Keyifli okumalar....
Her bitiş; bir başlangıçın habercisidir. Bunun yanı sıra insanın yaşadıklarından aldığı darbeler, iz bıraksada başlayacak güzellikler sizlere yaşadığınız köttülükleri unuturur. Başlayan güzellikler sizlere hayallerini veriyorsa bu işkence sayılmazdı. Tıpkı senin gibi...
O günün üzerinden bir hafta geçti. Evimi ve herkesi çok özlemiştim. Yaşadığım kötü günleri unutturmak için ellerinden gelini yapsalarda yaşadığım şeyleri unutamıyordum. Baran üzerime titriyordu. Beni seviyor.
Beni en az onu sevdiğim kadar seviyor, bunu bana hissetiriyordu. Konaktakiler desem zilan hariç herkes etrafımda fır dönüyorlar. Sanırım zilanla yıldızımız asla barışmayacaktı. Bunun yanı sıra abisinin ölümü yetmiyormuş gibi benim mervanla arasındaki ilişkiyi öğrenmem onun için yeterli sebepti.
Evet bir haftadır baran'la hiç bir şey konuşmamaıştık. Bilmiyorum sanki konuşursak aramızdaki bu büyü bozulacak gibi hissediyordum. Korkuyordum. Yüzleşmekten korkuyordum. Baran'la bir daha eskisi gibi olmaktan korkuyordum. Korkuyordum ve bunun başka açıklaması yoktu. Her gece ona sarılarak uyuyordum, kokusu beni sakinleştirmeye ve zihninde canlana kötü senaryoları aklımdan def etmeye yetiryordu. Her sabah benden önce uyanıp, kahvaltımı yatak odama getiriyordu, evet Baran genco benim kahvaltımı odama getirip, bana yediyorordu. İlaçlarımı düzenli bir şekilde almama yardımcı oluyordu. Bu o kadar güzel bir şey ki, kalbimin kurak topraklarına papatya tohumu serpiyordu. Kaybettiğim umudumu tekrar filizlendiriyor ve kurmaktan bile çekindiğim hayallerimin temeli oluyordu.
Aralık perdeden içeriye sızan güneş ışığı gözlerimi açmam yerine daha da birbirine bastırmama neden olunca yavaş bir şekilde geriye çekilerek gözlerimi açtım. Bu dünyanın en güzel sabahı olabilirdi. Beni izleyen baran'ın gözlerindeki yansıma benimdi. O an midem karıncalamaya başladı. Bu kelebeklerin uçuşması da olabilirdi, yani nasıl anlatılır başka bir şey bu.
"Günaydın güzel kadın" dediğinde aynı şekilde tebessüm ettim.
"Günaydın" dedim. Onun bana bu şekilde seslenmesine alışmıştım.
Yataktan doğrularak kalkacağım sırada bana yardımcı oldu. Ve ardından sehpanın üzerine bıraktığı kahvaltı tepsisini alarak yatağa bıraktı."Buna gerçekten gerek yoktu. Hem İyim ben artık aşağıya inebilirdik" maalesef bunu barana anlatmam çok zordu ama ben gerçekten iyiydim. Ve bu odadan çok sıkılıyordum zaten.
"Olmaz iyileşmedin daha" dediğinde barana bakarak göz devirdim.
"Hadi bakalım aç ağzını" elindeki çatalı ağzıma doğru uzatırken gülümsedim. Her ne kadar şikayetçi gibi görünsemde bana bu şekilde davranması hoşuma gidiyordu. Sanki bunca yaşadığımız kötülüklerden sonra allah bize dünyanın özenle seçilmiş güzelliklerini bahşediyordu. Bu çok güzeldi. Bu hikayede Baran vardı ve çok güzeldi. Tepsinin üzerinden bir parça ekmek alarak baran'ın en sevdiği incir reçelini çatalla ekmeğin üzerine sürerek ağzına doğru götürdüm. Sanki karşımdaki bir bebek ve ben ona mamasını veriyormuşum gibi baran'la beraber bilinçsizce aralandı dudaklarım. Bu halimize gülümsedim.
"Gülünce çok güzel olduğunu söylemiş miydim?" dediğinde nedensizce kalbimin atışı hızlanmıştı. Eğer ki, baran beni gülerken beğeniyorsa ömrümün sonuna kadar güle bilirdim.
"Bende size daha önce bu kadar güzel baktığınızı söylemiş miydim?" dediğimde baran'ın yüzündeki gülüşünün büyüdüğünü aralanan dudaklarından anlaya biliyordum.
"Nasıl gülüyor muşum?" aslında nasıl olduğunu değilde onu benim ağzımdan duymak istiyor gibiydi.
Bende bozmadım."Böyle işte, öyle bakıyorsun ki, kış gününde umuduma güneş oluyorsun, suya hasret kalmış kalbimin çölüne yağmur oluyorsun."