"Bazen iyiki varsın, diye bileceğin insanlar olmalı hayatında...!"
Keyifli okumalar.
Bazen bir kuş olup uçmak istemişimdir.
Kimi, isteyip gidemediği yerlere
Kimi uzakta yaşayan Ailesinin yanına gitmek isteyip gidemediği,
Kimi sevdiğinin yanında olmak istediği gibi.
Kimi ise, benim gibi korkakça başını alıp çok uzağa gittmek istediği gibi.Sabah gözlerime vuran güneş ışığıyla yüzümü ekşitip gözlerimi ağır ağır açmaya çalıştım. Yatakta oturma pozisyonunu aldım. Bugün şiyar ağa beni almaya gelecekti hiç giymek istesemde, bunu yapmak zorunda olduğum için itiraz bile edememiştim. Babam'ın bana yaşatığı şeyleri bir daha yaşayacak güçümde yoktu.
Yani anlıyacağınız, bir kukla misali bana söylenen herşeyi yapıyorum.Zorda olsa yatakla vedalaşıp ayağa kalktım. Banyoda ihtiyaçlarımı giderdikten sonra rahat birşeyler giydim. sonra gelip hazırlanırdım diye düşündüm. Cansız bir şekilde odadan çıkıp içeriye geçtim. Fakat evde kimse yok gibiydi. Bir sonra avluda konuşma sesi duyunca dışarıya çıktım. Annem Asya'yla ayakta bir şeyler konuşuyordu. O an, onu karşımda görünce koşar adımlarla yanına gidip sımsıkı sarıldım. İçimden şu an Asya gibi bir dosta ne kadar ihtiyaç duyduğumu geçirdim.
"Yavaş berçem boğacak mısın beni" dedi. Her zamanki enerjisiyle benden ayrılarak saçlarını arkaya doğru savurdu. asya benim aksime çok güçlü bir kızdı. Yani en azından benim gibi kaderine boyun eğmiyordu. Öyleki benim babam gibi bir babası da yoktu. Hiç olmasa bile...
"Hoş geldin asya iyiki geldin"sevinçle biraz daha sokuldum ona.
"Hoş buldum berçem. içeriye davet edecek misin yoksa eve geri mi döneyim" dedi sahte bir sitemle. Aklım başıma yeni gelmiş gibi sırıtıp içeriye davet ettim. İkimiz benim odama geçince annemde mutfağa kahvaltı hazırlamaya gitti. Asya'yla odaya geçip oturduktan sonra, asya'nın soru fışkıran gözleriyle şiyar ağayı bildiği beliydi. Gerçi bizim gibi bir mahallede böyle bir konunun duyulmaması mümkün değildi. Öyleki sağır sultan bile duymuştu.
Asya'ya herşeyi baştan anlatmaya başladım.
Sanki anlatınca herşeyi tekrar yaşıyormuşum gibi hissediyorum. Sol gözümden bir damla yaş süzülürken, asya yükümü hafifletmek istercesine ellerimi avucunun içine alarak sıktı.
Ne olacağını ikimizde iyi biliyorduk yoksa babam bu sefer gözümün yaşına bakmazdı. Boğazımdan bir hıçkırık daha kopunca asya iyice yaklaşıp boynuma sarıldı. Ve beni biraz olsun rahatlatmak için araladığı dudaklarımdan şu sözler dökülmüştü."Ben her zaman yanındayım bunu biliyorsun değil mi." dedi
onunda benden geri kalır yanı yoktu. Nasıl bir çıkmaz yola girmiştim böyle karanlıkta kayboluyordum saki. Yolumu bulamıyordum. Bana yolumu gösterecek tek bir yıldız bile yoktu gökte, sönmüşlerdi. Beni karanlıkta yok etmeye anlaşmış gibilerdi. Herşey bitmiş ve ben ebediyen kaybolmuştum. Beli belirsiz salladım başımı. Söyleyecek çok şeyim vardı. Fakat şu an tek bir şey söyleyecek gücüm yoktu. Tek bir cümle kurmak bile o kadar acı geliyordu ki, sustum ve hiçbir şey söyleyemedim. Ayağa kalkıp benide kaldırdı. Göz yaşlarını silip, kendini toparladı."Hadi berçem kahvaltıya yardım edelim, kurt gibi acıktım." dedi yüzündeki yaşları silip. En tatlı suratına takılarak. Bende yüzümü silince odadan çıktık.
Mutfakta kahvaltı hazırlayan anneme yardım edip sofrayı kurduk. Babam abimle işe gittikleri için rahatça kahvaltı ettik. Asya'yı görmek biraz olsada kendimi iyi hissettmeme neden olmuştu. Asya'nın yaptığı espirilere güle eğlene kahvaltımızı bittirdikten sonra şiyar Ağa'nın geliş saati yaklaştıkça içimdeki korku tekrar baş kaldırmıştı. Geçmeyecekti biliyordum bu korku hep içimde olacaktı taki beni tüketip yok edene kadar. Şiyar ağa gelmek üzere olduğu için
hazırlanmam gerektiğini biliyordum. Fakat bunu yapmak işkenceden başka birşey değildi biliyordum. Ve zorunda olduğumuda biliyordum. Asya beni tatmin etmek için yüzünden eksitmeyen tebessümüyle dolabın karşısına geçerek bana uygun bir elbise ayarlamaya çalışıyordu. sarfetiği çaba sonucunda, istediğini bulmuş gibi yüzünde burukça gülümsemesiyle bulduğu boydan kırmızı elbiseyle bana döndü.