🥀 35. Bölüm 🥀

2.3K 70 3
                                    

Mutluluk, Bir Balonun İçine Üflenmiş Bir Sihir Gibidir, Dışarı Verildiğinde Havaya Yayılır Ve İçinize Çektiğinizde Ruhunuz Şenlenir Bir Su Gibi İçip Kana Kana, Deli Gibi Çocuklar Gibi Gülümsemektir.
Kavuşmak, Dünyada ki En Güzel Histir.
O An Başka Birbir Şey Kavuşmanın Verdiği Mutluluğu Veremeyecek Gibidir.
~ Doğan Soysal ~
🥀
Sabah uyandığımızda hemen kızım ve ben açık büfeye inmiştik, kahvaltımızı yaptığımızda cebimden adresi çıkardım taksiyle gidilecek mesafeydi onu görmek için öyle deli gibi sabırsızlanıyordum ki, kalbim tekrar aşkla atmaya başlamıştı öyle hızlı atıyordu ki sanki at beni kovalıyor bende ondan kaçıyordum! Kahvaltımız bittiğinde hiç oyalanmadan taksiye bindik, kızım öyle heyecanlı ve sevinçliydi ki yerinde duramıyordu bende öyleydim! Sevinçten haykıra haykıra ağlayacaktım. Kafeye geldiğimizde deli gibi içeriye bakındım ama göremedim kızım yabancı insanları görünce minik kollarını bacağıma sarmıştı kaşlarımı çatarak adrese tekrar baktım doğru yerdi mekanın adı sokakların adı hepsi doğruydu, tekrar içeriye göz gezdirdim ama yoktu içimde yine o his canlandı, ya o kızda beni kandırdıysa? Acılarımla alay ettiyse? Hayır dedim içimden, artık yeteri kadar acı çekmiştim şimdi umutla o ışığa tutunmam gerekiyordu! Sabırla garsonlara yaklaştım tam konuşacakken yanımdan gidince küfür edip kasadaki yaşlı adama baktım, kızımı kucağıma alarak adama baktığımda samimi bir şekilde gülümsedi. "Hoşgeldiniz" dedi Fransız dilinde, iç çekip Fransızca konuştum.
"Hoşbulduk ben size birşey soracaktım"
"Buyurun?"
"Elif adında bir çalışanınız var mı?" diye sordum hem korkuyla hem umutla, adam kaşlarını çatınca içimde yine o hüsran duygusu bastırmıştı hayır dedim içimden gerçek olmalı o yaşıyordu o mezarlığı açtırdığımda beyaz saçları görmüştüm Elif yoktu Allah'a dua ederken adam bir anda gülümsedi.
"Elif Soysal mı efendim?" o anda kalbim hızla çarpmış gözlerim dolarak başımla onayladım, adam sevinçle konuştu.
"Evet burada çalışıyor, şuan molada efendim yemek molasında terasa çıktı kendisi" dediğinde yanaklarımdan çoktan akmaya başlamıştı gözyaşlarım, ağzımdan hıçkırık çıkınca adam kaşlarını çattı. "İyi misiniz?"
    "İnan bana daha iyi olamazdım, teşekkür ederim" deyip yanından hızla ayrıldım terasa çıkan merdivenlere ilerledim kızımda heyecanla bana bakıyordu, terasa çıktığımda kalbim durdu...dirseklerini demire yaslamış o güzel yumuşak asi siyah saçlarını arkaya atmış kalın hırkasıyla manzarayı izliyordu o an hissettiğim duygularımın tarifi yoktu anlamazdım bir özlemle kavuşmanın arasındaki o ince çizgi kopmuştu özlem bitmiş kavuşma ipini sıkıca tutuyordum kızım kollarımdan tepinerek inmeye çalıştı onu yere bıraktığımda Elif de o an arkasını döndü ve beni görünce gözleri kocaman açılmış ellerini saçlarına gömmüş bir feryad fidan koparmıştı.
Elif Demiray.
   O buradaydı!
    O yaşıyordu!
    Bir feryad koparıp ellerimi saç diplerime gömdüm ve haykırarak dizlerimin üzerine çöktüğünde Doğan da hıçkırıklar içinde ağlayarak bana koştu. "Ömrüüüm!" diye çığlık attığımda hızla beni kollarının arasına aldı ikimizde deliler gibi birbirimize sımsıkı sarılmış haykırarak ağlıyorduk, kokusunu içime çektiğimde ciğerlerimdeki her yara iyileşmiş yürek ateşim dayanılmazken bir anda uçup küle dönmüştü, haykırarak saç diplerine elimi gömdüm ve çektim hıçkırıklar içinde boğularak boynundaki etleri sıkarak daha çok sarıldım. "Ömrüüüüm! Doğan'ıııım!" diye gürlediğimde vücudum titriyordu oda çocuklar gibi ağlıyordu.
   "Ey benim aşkı devrimim! Ey benim nefesinde can bulduğum ciğeriiiiim!" diye bağırdığında haykırarak daha çok kendime çektim içimde yaşadığım o mutluluğu hiç kimse veremezdi o an kıyamet kopsa dahi umurumda değildi, nefesime nefes katan ay parçam buradaydı, bundan gayrı hiçbir şey üzemez ve yahut mutlu edemezdi.
    "Senin...senin öldüğünü söylediler!"
    "Senin de öldüğünü söylediler"
    "Kızımın öldüğünü söylediler!" diye bağırıp geri çekildiğimde gözleri kan çanağına dönmüştü ikimizde ağlayarak birbirimize bakıp deliler gibi yüzümüzü inceledik hala aynıydı hala deli gibi karizmatik ve dayanılmazdı, yanaklarını sildim ve hızla dudaklarımı birleştirdiğimde oda deliler gibi beni öpmeye başlamıştı deli gibi öpüyorduk birbirimizi öyle ki, dudaklarımızı kapattığımızda ağzımıza giren kan bile mani olamamıştı ayrılmamıza...sonra geri çekildik yanımızda duran minik kızda ağlıyordu o an gözlerinden tanımıştım..."Kızım!"
    "Anne!" dediğinde bir feryad daha koparıp kollarımın arasına aldım ve masum cennet kokusunu içime çektiğimde başım dönmüştü.
    "Yavruuuum!" diye bağırıp deliler gibi ağladım, ciğerlerim deşilmişti sanki. "Minik kızııım! Allah'ım! Bana bu sevinci yaşattın ya ölsem gam yemeeeeem!" diye bağırıp daha çok sıkıca sarıldım kızımda ağlamaya başlayarak bana sıkıca sarıldı.
    "Anneciğim" dediğinde hıçkırıklar ağzımdan fışkıran su gibi çıkmıştı.
    "Annen ayaklarının suyunu içer bebeğim!"
    "Annem" dediğinde gözlerim karardı, sevinç öyle bir mutlu etmişti ki kavuşma öyle bir anda vurmuştu ki yüzüme dayanamamıştım gülümseyerek geri çekildiğim gibi sırt üstü yere uzandım gözlerimden damlalar akarken Doğan korkuyla beni kollarının arasına aldı.
    "Elif'im!"
    "Bu mutluluk çok fazla geldi, ve şuan bayılıyorum" dediğimde kocaman gülümsedi ve alnıma sıkıca öpücük kondurdu.
                                     🥀
Gözlerimi açtığımda kiraladığım evdeydim hemen etrafıma bakındım Doğan ve kızımı göremedim o an gözlerimde yine biriken yaşlar oldu demek gördüklerim hayaldi ağlamaya başladığımda mutfaktan takır takır sesler geldi ağlamayı kesip burnumu çekerek yataktan kalktım o anda yanıma uzanmış bebek seslerini duyunca başımı hemen oraya çevirdim kızım buradaydı! Demek gördüklerim hayal değildi! Sevinçle ağlayarak kızımın yanına gittim mis kokusunu derince içime çekip titrekçe nefes verdim, evlat acım dinmişti öyle derin bir acıydı ki...mızraklar saplanıyordu kalbine, ateşten demirler savruluyordu ciğerine, ruhun ve bedenin ölüyordu daha nasıl tarif ederim be...iç çekerek yanaklarımı sildim ve hemen mutfağa gitmek için heyecanla ayaklandım, Doğan ceketini çıkarmış kollarını sıvamış domates doğruyordu gülümseyerek hasretle gidip arkadan ona sıkıca sarıldım oda bir hasretle ah çekip hemen bana döndü ve kokumu içine çekti bende onun kokusunu..."Öldüm Doğan, senin öldüğünü ve kızımızın öldüğünü söyledi o adam bana...ben intihar etmeyi bile..."
"Şşşt sakın...böyle cümleler artık kurma beni öldürüyor Elif"
"Doğan hala burada olduğuna inanamıyorum yaşıyorsun! Kızımızda öyle"
"Bende Elif bende...mutluluk artık benim için hayal sanmıştım hasret ise dinmek bilmeyen çilem sanmıştım ama bak, Allah tekrar bizi bir araya getirdi"
"Evet" dediğimde kollarını çekip ellerini yıkadı masaya yaklaşıp sandalye çekti bende karşısına oturup hasretle ona bakarken oda bana aynı şekilde bakıyordu ama esas konulara odaklandığı belliydi.
"Kaan aslında Kaan değildi Elif gerçek adı Dinçer'di seni vuran kişi de oydu" dediğinde şoklar içinde kalakaldım, gözlerim dolmaya başlayınca olayı en ince ayrıntısına kadar baştan anlatmıştı, onun bir sahtekar olduğunu kendisine düşman olduğunu evdeki sahte hisseleri çalıp satmayı evindeki sahte paraları ve altından saatinin çalınmasını, bana yapılan adi planın her şeyini anlatmıştı hayatını kurtardığı kızın hikayesini ses kayıtlarını herşeyi...bende ona herşeyi anlatmıştım, kaçırıldığım da adamın kendisini bana iyi gösterip daire kiraladığını çalışıp kendime bakmamı ve kızımın ölüp Doğan'ın intihar etmesine inandırmasını, herşeyi anlatmıştım meğer Cavit denen adam ikimizi birden ayırmış ikimizi birden yok etmiş ikimize birden türlü çeşit planlar hazırlamıştı, olan biten herşeyi öğrendiğimizde sessizce birbirimize baktık, iç çektim.
"Peki şimdi ne olacak? O adam yurt dışına çıktı nasıl bulacağız bilmiyorum adam bana bu evi verdiğinde yok oldu"
"Merak etme Mahir amcam Simge abla ve eşi olaya el koyacak, her biri ayrı ayrı yerlerde arayacağız bulana kadar asla durmayacağım o herif ikimizin üç yılını çaldı bende onun hayatındaki üç yılı çalacağım"
"Ya bu zamana kadar adamlar tarafından öldürülmüşse? Ya foyası çıkar diye korkup kendisine birşey yaptıysa?"
"Kemiğine bile işkence edeceğim ama merak etme kötüler gebermez, ve bulduğum zaman ilk göreceği yüz ben olacağım!"
🥀
   Fransa'daki evi devretmiştik parasını ödeyip eşyalarıyla beraber gariban bir kadını ve çocuğu eve yerleştirmiştik aslında o kadını ve çocuğunu tanıyordum kafede çalıştığım zaman sürekli önümden geçerlerdi bazen iştahlı bir şekilde kurabiyelere bakarlardı bende gizli gizli patrondan kurabiyeleri alıp onlara verirdim ama hiçbir zaman hırsızlık yapmadım her verdiğim kurabiyenin parasını kendi cebimden vermiştim adi bir insan değildim kimsesinin boğazından haram lokma sokmak bana göre değildi sonra evi ona verdiğimizde oğlu ve annesi o kadar çok sevindi ki arkamızdan ne dualar etmişti o kadıncağız, kocası on yıl önce vefat etmişti onlarda kıt kanaat geçinmeye çalışıyordu bizde böyle bir iyilik yapmıştık. Uçağa binip direk o gecesi İstanbul için yola çıkmıştık, ev halkı bütün akrabalar heyecanla bizi bekliyordu Doğan arayıp hepsine haber etmiş durumumun çok iyi olduğunu söyleyip herkesin içini ferahlatmıştı.
İstanbul'a geldiğimizde yorgun olsakta herkes ellerinde hediyelerle kapıda karşılamıştı bizi, hepsiyle teker teker selamlaşıp hal hatır sormuştuk magazinlerde bütün olan herşeyin haberleri yayılmıştı Cavit denen adamın eminim bir tarafları tutuşmuştu ama Mahir amca ve Doğan'ın ekibi çoktan kartalları salmışlardı üzerine adamlar didik didik her yerde onu arıyorlardı Mahir amca bizzat üstlenmişti, Serpil hanımın oğlu benim kızımdan bir ay büyüktü Doğan benim yokluğumda ona süt vermesi için para verdiğini öğrenmiştim kadıncağızdan binlerce kez razı olduğumda evden çıkarıldığını artık hiçbir işe yaramadığını anlamıştı ama yanılıyordu çünkü o benim yokluğumda kızıma süt vermiş ve kızımı kendi evladından ayırmayıp ona da sevgi göstermiş bizzat ilgilenmişti bu kadının çocuğu maalesef gayrimeşru olarak doğmuştu zamanında adam, kızın aklını çelmiş oda inanmış evleneceklerine dair adam söz vermiş ama hamile kaldığını öğrenince zavallı Serpil'i karnı burnunda bırakıp terk etmiş oda kıyamamış çocuğuna, dünyaya getirmiş... oturup dertleştiğimizde kadın iki gözü iki çeşme ağlamıştı Doğan'la bu konuyla ilgili bizzat konuşmuş durumu ona anlatmıştım Serpil geçmişinde ile ilgili Doğan'a bu zamana kadar hiçbir şey söylememiş Doğan öğrendiğinde çok üzülmüştü bende kadının bizim yanımızda kalmasını bir zararını olmadığını bir bakıcı olarak bizim evimizde yaşamasını istediğimi söylediğimde gözü kapalı kabul etmişti, Semih - Serpil'in oğlu - Doğan'a zaten çok alışmıştı beraber tavla oynanıp kızımızla beraber onu da parka götürüyor beraber çok tatlı vakitler geçiriyorlardı.
Günler geçmesine rağmen adamı hiçbir yerde bulamamışlardı durumu polise anlatmak istedi Mahir amca ama Doğan inatçıydı direk reddetmişti, bu işi kendi halledeceğini ve intikam almak için kafasına koyduğunu herkes bilince pes etmişlerdi ve Simge ablayla eşi, Mahir amca Doğan ve onun adamları pes etmeden yurt içi - yurt dışı bütün herşeyi takip ediyorlardı.
Bir ay geçtiğinde biz kahvaltı yaparken Doğan'ın adamları ve Mahir amca aceleyle eve gelmişlerdi, adamın yerini bulmuşlardı Cavit Hindistan'a kaçmıştı bunu duyan Doğan ilk iş hemen pasaport çıkarıp onaylatmak için işlemleri başlatmıştı. Günler birbirlerini kovalarken pasaport işi onaylanınca - Doğan'ı polisler ve Başkan da dahil tanıyorlardı - bu yüzden kısa sürmüştü ve Doğan parayı alıp uçak biletini ayarlayınca eve gelmiş valizini hazırlamıştı. "Doğan gitmek zorunda değilsin o adam evet bize çok acı çektirdi ama sana birşey olmasından ödüm kopuyor, ya bir tuzaksa? Yapma ne olur gitme" deyip kollarını tuttum korkarak yüzüne baktığımda dişlerini sıkıp ellerini yanaklarıma koydu ve alnımı sıkıca öptü.
"Elif'im merak etme sağ sağalim döneceğim senin yapman gereken kızımıza bakman anladın mı? O adamdan intikam almadan bana ne huzurlu nefes almak var, nede ölüm! Bu artık boynumun borcu haline geldi, eğer onu yok etmezsem, işte esas o zaman kendimi yer bitiririm...bırak, bulmuşken burnundan getireyim"
"Can aldıkların yetmedi mi Doğan? Tamam işkence et ne yapıyorsan yap ama öldürme... bırak bundan sonrasını adalet bakanı düşünsün bir üç yılımı da senin hapislerde çürümene göz yumamam bekleme bunu benden, sensiz bir gün daha yaşamak haram olur anladın mı?" dediğimde dudağıma sıkıca öpücük kondurup başını salladı.
"Tamam nefesinde can bulduğum, öldürmeyeceğim ama beter edeceğim!" deyip valizi eline alınca beraber aşağı indik, Mahir amca Simge abla ve eşi onu kapıda bekliyordu adamalar da tetikte duruyordu Doğan yanına on adam almıştı diğerlerini evin her yerine dikmişti Yiğit, Hira'nın ve Semih'in yanındayken hepsi arabalara binmişti hizmetçiler Kasım amca ve Esma Sultan kapıya dizilmişti Doğan'a sıkıca sarılıp yanağını öptüm ve kulağına fısıldadım.
"Seni seviyorum"
"Bende seni seviyorum sevgilim, ben gelene kadar uslu dur"
"Daima" dediğimde hafifçe güldü ve yanağımı öpüp uzaklaştı, Esma Sultan bir kova suyla arabaların arkasında duruyordu arabalar hareketlenince Esma Sultan kovaya arkalarından boşaltıp gülümseyerek içeri girmişti, kollarımı göğsümde bağlayıp hayatımın bininci anlamını taşıyan adamımın gidişini izleyip iç çektim.

🥀 MAFYA : Acem Kızı 🥀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin