Bölüm: 6

1.5K 224 122
                                    


Heyecandan elleri titreyen Yoongi iliklemeyi yeni öğrendiği düğmelerle resmen savaşıyordu. Açıkçası bildiği düğmelerden çok da farklı değillerdi, sadece düğmeyi iliklemeden önce uzunca bırakılmış ipleri etrafına birkaç kez sarmak gerekiyordu. Jungkook'a bunun nedenini sorduğunda gömleğin yapıldığı kumaşla alakalı olduğunu anlatmıştı.

Sağ kolundaki düğmeyi bir türlü yapamamasının siniriyle gömleğin kolunu ısırarak denerken kapı tıklatıldı ve yavaşça açıldı.

Isırdığı gömleği çabucak bırakıp toparlandı, ardından kapıya döndü Yoongi. Büyük avucunda bir tutam çiçek yaprağı tutan Hoseok da en az kendisi kadar heyecanlı gözüküyordu.

"Hazır mısın?" diye sordu gülümseyerek. Yoongi başını aşağı yukarı salladığında onun yanına gelip avucundakileri uzattı.

"Bunları kaynatınca tadı çok kötü oluyor, çiğ yesen daha iyi."

"Teşekkür ederim."

Gülümseyerek ona elini uzatan Yoongi'nin iliklemediği kol düğmesi diğerinin dikkatini çektiğinde, yaprakları mucidin avucunda bırakıp ellerini düğmeye uzattı.

"Ellerin titriyor, gergin misin?" Gri gözleri düğmesinin üzerindeyken onunla konuştuğunda Yoongi derin bir nefes aldı.

"Sanırım, nasıl hissettiğimi çok anlayamıyorum."

Hoseok ona yarım bir tebessüm sunduğunda düğmesinin iliklendiği anladı ve kolunu indirip diğer avucundaki yaprakları ağzına attı. Bu bitkilerin ne olduğunu bile bilmiyordu ama yaralarına kesinlikle iyi gelmişlerdi. Kırıkları akıl almaz bir hızla iyileşmiş, hatta ruh hali bile daha iyi olmuştu. Ufak tefek yan etkileri olsa da çok önemli şeyler değildi.

"Bugünkü eğitimin benimle. Dövüş için Eon'un biraz daha toparlanmasını bekleyeceğiz."

Bunu duyan gencin yüzündeki rahatlamış ifadeyi saniyesinde yakalayan hortlak onunla alay etmeye yeltenecekti ki unuttuğu bir şey aklına geldi.

"Ah, bu arada." dedi elini pelerininin içindeki gömlek cebine uzatırken. Çıkardığı bileklik, mavinin güzel bir tonundaki taşlardan yapılmıştı. Bu ton biraz gökyüzünü andırıyordu ve görünümü de oldukça hoştu.

"Bunu yapmayı Prenses Chaewon öğretmişti. Hepimizde bir eşi var, sana baktığımda ise bana mavi rengi çağrıştırdın. Beğenmediysen bende kalabilir."

Yoongi ilgiyle onun elindeki bilekliğe baktı ve parmakları arasında nazikçe tutup ışığa doğru kaldırdı. Gerçekten güzel gözüküyordu.

"Bu gerçekten çok hoş. Teşekkür ederim."

Beyaz ve incecik olan bileğini Hoseok'a uzatırken kocaman gülümsedi. "Bunu da benim için bağlayabilir misin?"

Hoseok onun bilekliğini bağlarken güldü. Siyah saçlı olanın o sırada dikkatini çekmişti diğerinin bileğindeki kırmızı bileklik.

Kırmızı...

Bakışlarını onun yüzüne çıkarıp bir süre inceledi.

Sen kırmızı değilsin. Ben olsam... Ne renk yapardım?

"Artık gidelim mi?" diğerinin sesiyle Yoongi'nin düşünceleri bir balon gibi sınarken hızlıca başını salladı ve odadan çıktı. Kapının yanındaki küçük askılıktan pelerinini alarak evin kapısını açtı ve açar açmaz karşısında Jungkook'u buldu.

"Günaydın. Erkencisin?" diyerek selamladı kendisinden genç olanı. Jungkook gülümsedi.

"Günaydın. Eon Hyung savaştan döndüğü ve iyileşip kendi evine gittiği için onun yanına geri taşınıyorum. Eşyalarımı alacağım." Yoongi onun savaştan önce Eon'un yanında kaldığını biliyordu, bu yüzden söyledikleri mantıklı geldi.

Teahean // YoonseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin