29 - KÖRDÜĞÜM

162 13 42
                                    


HELLÖ, BEN GELDİM!

Nasılsınız Medusalarım? NasıL gidiyor hayat?

LGS'ye giren varsa aranızda, nasıl geçti?

Nasıl geçerse geçsin unutmayın ki hayatınızın sonu değildi, nereyi kazanırsanız kazanın her şeyin sizde bittiğini asla unutmayın ve kendinizi üzmeyin, tamam mı?

Ben gittiğim liseyi ilk başlarda istemesem de bana iki küçük kardeş verdi ve çok mutluyum. Benim için hayırlısı buymuş demek ki, eskiden istemediğim lise, şimdi ayrılmaya zorlanacağım bir yer oldu.

Yani demem o ki, nereyi kazanırsanız kazanın hayırlısı odur sizin için, benim veya çevrenizin sevgisi kazandığınız okula göre değişmeyecek.

Sizi ne olursanız olun seviyorum.

YKS'ye gireceklere ise Peygamber sabrı diliyorum skjdhfghfjdkkjh Şaka bir yana inşallah her biriniz gönlünüzün dilediği yere gidebilirsiniz.

Neyse çok uzattım hemen bölüme geçin çok beklettim zaten <3

Bölüm şarkımız: Macklemore ft. Ryan Lewis - Can't Hold Us

Yazım yanlışlarım varsa belirtirseniz mutlu olurum.

Keyifli okumalar!

***

İlk defa, ilk defa kötü olmak istiyordum. Oturduğum masada şeytanın beni yönetmesini değil, ben şeytanı yönetmek istiyordum. Acı çekmek değil acı çektirmek istiyordum. Güvendiğim her bir insana, güvenimi boşa çıkaranlara, acı çekmeme bile isteye göz yumanlara. Acımasız ve bencil olmak istiyorum.

'Kırgınlık insanı değişmeye mahkûm eder.'

Ben şeytanın ta kendisi olmak istiyordum.

Evet, güzel bir bahaneydi, kırgınlığın insanı değiştireceğine inanmak. Şeytanlar yalnızlığa mahkumdur ben ise acıya, şeytan olursam değişecek tek şey sevdiklerimin yanımdan bir bir yok olması olurdu. 

İnsan elbet değişirdi, daha durgun olabilirdi mesela, daha sert, daha enerjik, belki de daha kötü olmak isterdi. Ama bunun suçunu kırılan kalbine yüklememeliydi, çünkü zaten kalbimiz yeterince yük taşıyordu. 

Hayatın sırrı, ne iyi olabilmekte ne de kötü olabilmekteydi. Marifet aradaki dengeyi sağlayabilmekte, gri olabilmekteydi.

Şimdi ise dengeyi sağlamam sırtımdaki bıçaklarla çok zordu.

"İyi vurdun." diyerek pişkince sırıtmaya başlayan Devran'a gözlerimi kısmış bakarken yapmacık bir gülümseme bahşettim dudaklarıma lakin yapmacık bir şekilde bile olsa, gülümsemek beni epey zorluyordu çünkü içimden yalnızca yakıp yıkmak geliyordu.

Aklımın bir yanı Demir'de kalmışken diğer yanı ise Arkın'da ve ne haltlar karıştırdığına efor harcıyordu. Bir açıklama bekliyordum, hala bir açıklama bekliyordum!

"Ellerime sağlık." diye homurdandım düz bir sesle. Ayakta kalan Alperen de sandalyemin hemen yanındaki sandalyeyi, tuttuğu gibi ters çevirip kendine çekerek oturduğunda ellerini sandalyenin başına verdi ve çenesini ellerine yasladı.

"Sadece ben mi açım?" diyerek eti puf reklamı gibi araya giren Alperen ile herkesin garip bakışları ona dönerken 'Ne var?' dercesine kollarını iki yana kaldırdı.

"Eee ne de olsa kötü olmak emek isteyen bir şey, yoruyor insanı. Bunu en iyi sen bilirsin, değil mi Arkın?" diyerek yapmacık bir şekilde gülümsediğinde kafasını yana yatırdı. Arkın'a odaklanan bakışlarım  tehditkar olduğu kadar yalvarıyordu da. İçimde bir yerlerde hala inkâr etmesini diliyordum ama Demir'e her zarar geldiğinde o taşın altından Arkın'ın çıkmasından yorulmuştum. Daha fazla bahane bulamıyor ve umudum yavaş yavaş tükeniyordu.

Çareler ÇaresizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin