17- Topuklusuz Elif

55.2K 3K 261
                                    

Şu mesaja iyi bir cevap versem, gri gözlüm istekli olduğumu düşünebilirdi. Uzun uzadıya saydırma içerisine girsem bu sefer de kazanmışken erken kaybetme olasılığım vardı. En iyisi yorumsuz bırakıp hayal gücüne gem vurmamaktı. O istediğini hayal esindi, hayalleri amacına ulaşamadan yerle bir olmaya mahkûmdu sonuçta.

Üzerimi değiştirerek yatağa girecektim ki, boy aynasında gözüme çarpan görüntüme takıldım bir süre. Geceliklerim bile abiye bir elbise kıvamına sahipti. Belki de Ali haklıydı, her daim düğüne gider bir halim vardı. Ama suç benim değildi, ruhumdaki dişilik doğuştan süslüydü. Uyku da bile her an magazin kapaklarına çıkma ihtimali varmışçasına hazır ve nazır bir şekilde bulunuyordum.

Sabahın ilk saatlerinde alarmı bile beklemeden kalkmış olmam, şunca yıllık ömrü hayatımda nadir görülen anlardan biriydi. O alarm defalarca çalar, ertelenir ve en sonunda çalışanlar tarafından uyandırılmakla sonlanırdı. Şöyle bir düşündümde fazlasıyla aç bir kızdım sanırım. Uyku açlığı, yemek açlığı ve buna rağmen formda kalan bir bedene rağmen çoğu zaman şiş gözlere ve mor gözaltı torbalarına sahiptim.

Bolca kapatıcı sayesinde bir nebze de olsa azalan morluklarımın verdiği rahatlıkla makyajımı tamamlamak üzere iken aklıma gelen fikir ile eyelineri elimden bıraktım. Sanırım bir günlükte olsa, makyajıma ve cicili bicili elbiselerime veda edebilirdim. Tabi içim kan ağlasa da topuklu cicişlerim yerine beyaz sporlarımı da giyebilirdim. Tabi bunların bir günlük olduğunu aklımın bir köşesine yer ederken, ayaklarımı fazla rahata alıştırmamam gerektiği bilincini de edindim.

Buz mavisi kotumu bacaklarımdan geçirirken, eteğin verdiği rahatlık hissedilmeyecek gibi değildi. Her şeyi geçtim düz beyaz tişörtü üzerime geçirmek yerine payetli gömleğimi giyinmemek için kendimi zor zapt etmiş olmam nasıl bir ironiydi böyle. Aynadaki yansıma bir başkasına ait gibiydi. Nasıl derler sanki ben ben değildim. Ruhum hala kokoş Elif'in isyanını taşırken, bedenim sıradanlığın çığlığını atar gibiydi.

Son olarak da düz saçlarıma uzun zaman sonra geçirdiğim tokanın sıkılığını ellerimle düzelterek, yan profilden atkuyruğuma göz attım. Evet kesinlikle spor bir havaya bürünmüştüm. Hayır yani utanmasam gözüne girmek için eşofman giyecektim, ne kaldı ki o halde okulda gezmeye utanacak durumdaydım.

Aşağı indiğimde kahvaltı masasında yerini edinmiş babamın, bir elinde gazete diğer elinde ara sıra ağzına götürdüğü çay bardağı vardı. Masaya yaklaşmam ile dün gecenin verdiği mutluluğu yansıtan bir 'günaydın' çıktı dudaklarım arasından ve ardı sıra yanağına kondurduğum bir öpücük ile elindeki bardağı masaya bıraktı.

"Geldiğini duymadım." diyen tontiş yanaklımın baştan aşağı beni bir süzüşü vardı ki görülmeye değerdi. "Okula gitmiyor musun?"

"Tabii ki gidiyorum, yoksa bu saatte kalkar mıyım?"

"O halde neden hazırlanmadın?"

"Hazırım ya babacım." derken masadaki yerimi almış, kahvaltılıkları çoktan tabağıma sıralamıştım.

"Sen bu halde bakkala bile gitmezsin."

"Yapma baba, ben zaten bakkala gitmiyorum. Bugün rahatlığıma önem verdim hepsi bu."

"Pek inanmadım ama öyle olsun bakalım."

İnanmazdı tabi, kaç yıllık kızıydım adamın, beni belki de ilk defa böyle görüyordu. O bakkal demişti ama şahsen ben bahçeye bile makyajsız çıkmazdım. Yan evin komşu oğlu, ya da gelen motosikletli kurye... Ne fark ederdi ki, herhangi biri tarafından görülme ihtimalim vardı. Şimdi öyle mi, insan elde etmek istediğine sahip olduğu an salıyormuş kendisini. Neredeyse evli kadın moduna girip, bir de üstüne iki çocuk eklenmişçesine rahat giyinecek gibi bir havam vardı. Ama kesinlikle ben böyle bir yapıya sahip değildim. Eşimi işten geldiğinde mum ışığında masalarda karşılayacak kadar bilinçliydim en azından.

Demir YumrukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin