. Kitabı tamamen kapatıp elini çenesine yasladı.

Eon'un geçmiş hakkında konuşmaktan daha çok hoşlandığını da biliyordu. Gelecekle alakalı çok fazla kaygısı olan hortlak; geçmişinin güzel günleri arasında kaybolurken yüzünde her zaman buruk bir tebessüme, ses tonunda ise hafif kırgın bir tınıya ev sahipliği yapardı. Geçmişinin özlemini barındıran bu hareketleri fark edilemeyecek kadar küçüktü fakat küçük oldukları kadar anlam yüklüydü aynı zamanda.

Hoseok'la en büyük farkları da buydu zaten. İkisinin beraber geçirdikleri uzun yıllar sonucunda birbirlerinin hareketlerini benimsemeleri sıkça göze çarpan bir şeydi. Bir konuda genellikle aynı mimikleri yapıyor, aynı şeylere gülüyor, çoğu şeye aynı tepkiyi veriyorlardı. Lakin Eon'un aksine Hoseok, geleceğin güzel şeyler getireceğini düşünürdü. Geçmişi irdelemekten hoşlanmaz, gelecek hakkında konuşmayı daha çok severdi. İki dostun onları birbirinden ayıran en büyük özelliği buydu.

Biri umutla dolup taştığı günleri özlüyor, diğeri ise gönlünde yeni yeni filizlenen bir umudun ona fısıldadığı güzel şeylere inanıyordu.

"Söylesene Eon." Başını eğdiği masadan kaldırarak yeniden hortlağa dikti kahverengilerini. "Hoseok eskiden nasıl biriydi?"

Beklemediği soru sebebiyle hortlağın yüzünden ufak bir şaşkınlık ifadesi geçti. Bu kadar araştırmanın yeterli olacağını düşünmüş ki elindeki kitabı o da Yoongi gibi kapatıp masanın kenarına itmişti.

"Hoseok..." Yüzüne yine o buruk ifade oturdu. "Tam bir çocuk gibiydi. Boyu ilk tanıştığımız zamanlar benimkinden hayli kısaydı, belki senin boylarına yakındı. Aramızdaki yaş farkı nedeniyle olan bu boy farkı beraber geçirdiğimiz yıllar sonucunda kapandı ve bu kez Hoseok'un boyu beni geçti. Eh, eskiden onunla da dalga geçerdim. Sonuçta ondan üç yaş büyüktüm."

Yoongi bunu ilk kez öğreniyordu. Nedense hep ikisinin aynı yaşta olduğunu düşünürdü. Eon iç çektikten sonra devam etti. "Benim mavi gözlerimin aksine onunkiler yemyeşildi. Jungkook'unkiler gibi değil, biraz soluk bir yeşildi gözleri. Biz beraberken yüzünden gülümseme hiç eksik olmazdı. Ciddiyetsizdi, neşeliydi. Babasının işkencelerine rağmen böyleydi işte, o her zaman güçlüydü."

Teahean // YoonseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin