Bölüm 22

165 11 3
                                    

Uyanıp gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şeyin Dimitri olması çok hoştu. Yanağını avcuna yaslamış beni izliyordu.

- Günaydın angel.
- Günaydın Comrade.

Gerindim, biraz daha dönüp durdum. Tamamen uyanmıştım. Duş almaya büyük bir istek duyuyordum ama ertesi günü beklemem gerekiyordu. Yataktan kalkıp banyoya gidecekken pat diye kapı açıldı.

- Ne kadar uykucusunuz öyle! Güya bir de gardiyanlarım erken kalkması beklenir! Hadi, kahvaltıya!

Odaya bu şekilde girebilecek tek kişi Adrian'dı. Ve arkasından gelen Lissa da onu azarlıyordu.

- Adrian, insanların odasına böyle giremezsin!
- Nedenmiş o? Kuzenim ve en yakın arkadaşım. Hem biz artık akraba sayılırız değil mi Rose?

Nereden akraba sayılıyorduk bilmiyorum ama kendini korumacı tavırları beni kahkahalara boğmuştu. Yatakta oturup kahkaha atan Dimitri'nin omzundan destek alarak ben de doğruldum.

- Hala bakıyorsunuz. Kalksanıza, bugün saraya gidiyoruz!

Doğru, saraya gidiyorduk. Tamamen unutmuştum.

- Kes sesini Adrian, sen nasıl oldu da erken kalktın hem?
- Rose, hiçbir fikrin yok değil mi, belli bir saatten sonra uyumaya devam edersen bu cildine iyi gelmez tatlım.
- Biraz daha Tasha gibi davranırsan seni öldüreceğim.

Yastığımı alıp kafasına tam isabet ettirdim. Dimitri'yle el çakıştık.

- Nokta atışı! Bravo, milaya. Lissa, kuzen, izin verirseniz giyinip gelelim mi?

Lissa Adrian'ın kolunu çekti ve dışarı çıkardı. Ayağa kalkıp pijamamı çıkardım. Pijama dediğim bir tişörtten ibaretti, o da Dimitri'nin sayılı tişörtlerinden biriydi.

- Comrade, sana en yakın zamanda kıyafet almamız gerekiyor.
- Kıyafetlerimi ben giymiyorum ki, hepsini sen giyiyorsun.
- Hayatın boyunca dört tişört ve iki pantolonla idare edemezsin.
- Denemeyi tercih ederim, alışverişten pek hoşlanmıyorum.
- Evde beş kadınla yaşadığını söyleyen sensin, nasıl olur da alışverişi sevmezsin?
- Tam üstüne bastın. Amerika'ya gelene kadar evdeki görevlerimden en büyüğü kızların alışveriş bekçiliğini ve kıyafet eleştirileri yapmaktı.
- Ben de bayılmıyorum, ihtiyacın var ve yapmamız gerekiyor. Ne zaman bu kadar huysuz ve uyumsuz birine dönüştün?
- Körle yatan şaşı kalkar.

Sırıtarak ayağa kalktı ve üzerini giydindi. Banyodaki rutin işleri halledip bandajlarımı değiştirdikten sonra kahvaltıya hazırdık. Aşağı indiğimde Christian gergince oturduğu yerden ayağa kalktı.

- Rose, çok özür dilerim. Böyle bir şey yapacağı aklımın ucundan geçmezdi. Çok çok özür dilerim. Daha iyi misin?
- Sana da günaydın ateş çocuk. Gayet iyiyim, sen neden özür diliyorsun ki?
- Biliyorsun o benim halam ve-
- Hadi ama! Seni suçlamadığımızı biliyorsun. Hem sana kızmış olsam çoktan boğazına çökmüştüm değil mi?

Gülümsedi ve yanağımı sıkıp şakalaşmaya başladı. İşte bu çocuğun üzgün kalma süresi bu kadardı.

Adrian Lissa ve Christian'la sohbet ederken annem ve babam içeri girdi. Beraber girmiş olmaları gözümden kesinlikle kaçmadı. Annemle kesinlikle konuşmalıydık.

- Günaydın gençler! Yolculuğa hazır mısınız?

Hep bir ağızdan 'evet' diye bağırdık. Herkes sarayı severdi. Benim gibi lüks aşığı olmayan biri için bile çok güzel bir yerdi. Normal insan dünyasında her şey bize yabancıyken, orası hepimizin evi gibiydi. Ya da hiç gerçek bir evim olmadığı için bana öyle geliyordu.

Vampir Akademisi FanFict. (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin