Bölüm 24.2

128 11 3
                                    

Arabadaki küçük kaçamaktan sonra yola geri döndük ve yaklaşık on dakika gittik. Sağa saptı, bir dakika daha ilerlediğimizde karşıda ihtişamlı bir ev duruyordu. Eskiden kalma bir eve benziyordu ama çok büyük ve görkemliydi.

Arabayı kenara çekti, inip kapımı açtı. Böyle yapmasını seviyordum, kendim açmadığımdan değil. Sadece... çok hoştu işte.

- Çok güzel görünüyor Comrade!
- Hadi içeriye de bakalım.

Elimi tuttu ve büyük bir bahçeye açılan kapıyı cebinden çıkardığı anahtarla açtı. Bahçe çok bakımlıydı. Kimse yaşamıyor olsa bile belli ki çok bakımlıydı. Her tarafta kıpkırmızı güller vardı. Sonbaharda olsak bile çok iyi durumdalardı.

- Ah, güller! En sevdiğim.

Başka biri olsa muhtemelen ağzına vururdum. Adımın anlamı gül olduğu için herkesin bu konuda bir esprisi vardı. Ama o söyleyince tatlı oluyordu.

- Burası çok güzel Comrade!

Bahçede dolanarak kapıya geldik. Büyük anahtarı çevirdi ve bana verdi. Kapı açma konusundaki en sakat kişiye anahtar vermek ne kadar mantıklıydı bilemiyorum ama biraz uğraştan sonra açabildim. İçeri girdiğim anda çok şaşırdım. Evin dışarıdaki havasından eser yoktu. Çok modern bir evdi.

- Evi gezmeden önce duş mu alsak? Yataktan yeni çıkmış bir fahişe gibi görünüyorum.
- Ben de şu üstümdekinden kurtulmak istiyorum.

Merdivenlere doğru önden yürürken birden arkamdan geldi, belimi tuttuğu gibi kucağına aldı ve merdivenden çıkarmaya başladı. Ellerimi boynuna sardım, etrafı izledim. Ev gerçekten çok güzeldi.

Odaya girdiğimizde beni yere bıraktı, ben de odayı inceledim. Her yer beyazdı. Görünce içim daha da açıldı.

- Burayı çok beğendim!
- O zaman çok kalmayacak olmamız çok yazık.
- Hemen mi gidiyoruz?
- Yarın da kalıp gideriz diye ayarladık ama istersen biraz daha uzatabiliriz?
- Hayır hayır, bir an önce gidelim.
- Harika! O zaman...elbisen buralarda olmalı. Balo için sana bir elbise seçtim ama beğenmezsen-
- Eminim beğenirim. Hani nerede?

Etrafa bakındı. Yan yana duran iki kapıyı tek tek açtı. İlk tuvaletti ve diğeri giyinme odası. İçeri girdiğinde ben bile arkadan cansız mankenin üzerinde duran elbiseyi görebiliyordum.

- Nasıl bebeğim?

Gerçekten mükemmeldi. Kırmızı, üzerinde işlemeler olan uzun bir elbiseydi.

- Çok güzel Comrade! Tamamen senin seçimin olduğundan emin misin?
- Tabii ki eminim! Bazı konulardaki üstün yeteneklerimi keşfedememen beni üzüyor.

Yaklaştım ve kollarının arasına girdim. Yetişebildiğim kadar kulağına fısıldadım.

- Bazı yeteneklerin beni zaten büyülüyor.

Geri çekilip sırıttım. Onu böyle baştan çıkarmak hoşuma gidiyordu.

- Baloya daha çok var. Arkadaşlarını çağırıp biraz takılabiliriz istersen?
- Tek kalmak istemiyor musun?
- Onlarla da birlikte olman gerekiyor sonuçta, anlıyorum. Benim için hiçbir problem yok. Hem seni onlardan koparan pislik olarak anılmak istemem.
- Sen, Belikov, harika bir adamsın. O zaman ben mutfakta bir şeyler hazırlayayım, sen de onları ara. Ya da dur- çok saçma oldu. Tam tersini yapsak daha iyi.

Güldü ve burnumun ucundan öpüp mutfağa gitti.

Bizim dünyamızda partiler, balolar hep çok geç saatte olurdu. Normal insanlara ve dhampirlere göre çok geç tabii. Moroilerin güneşle problemi olduğu için onların saat dilimi genelde bizden farklıdır ve bizden uyum sağlamamız beklenirdi. Balo da herhalde gece bir veya iki gibi başlardı. Yani kraliçenin sekizde ayrılacağım dediği aslında sabah sekizdi. O zamana daha çok vardı. Ben de tek tek herkesi aradım. Hepsi yola çıktığını söyledi. Bu sırada da annemi aradım ama buradan uzakta olduklarını söyledi. Biz bizeydik yani. Ayrıldıktan on beş dakika sonra yine yanına aşağı indim.

Vampir Akademisi FanFict. (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin