Keyifli okumalar...
"Yağmur sonrası toprak kokusu kadar huzur veriyorsun insana..."
Bazen seni kimsenin sevmediğini düşünürsün. Ve umurunda bile olmadığın insanlar için o an canını sıkarsın, sıkma bırak gitsin! Sen yetersin kendine hem insan severse karşılık bekler mi? Tamam bekleye bilir ama bu senin kendine yatmediğin anlamına gelmiyor.
Belki bugün dünyanın en güzel günü olur belkide dünyanın en kötü günü... Ama bu gün bitecek ve yerine bir gün daha filizlenip, doğacak umutlu bir gün.. Güzel gün... İyide olsa kötüde olsa bu gün bitecek, o gün 'senin' günün. O güzel gün 'senin' günün olacak, bu günü güzeleştirmek senin elinde senin. Bazen elde olmayan nedenlerden dolayı her şey kötü olabilir, hayat olabilir, arkadaş sevgili ilişkisi olabilir.. Yani kısaca aklınıza gele bilecek her şey... Ama bunu güzelleştirmek bizim elimizde. Yeterki umudunu kaybetme...
O günün üzerinden bir ay geçmişti, evet o gün baranla uyumuştuk. Sarılarak kokusunu içime çekerek beraber uyumuştuk, çok kötü bir rüya görmüştüm ve beni kendisi sakinleştirmişti. Sabah barandan önce uyandığımda aşağıya inmiştim onun her zaman yaptığı şeyi ben yapmıştım. Çünkü artık kırılmak istemiyorum, bu benim için çok zordu. Baran bana eskisi gibi kötü davranmıyordu, aksine bu sefer bana yaklaşan taraf kendisiydi. Ama nedense buna rağmen uzaklaşıyordum ondan. Çünkü her zaman bir taraf kaçan oluyordu. Ve ben artık çok yorulmuştum... Belkide böyle yaparken onun bana yaklaşmasını ve sevmesini istiyordum.
Herkes kahvaltısını sessiz bir şekilde yemeğe devam ederken, ben iştahsız bir şekilde tabağımdaki yemekle oynuyordum. Zelal hanım ortamdaki sessizliği bu sözlerle bozdu.
"Dün Halil ağanın eşi rojba hanım haber yolladı. Oğlu Ali zilanı görmüş beğenmiş sizlerinde izni olursa yarın akşam istemeye gelecekler." dediğinde zilan elindeki çatalı gümbürtü çıkararak tabağına atınca irkildim.
"Ne istemesi ana ben evlenmek falan istemiyorum! Beni okulum var. " zilan ağlamaklı çıkan sesiyle sözlerini net bir şekilde söylerken zelal hanım kendi denginde bir ailenin zilanı istemesi onu oldukça mutlu etmişti.
"Ağa karısı olacaksın ne okulu" dediğinde zilanı annesinin dudağından dökülen sözlerle deli oluyordu, kimse bilmesede o başkasına aşıktı...
Zilanı annesiyle baş edemeyeceğini anlayınca ağlayarak odasına gitmişti. Zelal hanım ayağa kalkıp tam ağzını açmıştı ki, baran elini set bir şekilde masaya vurarak annesini bu şekilde durdurmuştu
"Yeter ana! Nerden çıktı bu isteme" dediğinde zelal hanım sözünü geveliyerek konuştu.
"Dün annesi haber yoladı. Bende düşüneceğimizi söyledim." bu sözler barının biraz daha öfkelenmesine neden olunca, Baran masadan sert bir şekilde kalktı, tüylerim diken diken olmuştu. Baran merdivenleri çıkarak odaya gidince arkasından gitmiştim.
Odanın kapısını yavaş bir şekilde aralıyarak içeriye geçip kapıyı tekrar kapattım. Baranın sırtı bana dönüken hızlı hızlı solduğu nefesiyle öfkesini dindirmeye çalışıyordu. Benim geldiğimi duymuş olacak ki, arkasını dönerek gözlerini gözlerime dikti. Aramızdaki sessizliği bozan ben olmuştum.
"Zilanı hiç sevmediğini bir adamla evlenmesine izinverecek misin?" diye sordum. Derin bir iç çektikten sonra
"Zilanı kimseye verdiğim yok! Ayrıca Her şeye burnunu sokmaktan vazgeç" sesi sert olduğu kadar yumuşaktı.
"Ben sadece Zilanı merak dediğim için sormuştum" dedim lafı ağzımda geveliyerek
"Merak etme! sen onun iyilik meleği falan misin?" anlaşılan bu adam hiç bir zaman değişmicekti. Baran konuşmayacağımı anlayınca odadan çıktı. Bir insanın kalbi bu kadar sert olabilir miydi? Baran öyleydi işte. Tam değişti derken bambaşka biri olup çıkıyordu....