hatalarım varsa kusura bakmayın lütfen. Keyifli okumalar...
Yusuf şirkete gidip bir kaç işlerini halledeceğini söylemişti.
ben de boş boş bahçede oturuyordum.
aniden birileri çığlık atarak yanıma gelmeye başladıklarında arkamı dönüp kim olduklarına baktım.
Ege, Deniz ve Eda...
sevinçle üzerime atladıklarında,
ki abartmıyorum gerçekten atlamışlardı.
bende oturduğum yerin arkası olmadığı için resmen ters takla atmıştım.
onlarda şap diye yere yapışmıştı tabi.
"ah Belim ! ben daha düz takla atmayı bile denememişken, sayenizde ters takla attım sağolun ya !"
hepsi inleyerek yerden kalkmaya çalıştı.
Deniz başını tutuyordu.
"Yüksek nöron sayısına sahip harika beynim biraz hasar gördü sanırım."
denizin dediğine güldüm.
"zaten doğuştan hasarlı kardeşim o."
Ege'nin dediğine daha da bir güldüm.
Eda gözlerini devirip bana baktı ve gülümseyip kocaman sarıldı.
"hoşgeldin selen ! buraya gelmeniz gerçekten çok güzel oldu. sonunda bunlardan kurtuldum !"
Deniz yüzünü buruşturup Eda'ya göz ucuyla baktı ve gözlerini devirdi.
"hah ! sanki boğazına bıçak dayayıp gez bizimle diyoruz da kurtulmuş hanım efendi..."
Eda hırsla arkasını dönüp deniz'in kıvırcık saçlarını çekmeye kalktı.
ama bizim deniz buna izin verir mi sizce ?
anında Edanın saçını yakalayıp yürümeye başladı.
Eda'da mecbur olarak yürümek zorunda kalıyordu.
"yaa Egee ! senin çorap koleksiyonunu yakarım hemen saçımı bırak !"
deniz gülüp omuz silkti.
"ayıptır söylemesi ama Onu yapmak göt ister Eda'cığım sonrasında saçlarını köküne kadar ben yakarım."
Ege ile onlara gülüp oturduk.
onlar kavgalarına hala devam ediyordu.
"ee nasıl gidiyor alışabildin mi ?"
omuzlarımı silktim.
"herkes çok iyi. alışmam kolay olacak sanırım."
başını sallayıp Eda ile Ege'ye baktı.
hala birbirlerini yiyorlardı.
"alışırsın burası sıcak bir ortam cümbür cemaat bu evde yaşıyoruz."
kesinlikle ben de öyle düşünüyordum.
"Tabiki... ben de öyle düşünüyorum."
aklıma takılan soruyu Ege'ye sormaya karar verdim.
"Giray kim Ege ?"
Ege'nin kaşları çatılmıştı.
"Deniz'in abisi benim de amcamın oğlu olur kendisi. niye sordun ki ?"
omuzlarımı silktim.
"evde bir tek o yok. hem siz istanbul'a yusuf'u görmeye geldiğiniz de o hiç gelmemişti. merak ettim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
~YAĞMUR~
Fiksi Penggemaro, benim içimdeki yangını yağmur olup söndüren adamdı. ve ben, sonsuza dek onun yağmurunda ıslanmak isteyen bir kızdım. işte bizim hikayemiz tam olarak buydu... ***