Salonda beklerken zaman uzadıkça uzadı. Ne konuştuklarını görmeyi istiyorum ama o kadar gardiyan arasında bunu yapmak ne kadar mantıklı olur bilmiyorum. Şu an sadece aynı gerginlik üzerinde. Onun yerinde olmak istemezdim galiba. Ailesini kaybetti, kraliçenin baskısı üzerinde, hayatı hakkında en ufak bir şekilde söz sahibi değil. Gerçi son kısım benim için de geçerli. Lissa nereye ben oraya, hep böyle olmalı. Ama şu an Dimitri'nin yanında olmam gerekiyor. Bu kısımda 'yanında olmak' pek çok farklı anlama gelebilir. Beni öldürmesine izin vermek, kişisel kan fahişesi olmak ya da en kötüsü onu öldürmek gibi. Aslında strigoi haline kanabilirdim. Ben karar verene kadar bana zarar vermemesi ve strigoi ısırığının cenneteymiş gibi hissettirmesi aklımı çelebilirdi. Tabii eğer onu gerçekten sevmeseydim.
Sonunda kapı açıldı ve Lissa çıktı. Hemen yanına yürüdüm. "Hey prenses, nasıl geçti?" şakayla karışık sordum. "Ah kafamı koparmak istiyorum Rose. Hemen odama gidebilir miyiz?" Önden buyur anlamında elimi uzattım ve odaya girene kadar hiç konuşmadık. İçeri girip kapıyı kapattığım anda sinirle bağırmaya başladı. " Nasıl Adrian'la evlenmemi ister?! Bu mümkün değil! İnanabiliyor musun, ben ve Adrian! Kendi yeğeni olması umrumda değil, Christian'dan başka biriyle olmam kabul edilemez!" diye bağırınca aklıma kraliçenin konuşması ve benim bunları zaten bildiğim geldi. Biraz daha bağırdı ve bir an bana baktı, " Hiç şaşırmışa benzemiyorsun Rose. Lütfen bunu bildiğini söyleme." daha fazla yalan söylemek istemediğimi söylemiştim. "Üzgünüm, evet biliyordum. Victor için geldiğimizde Kraliçe Tatiana beni yanına çağırmıştı ve bir konuşma yaptık. Genel olarak konusu senin geleceğin ve benim buradaki yerimdi. O zaman söylemek için erkendi ve sonra da tamamen aklımdan çıkmış. Gerçekten üzgünüm Liss." onun da hisleri karıştı, kızsa mı hak mı verse bilemedi. "Tamam. Sadece bana ne yapacağımı ve tam olarak neler konuştuğunuzu anlat." dedi. Anlatamayacağımı nasıl söylerim bilmiyorum o yüzden fazla düşünmeden konuşmak en iyisi. " Liss bunu söylemem bile yanlıştı. Sana kesinlikle bir şey söylemememi söyledi ve o sırada bazı güzel tehditleri vardı. Şu an sadece üniversiteye gitmen gerekiyor. Ayrıca Adrian'ın da buna istekli olduğunu hiç sanmıyorum. Her şey yolunu bulacak, sadece üniversiteye git ve eğlen. Şu an tek yapman gereken bu." umarım anlatamam konusunda üstelemez. " Üniversiteye kadar verip başvuru yaptık bu arada, senin için de tabii. Ve Christian. Gerçi ona pek yanaşmadı ama sonuçta hallettim." daha huzurlu, güzel. " Harika. Umarım herhangi bir kraliyet bilmem neyin yoktur çünkü günün geri kalanı için planım spa ve masaj." ve keyifler gittikçe yükseliyor. " Çok şükür ki hayır yok. Christian'a da haber vermem sorun olur mu?' dedi. "Hayır tabii çağır. Biliyorsun ki o benim eğlence kaynağım." diye cevapladım. Liss telefonuna yönelirken benim aklımda yine tilkiler dolanıyor. Okulun başlamasına yaklaşık 1.5 ay var. Ondan iki hafta öncesinde yerleşmek için gitsek de daha en azından bir ayımız var. Bu sürede planımı tam olarak oturtmam gerekiyor. Tek emin olamadığım; Lissa'yı gerçekten bu işe karıştırmalı mıyım? Bu sefer de yalnız yapmaya kalkarsam gerçekten çok kırılacak. Her neyse şu an sadece rahatlamaya ihtiyacım var. Christian bizi orada bekleyecekmiş, biz de aşağı doğru inmeye başladık.
" Selam sevgilim." diyip sevgilisini öpen Christian bana da başıyla selam verdi ve ben de başımı başka yöne çevirdim, vıcık ilişkilerine şahit olmak istemiyorum. Belki de kıskanıyorum, her neyse. "Rose'u yalnız bırakmayalım." dediğini duydum elbette ama duymamış gibi yapmak çok daha iyi. En azından vicdanını rahatlatacak. Jakuziye doğru ilerledik ve kendimi sıcak suya bıraktım. Bir süre sonra kokteyl getiren garsona derince baktım. Öncekiyle aynı kişi değil ama sanki aynı günü tekrar yaşıyorum. Bu sefer almadım, her daim ayık olmalıyım. Artık sorumluluğum çok daha büyük. Havadan sudan sohbetlerden sonra masaj kısmına geçtik ve kendimi uyku moduna almak üzereyken kalktım. Hala keyiflerimden vazgeçmeyi tam olarak benimseyemedim. "Ben kafede bir şeyler içeceğim Liss, bitene kadar orada beklerim. Görüşürüz." dedim ve mayışmış bir halde el salladı. Kafe oranın hemen karşısındaydı o yüzden çok sorun olabileceğini sanmıyorum. Yüzümü o taraftan yana dönüp bir masaya oturdum. Bir vişneli kola sipariş ettim ve çok süre geçmeden getirdi. Çok uzun zamandır sağlıksız beslenmeye zamanım kalmamıştı, daha doğrusu beslenmeye. Kolamı yudumlarken uzaktan tanıdık bir sima gördüm; Mia. Onun burada olduğunu tamamen unutmuşum. Ama o beni gördüğüne pek şaşırmadı. Gerçi bu çok normal, eminim diğer herkes de Lissa'nın geleceğini biliyordur. Ve doğal olarak benim.
Mason'un öldüğü zamandan beri aramızda bir yakınlık var, ondan öncesinde kesinlikle düşmandık diyebilirim. Ama o zamanları hepimiz unuttuk. Şu an sadece tanıdık birini gördüğüm için mutluyum. Mesafe yakınlaştığında ayağa kalkıp ona doğru yürümeye başladım. İstemsizce gülümseyerek sarıldık.
-Rose. Seni buralarda bulacağımı biliyordum.
- Senin de burada olduğunu unutmuşum, görmeyi beklemiyordum biraz şaşkınım. Vaktin var mı?
- Tabii, oturalım.
Masaya geçtik ve sadece bir anlığına sessizlik oldu. Konuyu nereye getirmeye çalıştığını kesinlikle biliyorum. Ama beni kırmaktan korktuğunu da. Bir şekilde lafa girdi.
- Kendini nasıl hissediyorsun Rose? İyi misin? Yani, yaşadıkların kolay şeyler değil. Belki de hiç bahsetmemem gerekiyordu üzgünüm.
- Hayır sorun değil. Daha iyi zamanlarım olmuştu, idare ediyorum.
- Şey, o... O, Dimitri... Yapabildin mi?
- Hayır, diyip kısaca cevaplarken tüylerim diken diken oldu.
- Anlıyorum. Başka neler yapıyorsun?
- Ah, her zamanki şeyler. Üniversite başvurusunu hallettik ve zamanın dolmasını bekliyoruz. Seni uzun zamandır görmedim, kendinden bahset.
- Bunu söyleyip söylemeyeceğimden emin değildim, biraz değişik olur diye düşündüm ama... Biz Aaron'la çıkıyoruz.İşte bunu beklemiyordum. Ne diyeceğimi bilemez halde kaldım.
- Lissa'nın sorun etmeyeceğini düşündüm, sonuçta Christian'la çok mutlular ve...
- Mia sakin ol. Şaşırma sebebim bu değil, elbette sorun etmez. Sadece... Siz de çok şey yaşadınız ve açıkçası çoğunun hırs üzerine kurulu olduğunu düşünmüştüm. Ama gerçekten sizin adınıza çok sevindim.
- Teşekkürler, Rose. Umarım öyle olur, dedi ve saatini kontrol edip devam etti, benim gitmem gerekiyor. Biliyorsun, dövüş dersleri sık ve ağır oluyor ve ben çok kararlıyım.
Gülümseyip başımı salladım. Veda ettikten sonra bir süre daha tek başıma oturdum ve Lissa ile Christian çıktılar. "Selam aşk böcekleri. Güzel vakit geçirdiniz mi?" dedim sırıtarak. " Rose, inanılmaz çok şey kaçırdın, sauna masajdan bile iyi geldi." Bu konuşma odalarımıza ayrılana kadar sürdü ve Lissa'nın kocaman süitindeki odama kendimi attım. Bağımız sayesinde onu kontrol ettim ve sonrasında yine içinde bulunduğum büyük çıkmazı düşündüm. Son kararım; dostlarım olmadan bunu başaramam. Onları kendimden uzaklaştırmamın bir anlamı yok. Her zaman yanımda olmak isteyen insanlara karşı daha fazla nankörlük etmek istemem. En kısa sürede Lissa'ya ne hissettiğimi ve düşündüğümü anlatacağım. Yavaş yavaş gözlerim kapanırken içimde hala beni hasta eden o düşünceler vardı. Ve son bir kontrolden sonra kendimi tamamen bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Akademisi FanFict. (ASKIDA)
FanfictionRose Dimitri'yi bulduktan ve Rusya'daki tüm olaylardan sonra geri dönüyor ve mezun oluyor. Yıllardır Lissa'yla hayalini kurdukları üniversite hayatlarına geçiyorlar ama Rose geçmişi unutup hayatına devam edebilecek mi? Dimitri Rose'u öylece bırakaca...