10- Her İnsan Korkar

55.4K 3.1K 268
                                    

Hastane kapısında duran araçtan inmek için yeltenmişken "Bekle başımın belası." dedi gri gözlüm. Unuttuğu bir şey vardı, bela olabilirdim fakat benim cinsim tatlı bela olmaya daha müsaitti. O bekle dedi, ben bekledim... O geldi ve ben tekrar kucağındaki yerimi edindim. Böyle giderse kesinlikle buraya alışacaktım. Ne de olsa onun için taşıması da güç değildi, en azından herhangi bir zorlanma hali yoktu.

Acil kapısından içeri girerken, gün içerisinde olduğu gibi yine meraklı bakışların odağı olmuştuk. Saat neredeyse sabahı gösteriyordu, ama buna rağmen hastane hınca hınç doluydu. İnsanların öğürme sesleri ve ellerindeki poşetleri ağızlarına tutmuş olmaları nedeniyle Ali'nin kucağına daha çok sokulurken, sabır çekip başını olumsuz anlamda sallayışını pek de kaale alıyor gibi değildim.

"Bakma bana öyle hasta olmaktan çok korkarım ben."

"Hasta olmaktan herkes korkar, ama kimse hastalara senin gibi vebalı muamelesi yapmaz."

"Baksana hepsi öğürüyor, kesin salgın var. Senin bahsettiğin veba yanında halt yemiş."

"Çeneni kapalı tut bir saatliğine, en azından şu hastaneden çıkana kadar be güzelim."

"Bir susarsam bir daha konuşturamazsın." derken boşta kalan omzumu silkmiş, dudağımı da yana eğmeyi ihmal etmemiştim.

"Seni sabaha kadar taşısam kollarım ağrımaz şu başımın ağrıdığı kadar."

Hayatının en büyük hatasını bana dolaylı yollardan geveze diyerek yapmıştı, oysa farkında değildi. Tamam arsızdım, tamam çok konuşuyor olabilirdim, ne kaldı ki hep dolu konuşurum. Ama kesinlikle geveze tabirini kabul edecek kadar da ezik değildim. Gri gözlüm demir yumruğum olabilirdi, kaslı da olabilirdi, ah kesinlikle çok yakışıklı da olabilirdi, araya bir ama daha koyarak devam etmeliyim ki özür dilemeden ağzımı açmayacak kadar da ketumdum.

Acilde bir odaya kapıyı dahi çalmadan dalmasına şaşırmama kalmadan, masasında oturmuş önündeki kâğıda gömülen adamın şaşkınlığı da benimkine eklenmişti. Adam gözlüklerini teslim olur gibi çıkarttı ve önce Ali'ye ardından bana baktı. En son görüş açısına giren ayaklarımı da radarından geçiren, beyaz önlüklü toy doktor ayaklanarak yanımıza gelirken "Hoş geldin Ali abi." dedi. Bu adamın tanımadığı kimse yok muydu allasen?

"Hoş mu geldik bilinmez koçum, işimizi hallette bir an önce gidelim."

Ah bu adam benden kurtulmaya ne meraklıydı, hem o iş diye bahsettiği benim güzel, narin ayaklarımdı. Ayaklarımın dili olsa çoktan isyan etmiş ve mühürlediğim dudaklarım yerine ayarı vermişti.

"Hayırdır abi?" dedi ve eliyle köşedeki sedyeyi gösterdi.

Ali'nin beni sedyeye bırakması ile bacaklarımı boylu boyunca uzatmış ve yine dikkatle onları dinlemeye başlamıştım. Aslında dinlemek de güzeldi, fakat konuşmak bir başkaydı tabi. Şu an bu toy doktora sormak istediğim ne çok soru vardı. En başta geleni ise 'Bir daha yürüyecek miyim doktor bey?' olurdu. Yalnız o bey kısmını da uzatıyoruz unutmayalım.

"Cama bastı koçum, içinde kaldıysa temizle sar bir şeyler yap da gidelim işim var." benden kıymetli ne işin olabilirdi gri gözlüm tanrı aşkına. En fazla dükkânı tarayanları bulma çabaları içerisine girerdi, yine de benden kıymetli değildi.

Toy doktor ayağımı bir süre inceleyip tarihi keşif yaptıktan sonra bir kaç malzeme ile yanıma geldi ve tarihi kazı çalışmalarına başladı. Bu kesin önceden planlanan bir kumpastı, canımı yakan şahıs kesinlikle doktor olamazdı. Ağzımı açıp ona sövemiyor olmam içimden sövmeme engel değildi, ama içimden çıkamayanlar yine içime birikiyor ve ben patlama noktasına dayanıyordum. Hele ki canım yandıkça yüzünde belli belirsiz bir buruşma oluşan gri gözlümün konuşamıyor olduğumu fark etmesi ile sırıtmaya başlaması boğazıma kadar battığım sözün karşılığıydı.

Demir YumrukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin