"Beni karanlık gecede değil, mavi bir günde sev sevgili. Sevki, çatlamış sabır taşı utansın"Her şey çok güzel olacak, her şeye değil de, güzel olacağına inanmak isterim. Hem insan her şeye inanmaz ki? Mesela güzel bir Hikayemizi olsun. Sadece içinde ikimizin olacağı bir hikaye. Her zerresi sen olan, benim olan bir hikaye, güzel olmaz mi? Belkide aklımıza gelen başımıza geldi demenin tam vakti. 'Seni çok seviyorum' değil seni güzel seviyorum demeliyim sana, çünkü her şey seninle güzel. Senin olan her şey güzel. 'Bir şeye sahip olmak değil layık olmak önemlidir'. Sen bana layıksın sen benimle güzelsin seviyorum işte ötesi yok...
Baran odadan çıkınca tek kalmıştım. Ona oynadığım küçük oyunu bilmesine rağmen beni kucağına alıp odaya kadar taşımıştı. Benim tamamen suçsuz olduğumu biliyordu. Ama bir şey vardı. Baran bana ne zaman yaklaşsa geri adım atıyordu. Sanki hem benimle olmak isteyip hem benden uzak durmak istiyor gibiydi. Bende bilmiyordum ne olduğunu, aklından geçenleri o kadar merak ediyordum ki. Ama yinede ondan uzak durmak istemiyordum. Hem insan isterse bile uzak dura bilir miydi sevdiğinden? Ben olamıyordum...
Odadan çıkıp aşağıya indiğimde mutfağa gideceğim sırada arkamdan reşit ağa
"Berçem" diye seslenince ona dönerek,
"Efendim baba" dedim.
"Kızım bana bir kahve yapta salona gel seninle şöyle baba kız laflıyalım biraz" dediğinde şaşkınlığımı bir kenara bırakarak,
"Peki baba hemen yapıyorum" diyerek mutfağa gittim. Mutfağa geldiğimde fatma abla kızlarla akşam için yemek yapıyorlardı.
"Kolay gelsin" dediğimde herkes bana bakıp bir ağızdan,
"Sağol" deyince çekmeceden cevzdeyi alarak kahveyi yapmaya başladığımda Fatma abla seslenmişti.
"Berçem kızım, söyleseydin ya kızlardan birine yaptırırdım" dediğinde tebessüm ederek,
"Sağol abla ben yaparım iki dakka, reşit ağa bekliyor" dediğimde başını 'tamam' anlamında salamıştı. Kahveyi yaptıktan sonra fincana boşaltarak tepsiye su indirip, mutfaktan çıktım salona gittiğimde, reşit ağa oturuyordu. Yanına yaklaştığımda beni fark ederek
"Gel kızım, otur şöyle" dediğinde ilk önce kahvesini vererek, sonra işaret etiği yere oturdum. Kahvesi'nden bir yudum aldıktan sonra tebessüm edip,
"Ellerine sağlık kızım kahve güzel olmuş"dediğinde kaybettiğim sesimi bularak,
"Afiyet olsun" dedim.
"Çekinme kızım bende senin babanım. Biliyorum bu konağa geldiğinden beri çok haksızlık yapıldı sana umarım bizi afedersin kızım. Sen bize oğlumun emanetisin biz sana iyi bakamadık"
Dediğinde böyle iyi kalpli bir insanın hala kendini suçlu görmesi içimi burkmuştu, sonra Kahvesi'nden bir yudum daha alarak derin bir iç çekti. Ve konuşmasına kaldığı yerden devam etti.
"Sen benim için gelinden öte oldun kızım. Şiyarımın bize emanetsin, bu günden sonra beni baban gibi bil, başın sıkışınca ilk geleceğin kişi benim unutma. Biliyorum çok üzüldün, çok acı çektin. Ama bununda üstesinden geliriz allahın izniyle. Baran şiyara benzemez... Baran çok asi bir çocuktur. Şiyar ise onun aksiydi hep... Baran çabuk sinirlenir ama yufka gibi yüreği vardır. Sevdiklerini canı pahasına korur, ve inanıyorumki, kızım sen onun ailesi oldun... Evi oldun. Baran sevgisini kolay kolay beli etmez. O sert görümün altında o kadar güzel kalbi var ki, buna dokunmadan göremesin..."
O kadar güzel ve içten konuşmuştuki, bu güne kadar, babamdan görmediğim baba şevkatini reşit ağadan görmüştüm. Bu evde böyle insanlara ihtiyacım vardı. Ve reşit ağa bir baba gibi konuşmuştu benimle