Bölüm: Sagopa Kajmer ft Tarkan Oldu Olanlar...
Keyifli okumalar....
"Bunu nasıl yapabilirsin! Sen bir Astepe'sin! Kendini daha doğrusu bizi nasıl bu derece küçük düşürürsün!" kükredi dişlerinin arasından. Cevap vermedim. Gözlerimdeki ifade soğuk ve ifadesizdi. Bakışlarım hiçlikten başka bir şey değildi.
"Ben sana beni rezil etme, otur oturduğun yerde demedim mi!" bağırdı. Sadece kendisini düşünüyordu. Rezil olmamak... Benim gerçekten suçlu olup olmadığımı bile sormamıştı. Yine cevap vermedim. Ne söylesem boştu. Bunu biliyordum ve boşa çabalamak sadece gücümü sömürüyordu.
"Bana cevap ver Derin, okulda sana vurmak istemiyorum!" Parmağını yüzüme doğru sallıyordu. "İyi düşün istemiyor musun yoksa rezil olmak istemiyor musun?" alayla bağırdım. Gözleri seğirdi. Haklıydım. Sinirle soludu. Kendini kastığını gözlerindeki o kırmızı damarların belirginleşmesinden anlamıştım
Üstüme doğru bir adım attı. Suratıma bir darbe ineceğini anlayıp ellerimi yüzüme siper ettim. Gözlerimi kapattım. Beklediğimde oldu. Sert bir darbe sarsılmama neden olsa da düşmedim. Kollarımı önümden çektim. "Elimden gelen bu mu? En iyisi bu mu 'baba'!" baba kelimesini üstüne bastırarak söylemiştim. Suratıma inen ikinci darbeyi beklemediğim için direk yere düştüm. Saçlarım anılarımın üzerine düşen bir perde gibi düşerken o saçlarımın arasından o siluetin gözleri buldu gözlerimi. Hala aynı ifade vardı. Aynı adı gibi Demir gibi...
O an lanet ettim yere düştüğüme! Direnemediğime! Yıkıldığıma! Binlerce kez küfür ettim o güçsüz, aciz halime! Küçük kız sarsıldı canavar elimi daha sıkı tuttu. Anılar düştüğüm yerin her santimini ezberledi ve o gözleri küçük kız avuçlarına umut diye doldurdu.
Babam kolumdan sertçe tutarak ayağa kaldırıp "Bana bak, sakın bir daha bu okula gelmeyeyim!" dedi. "Bu akşam eve geliyorsun." kolumu sertçe çekip arkamı döndüm ve koşmaya başladım. Karnımda ki morluklar haddinden fazla sızlıyordu ama beni engellemesine müsaade etmedim. Gözlerim doldu. Direndim ağlamamak için.
Her bir adımım şuan ateşe basıyormuş gibi geliyordu. Ben ateşin etrafında geziyordum. Ateş her bir darbede daha da şiddetleniyordu. Ateş bendim. Benim karanlık ruhumdu. Dokunduğu her yeri yakan ama dokunan kişiyi buza çeviren...
Koşarak okulun çatısına çıktım. Kiremitlere oturdum. Rüzgar esiyordu. Soğuk rüzgar tenime her değişinde daha çok yanıyor yanan yerlerden soğuk rüzgarlar esiyordu. Göz yaşlarımı daha fazla tutamadım. Bir hıçkırık kaçtı ağzımdan.
Hıçkırıklarım birer sarmaşığa dönüşüp beni boğuyordu. Nefessiz kalıyordum etraf kararıyordu. Kendi etrafımda döndüğümde saçlarım etrafımda ölüm ahenkiyle dans ediyor dizlerim beni taşımıyordu. Ayaklarım yerden kesiliyor ve boşluğa düşüyordum.
O boşluk küçük kızın elleriydi. Kendimi o evin o karanlık odasında buldum. Umutsuzluk çaresizlik kokan oda. Benim odam... Bedenime sert bir darbe iniyor darbe indiği yer çatĺıyordu ve o çatlaktan ruhumdan karanlık sızıyordu.
Bir anda o boş sokaktaydım. Bu sefer annem beni o yedi yaşında ki çocuğu çöplerin arasına atıyordu. O sokak benim çığlıklarımı saklıyordu. Yalvarışlarımı göz yaşlarımı saklıyordu. O sokak bir kimsesizdi o sokak benim feryatlarımı bir tokat gibi yüzüme çarpıyordu.
Anılarım birer birer gözlerimden akarken biraz daha yaklaştım kenara. Bacaklarımı karnıma çekip kollarımı bacaklarıma sardım. Elimin tersiyle düşen damlaları silsemde durmuyorlardı. Sanki bana inat akıyorlardı Okulumuz deniz manzaralıydı. Denize baktım. Sinirle ayağa kalkıp "Sadece bir şey istedim" diye bağırdım. Kollarımı açtım. "Sadece bir şey" kendi kendime fısıldadım. Gözlerimi kapatınca bir damla yaş daha süzüldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çareler Çaresiz
Mystery / Thriller"Yaklaşıyorlar." diyerek işaret parmağını dudaklarına yerleştirip bana odaklanarak dinlemeye başladı. Gözlerim dudaklarında ki işaret parmağına takılırken göz devirdim. "Seninle uğraşma-" Bir anda sırtım sert bir şekilde duvarla buluşurken saçlarım...