"Bana bak Deniz eğer bir olay çıkarırsan kızlara yürümeye kalkarsan kendini öldü bil kardeşim olur mu ?"
Deniz gülümseyip başını salladı.
bahse girerim şu an Yusuf'un dedikleri umrunda değidi.
Eda'da benim gibi düşünüyor olmalı ki onunla göz göze gelip başımızı iki yana sallamıştık.
"Kız hele sen..."
deyip edanın saçından tuttuğu gibi yanına çekti yusuf.
"seni bir göreyim bir şey içerken ya da Selen'in yanından ayrılıp ortalığa karışırken valla seksen parçaya ayırıp evin her yerine asarım seni haberin olsun."
Eda onun elinden kurtulduğu gibi benim yanıma koşup saydırmaya başladı.
"seksen parçaya ayıracakmış beni. Çok korktum. Kızım sen bu çocuğa nasıl katlanıyorsun ya ? bu Sivas'ta olduğu sıralar nefes aldırmıyordu bana. ciddiyim nefes aldırmıyordu. bir erkek yanımızdan geçerken nefes alma diyordu zorla ağzımı burnumu kapatıyordu. öyle bir şizofrendi yani."
gülüp Yusuf'a baktım.
o da bana bakıp göz kırptı.
"Ege mümkünse Alkolle bakışma bile kardeşim tamam mı ?"
deyip Ege'ye baktıktan sonra bana baktı.
"Selen Ege'ye bir şeyler verdiğini görürsem o gözlerini..."
deyip bir süre bana baktı ve daha sonra kocaman gülümsedi.
"öperim."
Deniz hiddetle yürüdüğümüz kaldırımdaki yüksek kalan çıkıntının üzerine çıktı.
"Lan hepimize ayar çekiyorsun iki saattir ama kızlara bir şey yaptığın yok evden çıktığımızdan beri resmen bakışlarınla sübliminal mesaj veriyosun Ege ve bana. abi bu vallaha haksızlık ya ! isyan ediyorum !"
yusuf yerde bulduğu küçük taşı Deniz'e fırlattı.
"in ulan ordan !"
***
"Kızım şu sağ taraftakine baksana afeti devran bildiğin..."
Eda hayranlıkla gözüne kestirdiği birine bakarken ben de o arada siparişleri hazırlıyordum.
"ayy yanındaki uzun o daha iyi sanki."
gösterdiği çocuğa baktığımda çocuk ile göz göze gelmiştik.
ona baktığımı gördüğünde göz kıprpıp gülümsemişti.
anında gözlerimi devirip sahneye çevirdim bakışlarımı.
gördüğüm görüntü hunharca kahkaha atmama neden olmuştu.
Deniz mikrofonu ağzına sokmaya çalışıyordu.
Eda'da benimle birlikte Deniz'in saçma sapan haline gülmeye başladığında artık karnımız ağrımaya başlamıştı nerdeyse.
"Bu çocuk küçükken de böyleydi ya küçükken sandalyenin kenarını kemirirken yakaladım ben bunu."
Eda'nın dedikleriyle daha da güldüm.
Sandalye kemiren küçük Deniz...
Fazla komikti.
"sohbetiniz bayağı iyi kızlar."
sahnedeki bakışlarımı çekip Sandalyelerden birine oturmuş olan Yusuf'a baktım.
"evet iyi."
deyip bardakları dizmeye başladım.
"Ben bir denize bakayım yoksa mikrofonu yiyecek."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
~YAĞMUR~
Fanfictiono, benim içimdeki yangını yağmur olup söndüren adamdı. ve ben, sonsuza dek onun yağmurunda ıslanmak isteyen bir kızdım. işte bizim hikayemiz tam olarak buydu... ***