Medyada şiyarın fotoğrafı var.Şiyar'dan
Sabah telefonun sesiy'le gözlerimi açmaya çalıştım. İçimden arayana bir güzel sövdükten sonra ekrandaki isme bakıp gürültülü bir nefes verdim bıkınlıkla telefonu açıp gözümü yumdum.
"Efendim koçum"dedim uykulu bir sesle.
"Abi beni almaya geleceksin hatırlatmak için aramıştım" dedi. Benim aksine sabahın bu saatlerinde tok bir ses tonuyla
"Geleceğim oğlum geleceğim de uyanmamı bekliyemedin mi "dedim usanmış bir şekilde
"Yok şiyar ağa bekliyemedim anama Söyleyip süprizi mahfetmene gönlüm razı gelmedi"
dedi ufak bir kahkaha eşliğinde sen buraya bir gelde ben seni mahfedeceğim iç sesimle konuşmayı bir kenara bırakıp telefonu kulağımdan çekerek yarı baygın gözlerle kapatıktan sonra yataktan doğrulup banyoya girdim. Kısa bir sürede duş aldıktan sonra havluyu belime sarıp dolabın önüne geçtim siyah takımımı alıp yatağın üzerine bıraktım saçlarımı kurutuktan sonra üzerimi giyinip baranın bana hedye ettiği kol saatinide takıp odadan çıktım.
Bizimkilerin kahvaltı masasındaki yerlerini almiş oldukları çoktan belli oluyordu bende yerimi aldıktan sonra kahvaltıya başlamıştık, keyifli bir şekilde kahvaltıya devam ederken devran tüm patavatsızlığıyla
"Hayırdır abi kocasına cilve yapmaya çalışan karılar gibi neden kendi kendine sırıtıyorsun." dediğinde karşımda oturan kardeşime masanın altından sert bir tekme geçirdiğimde acıdan inledi it. Olur olmadık şeyler söyleyip sinirlerimle oynuyordu. Zilan gülmeye başladığında ikisinede ters ters baktım.
"Ne saçmalıyorsun lan sen babamın yanında." dedim öfkeli bir sesle ağzının ayarı olmayan devran sinirlerimi hoplatmıştı.
"Yok yani karı kız, gönül meseleriyse yardım edeyim diyecektim o bakımdan." tek kadımı kaldırmış karşımdaki adama baktığımda hala utanmadan sırıtıyordu.
"Gösterecem ben sana karı kızı. Bu hafta tatil yok sana! İzin gününde şirkete gidip, yarım kalan dosyaların bilgilerini aktaracaksın bana" diyerek başımı salladım. Bu sefer keyifle gülen bendim. Devran ne kadar itiraz etsede bu çocuğun aklanması gerektiğini vurgulayan diğer yanım haklıydı. Annem hala durmadan birbirleriyle konuşan çocuklarına uyarıcı bakışlar atarken bu sefer anneme dönerek
"Ana bu gün istanbuldan bir misafirim gelecek akşama ona göre hazırlık yapılmasını istiyorum"dediğimde annem yüzüme anlamsızca baktı. Haliyle gelen misafiri merak ediyordu.
"Hayırdır oğul kim gelecek."
"Okuldan bir arkadaşım ana" dedim. Anlayışla başını sallayarak şimdiden fatma'ya hazırlıkları yapması için talimat vermişti.
Kahvaltıdan sonra arabaya atlayıp şirketin yolunu tutum yolda giderken aklıma gelen isimle bilinçsizce yüzümde güler açmıştı. Artık aileme anlatmanın zamanı gelmiş geçiyordu. Onu düşünürken kendime engel olamıyor ve onu görmek isteyen yanım daima ağır basıyordu. Her zaman olduğu gibi yolumu uzatarak onu görmek için ara mahaleden gittmeyi düşündüm arabayı mahalenin ara sokağına saptım belki bir ihtimal görme umuduyla geldim ama umduğum gibi olmayınca mahaleden çıkıp şirkete geçtim. Çok nadir görüyordum. Onu görmek ve artık ona içimdekileri dökmek istiyordum.
Şirkete geldiğimde odama geçmeden önce kendime gelmek için asistanımdan bir sade kahve istedim kısa bir süre sonra kahvem gelince masamın üzerindeki yığın dosyaları karıştırmaya başladım. Kaç saattir başımı bile kaldırmadan çalışıyordum hatırlamıyordum. Boynuma giren ağrıyla başımı arkaya yaslayarak ellerimle boynumuza ovdum. Çalışırken bile onun güzel yüzü çıkmıyordu aklımdan. Bu öyle birşeydi ki her geçen dakika daha çok seviyordum onu. Güzel gülüşünü örten uzun dalgalı saçları ve kara gözleri beni benden almıştı. En kısa zamanda gidip isteyecek ve evime hanım yapacaktım.