26. Eyvah, Babam!

40.3K 2.3K 303
                                    

Evet dediği gibi herkes de değildim hiç kimse de... Ben onun Elif'i o benim Ali'm, daha ötesi var mıydı? Vardıysa bile haberim yoktu. İlk kez sevmiyordum elbette ama çocukluk aşkları kadar masum olmuyordu yetişkinken yaşadığın hiçbir ilişki. Şımartılmıştım, belki ukalaydım, çokça sorgulardım her şeyi; fakat onu ilk görüşte tanımıştım, ona ilk görüşte hapsolmuştum sanki.

Sözlerinin ardından dudaklarıma kondurduğu ufak buse, bütün bedenime karıncalanma hissi vermişti. Adeta o evlilik programlarında bahsedilen elektriği, bütün şehrin voltajını yüklenmiş kadar hissetmiştim. O programları mı izliyorsun Elif diyecek olursanız, kati suretle hayır der, kesin bir dille reddederim. Yolumun mutfağa düştüğü bir kaç sefer yemek yapmayı televizyon izlemekle pekiştiren Sema'nın sayesinde, evlilik yolunda bir kaç bilgi edinmiştim tabi... Bunlardan en önemlisi ise, o elektrik voltajı olmadan beraberlik işleri yürümüyordu.

Önce dudakları dudaklarımdan uzaklaştı, ardı sıra elleri yüzümden ayrılarak sıcaklığı soğukluğa emanet etti. Yıllarca sevse, okşasa, öpse, koklasa bıkacak bir ben bulamazdı. Aksine şımardıkça dahasını da isteyen bir kız çocuğu olmaya çoktan hazırdım onun önünde. Aracın rahatsız koltuğunda yerime sinerken, tek ayağımı altıma alarak hafifçe ona dönmüştüm. İzbe bir yolda, bir kenara çekmiş geçip giden tek tük araçları umursamadan geçmişten dem vuruyorduk. İşte biz de buyduk, farklı, deli dolu ve tutarsız...

"Peki ya annen?" dedim ellerimi dizimde birleştirirken, meraklı gözlerimi üzerine dikmiştim. Annesini sormam ile dudaklarında yerli yersiz bir tebessüm belirdi ve tek eli çenesini tavaf ederken, gözleri kısa bir süre beni bulup tekrar karşıya dikildi.

"Annem..." dedi bu defa başını öne eğmiş, kararan havada sokak lambalarının vurduğu kadarıyla gördüğüm gözlerinden parıltı geçmişti.

"O dünyada sahip olduğum yegâne varlık."

"Şimdi nerede, yani yaşıyor değil mi?"

Hay benim güzel ağzımı öpesin be Alim... Yaşıyor mu ne demek?

Yandan bir bakış atarken, erkeksi göz devirişi ile öne doğru hülyalı bir bakış ve eğiliş gerçekleştirdim. Uzunca çektiğim o 'ah' sesi ile birlikte önümde kenetli duran ellerimi birbirinden ayırarak dizlerime bıraktım. Öyle göz devirmek mi olur zalimin oğlu... Ay yok zalimin oğlu dememek lazım bundan sonra Ali'me. Her ne kadar içimden diyor da olsam sonuçta bir yerlerden beni duyan rahmetli bir kayın pederim vardı. Bu dünyadan öteki dünyaya ayıp olmasındı.

"Yaşıyor tabi kızım, nerenle dinliyorsun sen beni? Dünyada sahip olduğum yegâne varlık demedim mi az önce?"

"Tamam be, geç idrak etmiş olabilirim. Sen öyle tatlı tatlı konuşunca akli melekelerim yerinde durmuyor. Hayır, şu durumda suç işlesem ceza almam öyle düşün. İlk suçu seni kaçırıp kalbime saklamakla yapsam ya Alim. Sonra gidip o kıl kurdu, dağ kaçkını, dünyanın bütün kıllarını evlat edinmiş ayıyı topuklularımla ezsem, olmaz mı?"

"Kim lan o kıl kurdu, dağ kaçkını?"

"Ustura Erkan..." dedim öfkeli gözlerini üzerime diken gri gözlüme endişe ile bakarken. Bakışlarında az sonra poponu acımadan pataklayacağım bakışları vardı ve bunu hisseden benliğime eş olarak kaba etlerim bir kez daha acı ile sızlamıştı.

"Usturasını bileylediğimin pezevenginin kıllarını nereden gördün lan sen. Ne kızım bu samimiyet?" sözler dudaklarından tükürük gibi firar ederken suratıma suratıma, bir yüz yıkama faslını su yerine sözler ile tamamlamıştım.

Evet... Geldik kuru fasulyenin faydalarına.

"Alim valla bildiğin gibi değil, her şeyi açıklayabilirim."

Demir YumrukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin