Bölüm 28

134 13 6
                                    

Christian

Rose'un gittiği gecenin sabahı herkes planlamadan salonda toplandı. Dimitri hariç. Onun nerede olduğunu bilmiyordum. Gece Rose gidince çekip gitti. Pezevenk.

Abe öfke saçarak eve girdi. Demek erkenden gitmişti. Gece tüm bunlar olunca Abe hepimize kalacak bir ev ayarlamıştı. Yani geldiği gibi gitti demek ki. Anlamadığım bir dilde bağırıyordu. Rusça olsa biraz anlardım, Romence de öyle. Ama şu an hiçbir halt anlamıyordum.

Pavel'a döndüm ve 'ne oluyor' der gibi baktım. Yanıma geldi. Sessizce özetledi.

- Demin Belikov'la sürtüştüler de. Kafasının içinde onu öldürüyor şu an.
- Aslında gerçekte de öldürmesini beklerdim.
- Tabii, o yüzden deliriyor zaten. Normalde bir saniye düşünmeden hallederdi.
- Dimitri'nin ayrıcalığı ne?

Bir şekilde...onun da canı yansın istiyordum.

- Şu ruh eşi olayı var ya. Adrian Abe'i epey korkuttu. Ben de doğru olabileceğine inanıyorum.
- Ah, doğru...

O şeyi tamamen unutmuştum.

- Şimdi ne yapıyoruz?
- Şey...siz pek bir şey yapmıyorsunuz. Bir iki gün ona zaman vermeye karar verdik. Sonra gidip her neredeyse bulacağız.
- Alınma ama...sizinle hayatta gelmez.
- Neden olmasın?
- Hepiniz güvenini boşa çıkardınız. Doğruyu söyle, aklından geçen neydi?
- Ben...ben de inanmadım.
- Bak, o hayatta gelmez. Rose'u tanıyorum.
- Ne öneriyorsun?
- Yerini bulup beni yollayın. Onu getiririm.
- Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?
- Çünkü...bilmiyorum işte. Dedim ya, onun dediği her şeye inanırım. Birbirimizden nefret ettiğimizi söylesek de...aslında çok benziyoruz. Ben onu tamamen anlıyorum. Yani, hamile değilim tabii ama- of anlatmak çok zor işte. Karışmayın ona, ben geri getiririm.
- Abe'le konuşacağım.
- Bırak ben konuşayım.

Rahatça yanından ayrılıp saçlarını yolan Abe'in yanına oturdum. Janine arkasına yaslanmış elinde içkisiyle oturuyordu. Onu bile bu şekilde görüyorsam, işler sandığımdan daha ciddiydi.

- Abe?

Sakinleşmek için nefes aldı. Kibar moduna hemen döndü. Ben hayatta öyle olamazdım. Sinirlenince dünyadaki herkese küsüyordum ben bir kere.

- Evet?
- Diyorum ki, sen Rose'un yerini bulsan, ben de gidip getirsem. Sizinle gelmez. Hiçbirinizle.

İlk karşılık Lissa'dan geldi.

- Ben de yapabilirim.
- Hayır yapamazsın.

Kaşlarını çattı.

- Neden hayır?
- En çok ihtiyacı olduğu zamanda yüzüstü bıraktığın için olabilir mi?

Bir şey söylemek için ağzını açtı ama sonra sustu. Haksız olduğunu o da biliyordu. Lissa'yı canımdan çok sevsem de böyle davrandığı için istemsizce kızıyordum.

- Tamam Chris, olur. Bence de haklısın. Ama bir an önce gelmesini istiyorum. Tehlike sandığımızdan da büyük olabilir. Hala araştırıyorum ama bu küçük çaplı bir strigoi ordusu.

Herkes dehşet dolu tepkilerini verince cevap verdim.

- Sen yerini bul, gerisini bana bırak. Ben de ona zarar gelmesini istemiyorum.
- Şimdi ekibim firmaların yolcu listelerine bakıyor zaten.

Lissa burada tekrar söze karıştı.

- Rosemarie Hathaway diye ararsanız hiçbir şey bulamazsınız.
- Nasıl yani?
- Şey...akademiden kaçtığımız zaman sahte kimlik çıkarmıştık da. Dakota Baker diye baksanız eminim hemen ortaya çıkar.
- Tamamdır.

Vampir Akademisi FanFict. (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin