Bölüm 14

142 12 0
                                    

Diğer iki gün de ilk geceden farklı değildi. Konuşmuyordu, tepki vermiyordu. Sadece ona ulaşmaya çalıştığımda tehditler savuruyordu. Zaten böyle olacağını biliyordum, o yüzden en azından yanımda olmasıyla yetindim. Birkaç kez de kaçma girişimleri oldu tabii ama çok güçsüz kalmıştı. Gerçi böyle kötü bir durumda olmasaydı başarabilirdi diye düşünüyorum ama sonuç olarak aşağıda bağlı bir şekilde duruyordu.
Ve üçüncü günün sabahı yani Victor'u kaçıracağımız gün, başka biri Dimitri'nin yanındaydı. Özellikle çok güvenilir ve sağlam biri olmasını istemiştim, onu bu kadar çabadan sonra kaybedemezdim. Kahvaltıda o kadar gergindim ki neredeyse hiçbir şey yiyemedim. Abe ve Yevgeniy çok rahat gözüküyordu. Aslında benim dışımda herkes çok rahattı. Neden anlamıyordum. Kraliyetten birini hapisten kaçırıyorduk. Ben burada rahat davranacak bir durum göremiyorum.

Gece yapacaktık. Bir önceki gün de Robert bizimle iletişime geçti, geleceğimiz yeri konuştuk. Üzerinde uzun süre düşünmeme rağmen nasıl yapacağını bir türlü bulamamıştım. Eğer elementi konusunda yalan söylemiyorsa, alt tarafı bir hava kullanıcısıydı. Ruh olsaydı belki anlayabilirdim ama bu şekilde bende büyük bir şüphe uyandırıyordu.

- Yemeğini bitirdin mi?
Abe'in sorusuyla düşüncelerimden geri döndüm.
- Evet.
- İki gündür doğru düzgün uyumuyorsun, gece enerjiye ihtiyacın olacak.
- Tamam, haklısın. Bir şey olursa mutlaka uyandır.

Kafasını salladı. O söyleyene kadar ne kadar uykum olduğunu fark etmemiştim. Merdivenleri yavaşça çıkıp bana ayrılan misafir odasına girdim. Henüz sabah olduğu için her yer aydınlıktı ve ben zifiri karanlık olmadan asla uyuyamazdım. Şansım her zaman mükemmel giderdi ya, odada panjur yoktu. Uyumaya çalışmaya zahmet bile etmedim, çünkü mümkün değildi. Aklıma gelen fikri onaylamam bir saniye falan sürdü, yastığımı alıp bodruma indim. Dönüp dolaşıp yine hep ait olduğum yere dönüyordum, Dimitri'nin yanına. Kapıdaki gardiyan bana ve yastığıma garipçe baktı ama sorgulamadan "Bir şeye mi ihtiyacınız var?" diye sordu. Abe onları iyice tembihlemiş olmalıydı. "Evet, aslında içerdeki nöbeti devralmak istiyorum." dedim.

Zaten bırakalı bir buçuk saat olduğunu vurgulamadan kapıyı açtı ve içeridekine Rusça bir şeyler söyledi. Bu dili en kısa sürede öğrenmeliydim.

Kapı kapanmak üzereyken yüzünün iyice solduğunu gördüm. Sonra yine tüm oda kapkaranlık oldu. Gözüm alışana kadar karşısındaki duvara yaslandım. Ve yine soluk tenini, yorgun halini görebiliyordum.

- İyi misin? Üzgünüm, daha rahat olmanı isterdim.

Cevap vermedi. Böyle cevap vermediğinde onu bir kez daha öldürmek istiyordum. Çünkü aslında hiç böyle yapmazdı.

- Belki de biraz kan iyi gelir?
- Belki de.

Pislik herif sadece işine geldiğinde cevap veriyordu. Hepsi geçecek, diye kendimi rahatlattım. Evde iki Moroi vardı. Yani mutlaka bir besleyici vardır diye düşündüm. Tabii ki gücüne kavuşturacak kadar içmesine izin vermeyecektim. Sadece acı çekmesini engelleyecek kadar. Kapıyı tıklattım.

- Bir şey mi oldu?
- Besleyiciye ihtiyacı var.
- Bu biraz tehlike yaratmaz mı?
- Canı çok yanıyor, sadece biraz içecek.
- Tabii, efendim.
- Lütfen bana Rose de.

Gülümseyip kafasını salladı. Abe onları saygı konusunda epey tembihlemiş olmalıydı ama ben resmi şeylerden pek hoşlanmazdım. Kapıyı kapatırken birine telefon açtığını duyabiliyordum. Beş dakika içinde otuzlu yaşlarının ortasında bir kadın içeri girdi. Gülümseyip selam vererek boynunu açtı. Besleyiciler her zaman bana tuhaf gelmiştir. Moroilere bir süre hizmet ederler ve sonra tüm anılarına veda edip hayatlarına devam ederlerdi.

Vampir Akademisi FanFict. (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin