Uyandığımda Dimitri yatakta yoktu. Başta bir elimle yokladım ama sonra durumu hatırlayınca elimi çektim. Oflayarak gözlerimi açtım. Uyanma aşamasından nefret ediyordum.
- Dimitri?
Banyoda olabilir diye kapıdan seslendim. Oradaydı. Ve benim acilen tuvalete girmem gerekiyordu. Bu hamileliğin getirdiği bir şeydi, gece on kere kalkmak zorunda kalıyordum. Tabii bir de kanamalarım vardı...
- Evet?
- Hemen çıkman lazım.
- İki dakikaya.
- İki dakika çok! Hızlı ol!
- İstersen girebilirsin, kapı kilitli değil. Duş alıyorum.
- İstemez!Ah hem de nasıl ister. Ama biraz daha sabır gerekiyordu, en azından akşama kadar. Kendime nasıl inandırmıştım hiçbir fikrim yoktu ama baya baya onu sevmediğimi düşünüyordu. Daha fazla devam ettirmek de istemiyordum, geceleri uyumuyordu, ağladığını duyuyordum.
Sonunda çıktığında girip işimi hallettim. Her sabah daha fazla kanla karşılaşıyordum. Gerçekten bazen bir acı saplanıyordu, çok derin bir acı.
- Bu sabah nasılsın?
- Bıçaklanmış gibi kanıyorum, canım acıyor.
- Bir an önce kahvaltı yapıp gidelim. Umarım sebebini bulmuştur.
- Saat kaçta?
- İşte bir buçuk saat sonra falan. Acele etmemize gerek yok.Kıyafetlerini alıp banyoda giyindi. Ben de o sırada kendi kıyafetlerimi giydim. Zaten geçen gün aldıklarımız dışında yanımda bir şey yoktu.
İkimiz de hazırlandıktan sonra yine ne yesek diye düşünmeye başladım. Canım özellikle bir şey istemiyordu galiba.
- Otelin açık büfesi varmış ama istersen dışarıya da gidebiliriz.
- Açık büfe iyidir.
- Tamam, hadi inelim.Eşyalarımızı da aldı ve aşağı indik. Otelden direk doktora, oradan da eve geçecektik. Doktor Smirnova bir şey bulamadıysa ne yapacağımı bilmiyordum.
- Nereye oturmak istersin?
- Herkesten uzak bir yere.
- Şöyle köşeye geç, neler istediğini söyle, ben alıp geleyim.
- Benim de görmem lazım, beraber alırız. Önce bir oturalım da.İnsanların yoğun olmadığı bir köşeye oturduk. Eşyaları bırakıp sıraya girdik. Masadaki şeyler beni heyecanlandırdı, her şeyi yemek istiyordum. Muhtemelen Dimitri beni durdururdu ama o engellemese iki tabak doldurabilirdim.
- Bari sağlıksız şeyleri biraz azalt. Sebze yemeye alışman gerekiyor Rose, her zaman kızartma yiyemezsin.
- Kim demiş? Ben sonsuza kadar kızartma yiyebilirim.
- Demek istediğim o değil, yoksa ağırlığın kadar yiyebileceğinden eminim. Ama biraz azaltman gerekiyor, biliyorsun hassas bir dönemdesin.
- Evet, hassastan kastın tehlikeli. Biliyorum. Senin dediğin oluyor mutlu musun?
- Bebeğimizi iyi beslediğin için mutluyum evet.
- 'Bebeğimizin' yaşayacağı bile kesin değil, bana ondan bahsetmeyi kes, zaten korkuyorum.
- Öyle söyleme, elbette yaşayacak.Biraz daha konuşmaya devam edersek bağırmaya başlayacağımı bildiğim için cevap vermedim. Tabağa biraz daha düzgün yiyecekler koydumeve masaya gittim. O konuda haklıydı, beslenmem gerçekten berbattı. Ama benim elimde değildi ki, akademide öyle mükemmel yemekler verilmiyordu.
- Terapistini aramamı ister misin?
Oturur oturmaz ilk dediği buydu.
- Neden? Delireceğimi mi düşünüyorsun?
- Tanrım...niye böyle şüphecisin? Sadece iyi olmanı istiyorum.
- Ben iyiyim.
- Hiç sanmıyorum.
- Bu senin suçun, gelip bana ahkam kesemezsin.
- Biliyorum, telafi etmeye çalışıyorum.
- Telafi etmeni istemiyorum. Seninle bir geleceğimiz olmayacak bunu anla. Sadece beni rahat bırak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Akademisi FanFict. (ASKIDA)
FanfictionRose Dimitri'yi bulduktan ve Rusya'daki tüm olaylardan sonra geri dönüyor ve mezun oluyor. Yıllardır Lissa'yla hayalini kurdukları üniversite hayatlarına geçiyorlar ama Rose geçmişi unutup hayatına devam edebilecek mi? Dimitri Rose'u öylece bırakaca...