13- HİÇ IŞIK YOK

339 56 15
                                    


Selam canlarım naber?

Medya da bir okuyucumun yaptığı bir kapak var.

Burdan sesleniyorum seni çok seviyorum, hepinizi çok seviyorum.

Şuan ki kapağa aşık olduğum için buraya koydum bende ssmcndnc

Beni çok mutlu ettin.

Bölüm şarkımız: Sonu Yokmuş Gibi...

Bence tam bölüme uygun. Dinleyin çok güzel.

Neyse keyifli okumalar. Umarım beğenirsiniz.

Hani umut ne diye sorar beynin bazen kalbine. Neden bunca acıyı çektiriyorsun diye haykırır. Bir neden arar. Beyin bu...

Kalp, atışlarıyla gösterir umudun ne işe yaradığını, ne demek olduğunu. Sen ciğerlerine bir nefes çekersin ve anlarsın hala küçük de olsa bir umudun olduğunu.

İnsanı belki ayakta tutmaz ama hayatta tutar. Peki Demir'in umudu neydi, neye tutunmuştu? "Nasıl?" diye sordum şaşkınlıkla. Cevap vermezse anlardım.

Yutkundu sertçe. "Sadece şunu söyleyeceğim ufaklık. Çok küçüktüm ve sadece abimin yaşadığını hatırlıyorum... O da terk etti, gitti zaten. Ben tek başıma büyüdüm." umursamazca gülümsedi. Bu ifadeyi adım gibi tanırdım.

Acılarına karşı umursamaz bir gülümseme = içimde yaşadığım fırtınaları dışımdaki fırtınayla çarpıştırmamam gerekiyor ve umursamıyorum zannederlerse belki bu yaşadıklarımın bir nedenini bulurum. Beni gamsız zannettikleri için bunları yapıyorlar diyebilirim bir umut...

Aslında ikimizin de bir ortak noktası vardı. Sert ifadelerimiz kendi kendimizi büyüttüğümüz içindi. Belki sert olursak kimse yaklaşmaz diye umut etmiştik.

"Herkese oynarsın bu gülüşle ama bana oynayamazsın biliyorsun, değil mi?"

"Hadi yat uyu sen!" gülerek göz devirdim. "Nasıl oluyormuş anlat diye zorlamak?" alayla sordum.

"Ben zorladığım için anlatmadın ki... Sen zorla hiç bir şey yapmazsın. Önünde ki kim olursa olsun. Kendin istedin." omzunu silkti.

Şaşırmıştım çünkü haklıydı. Ama konuyu değiştiriyordu. "Konuyu değiştirme. Anlatabilirsin..." diye mırıldandım. "Her şey zamanla ufaklık..." diye fısıldadı. Daha da üzerine gitmedim. Canını yakarım diye korktum. Hiç bir şey demedim. Zamanla anlatacağını söylemişti değil mi? Yalan söylemezdi.

"Kendinden neden uzaksın? Sanki bu davranışlarının ardında yatan gerçek sen kaybolmuş gibi. İnsanların seni tanımasına fırsat vermiyorsun." diye sordu. Omuzlarımı onun gibi silkip "Bulamadığımdandır ya da olduğum gibiyimdir. Neden yapmacık mıyım?" gerçekten öyle mi duruyordu...

"Ayh Derin zeki misin? Aptal mı? Çözemedim." diye homurdandı. Sonra devam etti. Yüz ifadesini şuan göremesem de tahmin edebiliyordum. Bıkkın ve sırıtan bir yüz ifadesi.

"Sert kişiliğinin altında ki merhameti görebiliyorum ama neden saklıyorsun? Neden insanların senin hakkında kötü düşünmesini istiyorsun?" burukça gülümsedim.

"Onu çok yıpratmışlar. Gördükçe kullanmışlar. E haliyle ortaya çıkmaya yüzü yok. Ya da insanların bana yaklaşmasını istemiyorumdur." yarı alaylı bir şekilde. Sürekli ikilemde bırakıyordum cevapları.

Bir kaç dakika sessizdik.

"Sana sorsam uzağım kendimden. Başımı alır giderim her savaştan."

Bu aralar çok dinlediğim ve en sevdiğim şarkılardan birinin başını mırıldandım. Sesim kötü değildi. Yani Duru çok severdi şarkı söylememi. Demir bakışlarını bana çevirdi şaşkınca. Sesime mi şaşırmıştı yoksa şarkı sözüne bilemiyordum ama şarkıya devam ettim.

Çareler ÇaresizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin