"Eğer mutluluk denilen zınbırtı gerçekten olsaydı, hayata birkere olsa bile uğramazmıydı bize..."
Bazen insan öyle bir çıkmazda hissediyorki kendini bundan sonra nasıl yaşıyacağını sorgulamadan duramıyor peki ya aslında başkalarının çektiği acının çeyreğini çekmediğini bilse yinede vazgeçermiydi. Hayatan.. Yaşamdan... Kendinden...
Duyduğum sesle bir anda irkildim. Kim çağrıyor olabilirdi ki Şiyar ağayı? hemde düğün gününde bu kadar öfke dolu bir sesle
"Çık karşıma"
diye bağırmaya devam edince Şiyar ağa oturduğu yerden kalkıp odadan çıkacağı sırada, oturduğum yerden kalkarak peşinden gideceğimi anladı. Arkasını dönerek omuz üzerinden bana baktı sonrada bana tüm yönünü dönerek konuştu.
"Sen beni burda bekle berçem, sakın ben gelmeden dışarıya çıkma" dedi. Beni korkutmak istemediğinden sesini sakin tutmaya çalıştığını anlamıştım.
"Bu saate." dedim ve yukarıya doğru kaldırdığım elimi boşluğa bırakarak devam ettim. "Bu adam kim. Ne istiyor senden."dediğimde aramızdaki tüm mesafeyi yok ederek yüzüm iki elleri arasına alarak alnıma dudaklarını bastırdı.
"Ben gelmeden sakın çıkma." dedi birkes daha. Aynı zamanda dışarıdaki ses dahada öfkeyle yükselmişti. Şiyar çıkıp gitti. İçimdeki korku daha da büyümüştü. Böyle bir şeye kim cesaret edebilirdi. Aradan geçen kısa süreden sonra daha fazla beklemeden odadan çıkıp, merdivenlerden yavaş ve korkak adımlarla yürümeye başladım. Ev halkın hepsi avluya toplanmış, Şiyar Ağa'nın karşısında dikilen adamı korkuyla izliyorlardı.
Karşılıklı duran iki adama yaklaştıkça sesleri daha da net duymaya başlamıştım."Öldüreceğim lan seni! Benim sevdiğimi elimden aldın, benim çektiğim acıyı sende çekeceksin."
Dediğinde beynimden vurulmuşa döndüm. Sesi yakından geldiğinde tanıya bilmiştim. Bu amcamın küçük oğlu Rezzan'dı.
Ama nasıl olurdu? Nasıl! Serdar abimle kavga ettikten sonra almanya'ya gittmişti bir daha da haber almamıştık ondan şimdi neden geri gelmişti? neden yarama tuz basıyordu? Yeterince canım yanmamış mıydı? Yavaşça duvardan kayarak duvar dibinde yer çöktüm ve sessizce ağlamaya devam ettim.
Ama Rezzan'ın duracağı yoktu."Berçemi sana yar etmiyeceğim."
diyip Şiyar ağanın yüzüne sert bir yumruk geçirdi Şiyar dengesini kaybedip yere düşünce Baran müdahale edecekti ki Şiyar Ağa eliyle durmasını söyledi. Şiyar ağa öfkeyle yerinden kalkıp aynı şekilde karşılık verdi.
"Kimsin lan sen! Karımın adını ağzına alma canına mı susadın sen"
Dedi Şiyar ağa ağzından ateş fışkırıyordu.
yere düşen Rezzan birden ayağa kalkıp elini belindeki silaha görürüp Şiyar ağaya doğrutu.
Kalbim boğazımda atmaya başladı o kadar çok korkuyorum ki ne yapacağımı bilmiyorum. Oturduğum Yerden bir anda kalktım. Ellerim, ayağım hata tüm bedenim titriyordu. Ya bir şey olursa o zaman ben bu vicdan azabıyla nasıl yaşaya bilirdim.Onlara yaklaşarak biraz uzağında durdum. Yüzüme düşen saçlarım ıslak yanağıma yapışıyordu. Ağlamaktan tahriş olmuş dudaklarım kaybettiği sesini bularak konuştu.
"Ne olur Rezzan git. Git burdan ben sana hiçbir zaman o gözle bakmadım yalvarıyorum sana git." dedim zorlukla ayakta duracak mecalim kalmamıştı. Göz yaşlarım şiddetlenerek görüş alanımı kaplıyordu.
"Bumu lan bumu seni benden daha çok sevecek." dedi sinirle o kadar hızlı ve öfkeyle konuşuyordu ki öfkesi hepimizi bittirmeye yetecek ve hepimizin sonu olacaktı.