Aşk Gerçekten Yürekten Sevmekti
Bedene Değil Kalbeydi
Aşk, Gözlerin İçinde Kaybolmaktı
Yüreğin Közlenip Aşkından Yanmaktı
Denizler Kadar Büyüktür Aşk
Ama Şimdi Ki Dünya da Mümkün Müydü?
~ Elif Demiray ~
🥀
Gözlerim onu süzüyordu hiç katil tipi yoktu onda, uyurken öyle sakin öyle savunmasız öyle masumdu ki sanki hiç can alamayan kıyamayan gibiydi. Yerimde doğrulup açıkta kalan omuz kısmını örtmek için battaniyenin köşesini tuttum teni elime sürtünce sıcaklığı öyle işlemişti ki, o anda hemen gözlerini açmadan bileğimi tutup hızla çekince ağzımdan bir inilti çıktı diğer elini enseme gömüp dişlerini sıktı ve öfkeyle gözlerini açınca korku ve şaşkınlıkla gri, büyüleyici gözlerine baktım o anda yüzü yumuşadı dişlerini sıkmaktan vaz geçip gözlerimin içine baktı ve boğazını temizledi ben ise şaşkınlık ve korkuyla ne geri çekilebiliyordum nede ileri gidebiliyordum şaşkınlıkla kalakaldım, ellerini üzerimden çekip battaniyeyi üzerinden kaldırdı tekrar boğazını temizledi ve bakışlarını kaçırdı. "Sen miydin?" diye sorunca dilim tutulmuş bir şekilde yandan karizmatik görüntüsüne bakıyordum, bakışlarını bana çevirince gözlerimi kırpıştırıp bende boğazımı temizledim ve yanaklarım kızarmış bir şekilde başımı eğdim.
"Şey...evet"
"Böyle tepki gösterdiğim için kusura bakma daha önce uykumda öldürmek isteyen üç kişi olmuştu...psikolojik"
"Sorun değil"
"Korkma benden" deyip elini çeneme koyunca yanaklarım daha çok ısındı ve elini tutup nazikçe geri çevirdim bir hışımla yataktan kalkıp düzelttim bütün bunları gözlerini benden ayırmadan izliyordu daha çok heyecan yapıp tedirgin oluyordum arkamı dönerken az kalsın büyük dolapla bütünleşiyordum, hemen kapıyı açıp kendimi zorla odadan attım ve kalbimi tuttum hızlı hızlı çarpıyordu hayatımda ikinci kez böyle bir heyecan hissetmiştim ama bu daha farklıydı daha büyüleyici, daha içten ve gerçekti...kafama bir tane şaplak atıp kendime kızdım bu ben değildim neler düşündüğümü hemen unutmam gerekiyordu lavaboya gireceğime silah odasına yönelmiştim düşüncelerim yüzünden, bir akılsız ben. Kahvaltının ardından evde kös kös tanımadığım adamın yüzüne bakıyordum açmış televizyonu film izliyordu sıkıntıyla ayağı kalkıp boydan olan pencereye gittim hava yağmurluydu soğuk görünüyordu neredeyse kar yağacak gibiydi ama yaz yağmurlarıydı yazın gelmesi beni şimdiden mutlu ediyordu iç çekip buradan nasıl kurtulurum diye düşünmeye başladım etrafta hiçbir korumanın olmadığını gördüm içimden sevinç çığlığı atmak isterken yine de emin olmak için etrafı göz kolaçan etmem gerekiyordu bu yüzden... arkamı dönüp tedirgin bir şekilde ona baktım televizyonu kapatmış saatine bakıyordu gözleri benimle buluşunca kaşlarını çattı. "Birşey mi söyleyeceksin?"
"Şey...hava bugün çok güzel" tek kaşını kaldırıp yüzüme şüpheyle baktı.
"Buz gibi havanın öyle mi?"
"Olamaz mı? Kahve içmek için harika bir atmosfer değil mi sence de?"
"Böyle havalarda biz avlarız bizim gibiler karanlık ve kasvetli havalardan oluşur"
"Hiç şaşırmayacağım bir tepki" diyip tekrar önüme döndüm telefonu çalıp açtığında kulak kesildim.
"Hazırlanıp geliyorum" deyip yanımdan ayrılınca onun gitmesini dört gözle bekledim.
Evden ayrıldığında hemen dış kapıdan çıkıp etrafı ve bahçeyi dolandım acemi gibi değil de canı sıkılmış gezmek isteyen biri gibi görünmeye özen gösterdim çünkü bu psikopat eve kesin güvenlik kamerası mutlaka taktırmıştır lazeri düşünen bunu neden düşünmesin? Havuzun oraya gelip etrafıma bakındım hiç kimse yoktu hizmetçi bile aklıma kurt düştü, acaba kaçıp kaçmayacağımı anlamak için hepsini bilerek yollamış olmasın? İç çekip önüme döndüm ve içeri girdim yukarı çıktım tanımadığım bilmediğim yerleri gezmek için keşfe çıktım çünkü ev o kadar büyüktü ki her odanın ne özelliği var diye merak ediyordum koridordan sağa döndüğümde iki tane kapı vardı birisini açıp baktığımda sessiz sakin bir müzik odasıydı lazerli oda olan burası mı diye akıl yürütürken terliğimi çıkarıp havaya fırlattım o anda küt diye bir ses gelince çığlığı basıp kollarımla kafamı korudum ve geriye doğru çekildim kollarımı korkuyla indirip içeri baktığımda duvarda kurşun izi olduğunu gördüm yemin ederim bu adam psikopatın tekiydi gerçekten dedikleri doğruydu! Hızla kapıyı kapatıp korkuyla yanındaki odanın kapısını açtım ikinci terliği havayı fırlattım ve hemen geri çekildim ama görünürde herşey normaldi patlama falan olmadı derin nefes alıp verdim ve içeri girdim burası hobi odası gibi birşeydi antika ve külüstür şeyler vardı eski oyuncak arabalar gramofon ve bir sürü raflara dizilmiş plaklar gördüm ellerimi kollarıma dayayıp etrafa bakındım kahverengi ve sarı çiçeklerle dolu duvar kağıtlarını ve eski tabloları gördüm kimi manzara kimisi ise ünlü ressamların orijinal tabloları gözlerim büyüdü bunların hepsi antikaydı ama değerleri çok yüksekti hepsi orijinal olduklarını belli ediyordu bir daha adım attığımda klink diye bir ses duydum kulağıma vuğulu birşey gelince kafamı çevirip sola baktım o anda bir bıçak önemden geçip duvara saplanınca ellerimi havaya kaldırıp bir çığlık daha attım ve hızlı bir şekilde o odadan çıkıp kapıyı kapattım elimi kalbime koyup derin derin nefes aldım, ben en iyisi kaçmam için plan yapayım çünkü kaçamadan bu tuzaklar yüzünden öleceğim bir gerçekti ve ben bunu istemiyordum.
Doğan Soysal.
Önümdeki iki adama sakince bakıyordum dosyadaki silah kaçakçılığı ve uyuşturucu işlerine bulaşan çete üyelerine baktım, ellerimi arkamda birleştirip dudaklarımı büzdüm ve iç çektim. "Benim yaptıklarımı belki işitmiş yada görmüşsünüzdür...hala neyinize dayanarak, neyinize güvenerek bu işleri yapıyorsunuz?"
"Ağabey kulun köpeğin olalım bizi bırak biz zaten patronun zoruyla bu işleri yapıyoruz ağabey işin ucunda bizim kellemiz var"
"Sırf üç kuruşluk canınız için üç yüz gencin ölmesi mi gerekiyor?"
"Ağabey haklısın ama bizde emir kuluyuz"
"Patronunuzun ismi ne, nerede takılır, evi neresidir biliyorsunuzdur?"
"Biliyoruz ağabey"
"Kasım" diye seslendiğimde adamım hemen ellerini önünde birleştirip yanıma geldi kulağına fısıldadım. "Bu ikisine adresi yazdırın sonra kellelerini kesip patronlarına yollayın benim selamımı söylesinler"
"Emrin olur ağabey" deyip başını eğince arkamı dönüp yeraltının en karanlık odasından çıktım koridorda sessizce ilerledim, telefonumu çıkarıp ekrana baktığımda müzik odasında açılan oyuğu gördüm ardından hobi olarak kullandığım odanın duvarında bıçak görünce endişeye kapılmadım diyemeyeceğim.
"Yerinde rahat durmayan" deyip hızlandırdım adımlarımı, zarar görmüş müdür diye düşünmeden de kendimi alamadım.
Elif Demiray.
Akşam olunca aklıma tek mantıklı gelen onun gece uykuya dalması ve benim de buradan çıkıp gitmemdi ama yakalanırsam neler olacağını düşünmek bile istemiyordum, korkumdan dolayı duvara dayalı olan üst kata çıkan merdivenlerden uzak durmuştum ama şimdi sakinleşip daha dikkatli olmam için mantık yürütüp merdivenlerden çıktım basamağın sonunda tahta bir kapı gördüm çok karanlıkta duruyordu iç çekip kulpu tuttum ama kilitliydi o sırada ayak ucuma düşen anahtarın sesini duyup elime aldım ve deliğe geçirip kilidi açtım, içeri girdiğimde yıkık dökük bir oda ummuştum ama ışıkları yaktığımda hiçte öyle değildi, yine kahverengi ama bu sefer kırmızı desenli güllü duvar kağıtları vardı siyah deri koltuk ve önünde ufak bir masa vardı koridorda yürümeye devam ettim etraf yine eski eşyalarla dizayn edilmişti sola dönüp bir kapıdan içeri girdim, gözlerime inanamamıştım tonlarca raflar ve tonlarca kitaplar vardı her yerde ama yer yerde tavana ulaşan kitaplıklar vardı gülümseyerek etrafıma dönüp her yere meraklı gözlerle baktım ufak bir pencere vardı tek bir deri koltuk ve yine ufak bir masa vardı sanırım kitap okumak için burayı tercih ediyordu ama haklıydı ve mantıklıydı sessiz sakindi hatta öyle sessiz bir yerdi ki, kalbimin atışını duyabiliyordum, kitaplara göz atmaya başladım vakit geçsin diye zevkime uygun bulmaya çalışıyordum tarihlerle ilgili bir kitap gözüme takılınca uzanıp almak için parmak ucunda yükseldim o sırada gürültülü bir şekilde raf hareket etmeye başladı sağa doğru dönerken gözlerimi sımsıkı kapatıp çığlığı bastım dua etmeye başladım. "Allah'ım kesin yeni bir tuzak bu! Şimdi kesin duvarlar birbirlerine yaklaşacak ve ben ezilip öleceğim!" diye bağırıp rafa sıkıca tutundum karanlık bir alana geçti kapı - artık her neyse - yerine oturunca gözlerimi yavaşça açıp etrafıma baktım sol tarafta tam karşıda bir kapı vardı tedirgin bir şekilde raftan inip oraya doğru yürümeye başladım kapıyı açtığımda kilitli olmadığına şaşırmıştım, içeri girdiğimde ışıkları yaktım çok minik bir ışık yanmıştı sanki mum ışığı gibiydi, duvarda resimler vardı yaşlı kadın ve bir adam vardı ortada ise bir kız duruyordu yüzü Doğan'a çok benziyordu başımı başka yöne çevirip baktığımda Doğan'la o kızı gördüm muhtemelen kız kardeşiydi, raflara doğru ilerlediğimde kırmızı büyük kadife bir kutu gördüm açmak için elimi uzattım kapağını açıp içine baktığımda kıza ait hatıralar gördüm takıları, günlüğü ve müzik kutusu vardı kapağını kapatıp Doğan'ın geçmişini daha çok merak ettim, ailesinin hatıralarına karşı böyle bir oda yaptıysa kesin gerçekten büyük birşey yaşamıştı mavi bir kutuyu köşede gördüm ve oraya gittim kutunun kapağını tam açacakken arkamdan ayak sesleri gelince korkuyla gözlerim büyüdü ve hemen arkamı dönüp baktım, Doğan bana bakıyordu bana doğru gelmeye başlayınca geriye doğru gittim sırtım raflara değince yutkundum. "B-ben sıkılmıştım evi gezerken burayı bu-buldum farkında olmadan kapı beni buraya çekti ben çok üzgünüm Doğan sana ait özel bir oda olduğunu bilmiyordum"
"Kızmadım"
"Ama öyle bakıyorsun"
"Duruşum öyle" deyip yanıma geldi ve kutuyu açıp bana gösterdi babasının özel eşyalarını gösterdi saatlerini, mektuplarını falan kapağını kapatıp bana doğru döndü yüzüne tedirgin bir şekilde bakarken elini uzatıp yüzüme bulaşan saçları geri çekti geriye doğru gitmek için çaba sarf ettim ama raflar vardı.
"Beni daha burada ne kadar tutacaksın?" diye sorduğumda elini yanağıma sürtüp geri çekildi ve dudaklarını büzüp ellerini cebine koydu arkasını döndü.
"Canım ne zaman isterse"
"Seni tanımıyorum"
"Ailemi bir suikastta kaybettim annemle babam işkence görüp beyinlerinden vurularak öldürüldü kardeşim kaçırıldı ve tecavüze uğrayıp işkence edildi sonra öldürüldü!" diye gürleyince ondan hiç bu tepkiyi beklemediğim için korkmuş irkilmiştim, duyduklarım beni gerçekten çok üzmüştü başına gelenleri hiç basit olmayan şeylerdi hemen gözlerim dolmaya başlamıştı onun ailesi için bir Fatiha okuyup toprakları bol olsun dediğimde sakince arkasını bana dönmeden konuştu. "Ailem hakkında herşeyi öğrendin işte...bilmek istediğin başka birşey var mı?" diye sorunca tedirgin bir şekilde yanaklarımı silip yanına gittim karşısına geçtiğimde gözleriyle yüzümü inceledi sonra dişlerini sıkıp başını sola çevirdi derin bir iç çektim.
"Ailen için yemin ederim çok üzüldüm kız kardeşin için ayrı üzüldüm..." yanağımdan yine göz yaşlarım akmıştı kaşlarını çatıp yüzüme bakınca bakışlarımı kaçırdım. "Allah rahmet eylesin...ama bak sabrını veriyor merak etme seni ne sakinleştirir veya teskin eder bilmiyorum..."
"Bana sarılsan yeter" dediğinde şaşkınca yüzüne baktım, ellerini yanaklarıma koyup göz yaşlarımı sildi sonra beni kendisine çekip sarılınca bende ona tedirgince sarıldım bana daha çok sarıldı boynumda nefesini hissedebiliyordum. "Biliyor musun Elif... birine gerçekten sarılmayalı o kadar çok oldu ki verdiği hissi unutmuşum ama sarılınca tekrar onu hissettim" dediğinde yavaşça geri çekildi çenesi neredeyse alnıma değecekti hafifçe başını eğince gözlerimi kapatıp açtım dudaklarımız o kadar çok yakındı ki birbirine azıcık daha ileri gitse değecekti, sonra hemen geri çekilip benden uzaklaşınca şaşkınca gidişini izledim ne oldu ki şimdi? Neden öyle hızla gitmişti? İç çekip omuzlarımı düşürdüm, sanırım tanıdıkça alışacaktık birbirimize ama gitmek istiyordum bir sorumluluğum vardı bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/139239967-288-k696451.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🥀 MAFYA : Acem Kızı 🥀
RomanceSen Ne Güzel Bir Hasretsin Her Sana Bakışımda Doymam Sen Ne Güzel Bir Dertsin Her Bakışında Beni Yakıp Kavuran, Her İçime Çekişimde İçimde Fırtınalar Koparan Sen Ne Güzel Bir İnsansın Her Dokunduğunda, Her Öptüğünde Hiç Yaşamamışım Gibi Tekrar Yaşam...