9 - MEDUSA

398 68 36
                                    

Huu ben geldim.

Geçen Derini koymuşum. Şimdide Meteyle Senayı koyayım dedim. Demiri de fazla koydum çünkü.

Neyse bölüm şarkımız: Ölünmüyor Mutsuzluktan - Kolpa

Bu şarkıyı dinleyince aklıma Derin geliyor. Öptüüm keyfili okumalar..

Acılarımın sessiz çığlıkları ölümün satırlarında hayat bulduğunda boğazıma tırmanan kelimeler tek tek düşmeye başladı. Kalem sayfanın üzerinde ölüm ahengiyle dans ediyor ve mürekkebin kuruduğu yerden kan akıyordu. "Ne yaptığınızın farkında mısınız?" Sesi cehennemden geçen bir nehir gibi çıkmıştı.

Kızların dili tutulmuşa benziyordu. Yutkunup kafamı kaldırmaya çalıştığımda olmadı. Hareket yetimi kaybediyormuş gibiydim. Her zamanki gibi ilk konuşan Eflin oldu. Yanıma çöküp "Bi- bilmiyorduk" kekeledi. Benden çok farklıydı. Ben asla kekelemezdim ve asla boyun eğmezdim. Herhalde bu yüzden herkes tarafınca sevilmiyordum.

Dur ya ben neden kendimi Eflinle karşılaştırıyordum ki? Demir bakışlarını Efline çevirip "Bilmediğiniz için arkasından konuşup kendi egonuzu tatmin ediyordunuz değil mi?" hem nereden bildiğine hemde bu kadar açık sözlü olabilmesine şaşırmıştım.

Acı artık bütün bedenime işlemiş kan beynimin sokaklarında bir deniz olmuştu.

Sevda itici bir yüz ifadesine bürünüp "Bu kadar güçsüzse bizimle kavgaya tutuşmayacaktı. Hangi akla hizmet bizimle kavgaya tutuştu?" dedi burun kıvırarak. "Bunu yüzündeki morlukla söylemen ne gülünç ya." dedi Demir gülerek. Ama bu gülüş gözlerine dahi ulaşamamıştı.

"Ama ben sızlanmıyorum ya da kendimi yerlere atmıyorum" dedi. Göz yaşlarımı geri gönderdim. Tekrar kalkmaya çalıştımsa da Demir izin vermedi.

Demir tekrar güldü ve dudaklarını yaladı. "Bu kızın yaşadıklarının yarısını yaşasaydın, çok merak ediyorum acaba ağlamaktan ne hallerde olurdun? Ya da pardon sağ kalır mıydın? diye sormam gerekiyordu." dedi iğneleyici bir şekilde.

Eflin yerden kalkıp "Madem bu kadar dayanıklı..." diyerek yanıma yaklaştı ve yanıma çöküp suratımı inceledi. Gözlerimi ifadesizleştirip kaşlarımı çatarak baktım. Doğruldum.

Oturur pozisyona geldiğimde Demirden tutundum. "Siktir git!" Derin bir nefes aldım. "Buna da dayanabilecek misin?" yaramın üzerinde gezdirdiği eli aniden bastırdı.

İki büklüm olup sessizce inledim ve Demir'in bacağını daha çok sıktım. Demir'in öfkeyle soluduğunu sadece bir anlığına görebildim. Olduğum yere yığıldığımda Demir, hışımla Eflini duvara doğru yaslattı. Bir şey yapmadı ama öfkeden kudurduğu belliydi. Yumruğunu başının yanına geçirirken korkuyla sıçrayan Eflin ellerini Demir'i uzaklaştırmak istercesine göğüsüne koydu.

Eflin, kafasının acısıyla olsa gerek tekrar inlerken zar zor konuştu.

"Sakin ol..."

"Sakın!"

Korkunç gözlerini, biraz daha kıstı. "Sakın sabrımı deneme!" diye kükredi. "Demir!" diye inlediğimde Hocalardan bir kaçı çoktan "Neler oluyor orada?" diyerek buraya koşuşturmaya başlamıştı.

Edebiyat hocamız beni gördüğü an "Aman Allahım!" diyerek bağırmıştı. "Buraya yetişin!" diyerek diğer hocaları da toplarken Sevda ve Melis Demir'i Eflinden ayırmaya çalışıyordu. Eflin, korkudan ağlamak üzereydi diyebilirdim. Belki de korkudan değildi bilemiyordum ama gözleri dolmuştu. Ben, yere yığılmış kalmıştım.

Havaya kalktığımı hissettim. Beden hocamız "Ailesine haber verin!" derken "Hayır!" diye fısıldadım. Demir, hocaları aşarak giderken Edebiyat hocamız "Bize haber verin yavrum!" dedi ağlamaklı bir sesle.

Çareler ÇaresizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin