Bölüm 24.1

150 11 1
                                    

Rose
Berbat bir baş ağrısıyla uyandım. Akşamdan kalma durumunu hiç bu kadar ağır yaşamamıştım. Dimitri'nin üzerinden kalktım. Mia'ya basmadan, Eddie'yi ezmeden geçtim ve ağrı kesici aradım. O kadar başım ağrıyordu ki. Ses çıkarmadan getirdiğim sırt çantasından kıyafetlerimi çıkardım. Duşa girdiğimde biraz daha kendime gelir gibi oldum ama bandajlarım çöp oldu tabii. Dün hırka giydiğim için Mia ve Eddie görmemişti, ben de Tasha'dan bahsedip kendimi germek istemedim.

Duştan çıktım, hızlıca kurulanıp giyindim. Odaya geri döndüğümde herkes aynı halde yatıyordu. Dimitri'nin sabahları kahve içmeden uyanamadığını biliyordum, makineye biraz kahve koydum ve olmasını bekledim. Yayılan kokuyla biraz kıpırdanır gibi oldu ama uyanması için yeterli değildi.

Kahveyi kupaya doldurdum. Yanına gidip ürkütmeden oturdum. Kahveyi kanepenin yanındaki sehpaya bırakıp saçlarıyla oynadım.

- Dimitri?
- Hı...
- Dimitri?
- Hı?
- Günaydın bebeğim.
- Hıhı...
- Sana kahve yaptım.

Belli belirsiz "Seni seviyorum." dedi ve kafasını göğsüme yaslayıp kedi gibi süründü.

- "Bön bör Rösöm Rozo. Bön sorhoş olmom."

Taklidini yaptığımda gülümsediğini hissettim.

- Sarhoş olmadım ki. Gece seni izlemekten uyuyamadım. Bir de... kucağıma oturduğun için... aklım başka bir yerdeydi diyelim.
- Ah, keşke uyandırsaydın! Senin için hep hazır bekliyorum biliyorsun Belikov.

Sırıttım ve kahveye uzandım. Yavaşça Dimitri'ye uzattım. Minnet dolu bir bakış atıp içmeye başladı. Sırtını bana döndü ve kafasını kucağıma yasladı. Ben saçıyla oynarken o da kahvesini içti. Keşke hep böyle kalabilseydik.

Birazdan uyanacaklarını hareketlerinden anlayınca hırkamı aldım ve giydim. Henüz açıklamak istemiyordum. Sonra da Eddie ve Mia birbiri ardına sızlanarak ve oflayarak uyandı. Biri ağrı kesicilerle boğuşup diğeri duş alırken Dimitri saate bakıp gitmesi gerektiğini söyledi.

- Ne konuşacağını biliyor musun?
- Hiçbir fikrim yok ama kötü bir şey olduğunu sanmıyorum. Dün çok nazikti.
- Evet...teyzen Kraliçe Tatiana kendini aştı. Çok geç kalma.
- Kalmam. Sen de en iyisi buralarda takıl. Malikaneye gitmeni istemiyorum, Randall saçma sapan konuşup sinirini bozacak.
- Belki uğrayıp eşyalarımızı alırım?
- Ben hallederim milaya, canını sıkma.
- Tamam, bittiğinde beni ara da yanına geleyim.
- Olur, hadi görüşürüz.

Yanaklarımı elleri arasına aldı ve öptü. Çıkıp gittiğinde Mia bana garip garip baktı.

- Bu kadar yapış yapış bir sevgili olacağını bilmiyordum Rose.
- Ne bekliyordun ki? Duvarlara mı çarpayım? Hem güç bela onu yeniden bulmuşum, bütün gün öpmediğime dua et.
- Hayır ondan değil...bilmiyorum ki. Sen ve Dimitri, aslında hep gözümüzün önündeydiniz. Nasıl oldu da biz göremedik ve sen de içinde tutup kimseye anlatmadın.
- Alınma ama akademideki tek vasfın benimle uğraşmaktı bu yüzden görememiş olabilirsin. Sonra da...ben de bilmiyorum. Gerçekten aslında hep oradaydık. Aramızda hep bir çekim vardı. İkimizi de tehlikeye atmak istemedim o yüzden kimseye anlatmadım.
- Lissa'ya bile mi?
- Lissa'ya bile.
- Senin için zor olmalı...
- Zor zaten. Hala zor.
- Sen üstesinden gelirsin. Hayatta çaresi olmayan tek şey ölüm ve sen onu bile iki kez yendin. Geri kalan hiçbir şeyden korkmana gerek yok.
- Belki de haklısın.
- TANRIM! ROSE HATHAWAY BU HAYATTA BİRİNİ HAKLI BULDU VE BU KİŞİ BENİM!
- Hey, hey! Abartma. Ben insanlar haklı olduğu zaman hep desteklerim.
- Hadi ordan, yalancı.

Dil çıkardım ve ayaklarımı da uzatıp iyice yayıldım. Tam rahatımı bulmuştum ki Eddie sonunda duştan çıktı.

- Sonunda dostum! Seni beklerken yaşlanıyordum!
- Sadece beş dakika sürdü!
- Kurulanman mı?
- Ha-ha çok komik.

Vampir Akademisi FanFict. (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin