Sen Bu Dünyaya Melek Olarak Mı Geldin?
Nedir Bu Güzelliğin Formülü Sevgilim?
Gözlerim Kamaştı Güzelliğine
Bayram Etti Yüreğim
~ Doğan Soysal ~
🥀
Üçüncü Kez Kaybetmenden Korkuyorum.
Yataktan sıçrayarak uyandım üstüm başım ter içinde olmuş etrafıma deli gibi bakınıyordum, Kaan'ın dün geceki söylediği son ses rüyamda yankı yapmıştı ve Elif'i görmüştüm düşmanlarımdan birileri onu benden kaçıyordu zarar veriyordu, ya çok düşünmüştüm stres yapmıştım onun söylediği sözü yada bilin alçıydı bilmiyordum ama başımı çevirip ona baktığımda yatakta onu göremeyince acaba kaçtı mı düşüncesine kapıldım, koltuktan kalkıp elimi yüzümü hızlı hızlı yıkadım ve aşağı inip mutfağa girdiğimde durup onu izledim, kulağına kulaklıkları takmış eski telefonundan müzik dinliyordu bir yandan dans edip diğer yandan kahvaltı kurduğunu görünce yüzümde bir tebessüm oluştu omzumu kapı pervazına dayayıp kollarımı göğsümde kavuşturdum ve izlemeye devam ettim saçını topuz yapmıştı bir kaç tutam topuzundan taşmıştı çok tatlı ve aynı zaman da çekici görünüyordu eline salatalık tabağını alıp bana doğru dönmesiyle çığlık atıp sıçrayınca elindeki tabak yere düştü ve paramparça oldu, hızla kulaklıkları çıkarıp bana kızgın gözlerle bakınca yanaklarının ısındığını izledim minik bir kediye benziyordu ve hiç ciddiye alamıyordum sinirli halini çünkü tatlıydı. "Beni gizli gizli izlediğine inanamıyorum insan bir geldiğini haber verir"
"Gördün işte"
"Böyle görmek değildi benim istediğim" dedi sitemli bir şekilde konuşarak, oflayarak yere eğilince ciddi halime büründüm.
"Elini kesersin bırak ben yapayım"
"Ben hallederim"
"Keseceksin eli..."
"Ah!" demesiyle dudaklarım aralandı yüzünü buruşturup kanayan yeri tuttuğunda iç çekip yanına gittim bir peçete aldım oda yanıma gelince yüzüne baktım.
"Ben sana dedim yapayım diye"
"Senin hatan!"
"Ben ne yaptım?"
"Bir anda seni öyle görmeseydim düşürmeyecektim hepsi senin yüzünden şuan çok sinirliyim"
"Bu senin sinirli olmuş halin mi?" diye sordum gülümseyerek, kaşlarını çattığında elini tutup parmağına peçeteyi doladım oda hemen elini çekip çocuk gibi dudaklarını büzdü ve bana laf yetiştirdi.
"Evet ne olmuş?"
"Ciddiye alamıyorum yavru kedi gibisin"
"Hıı..." yüzünü buruşturdu. "Çok komik" dediğinde gülümsedim ve masaya oturdum. Elif'in erkek arkadaşıyla yaşadığı o olayları sormadım az çok konu zaten belliydi duygularıyla oynamıştı o şerefsiz üstelik zorla birlikte olmaya çalışmış yetmezmiş gibi, sormadım istesem de yapmak istemedim daha çok üzülmesini istemiyordum, yazın geldiğini belirten hafif sıcaklık yüzünden paltomu çıkardım sadece takım elbisemi giyip evden çıkmak için aşağı indim onu gördüğümde elinde benim kütüphane olarak oluşturduğum odamdan bir kitap aldığını gördüm elimi cebime koyduğumda çekinerek kitabı gösterdi bana ve bakışlarını çevirdi. "Şey...alıp okumamda sakıncası var mı? Vakit geçirmek için...belli sen beni tutsak ettin bari birşeyler okuyayım"
"Tutsak etmedim sadece sahip çıkmak için ve güvenliğin için buradasın"
"Bana göre tutsak"
"Ne anlarsan anla benim için öyle değil"
"O zaman dışarı çıkayım"
"Olmaz"
"Bak işte" dedi, iç çekerek elimin tekini de cebime koyup ona yaklaştım.
"Kaçmayacağını nereden bileceğim? Daha önce denedin"
"Bu köpekleri başıma dikmeden önceydi"
"Köpekler olmasaydı kaçacaktın yani?" diye sordum tek kaşımı kaldırarak, cevap vermedi onayladığını belli edince çapraz bir gülümseme yolladım ve burnunun dibine girdiğimde geri çekildi ben ısrarla ona yakınlaşmak için ileri gittiğimde bununla yetinmek istemedim elimi çenesine koyup o güzel mavi gözlerine baktım. "Benden kaçamazdın, denedin ama kaçamadın ve bundan sonra da kaçamazsın seni bulurum... ben gelene kadar uslu dur kitabı da okuyabilirsin hiç sorun değil istediğini oku" deyip yavaşça elimi çektiğimde yanakları pembe pembe olmaya başladı gülümsemem yüzüme yayıldı ve yanından geçip kapıyı açtım o sırada beni durdurdu.
"Doğan?" gülümseyerek ona baktım o güzel sesiyle ismimi söylüyordu ömrüme ömür katıyordu.
"Söyle" Elif'im diyemedim çok istesem de yapamadım, gözleri yavaş yavaş dolmaya başlamıştı kaşlarımı çattığımda iç çekti.
"Konuyu az çok biliyorsun yani...o adamın bana yaptıklarıyla ilgili...şey ben sana doğruları söyleyemedim güvenmedim güvenemedim onun ağzından gerçekleri duymanı istemedim günü gelince anlatmayı düşünmüştüm ama bu hesapta olmayan birşeydi...ben..."
"Sormak istedim aslında ama seni üzmek istemedim bu yüzden soramadım...sorun değil üzme kendini geçti artık, benim yanımda olduğun sürece kılına zarar gelemez"
"Bundan şüphem yok" dedi burukça gülümseyerek, kendimi tutamadım hızla ona ilerlediğimde gözleri büyüdü ellerimi yanaklarına koyup alnını sıkıca öptüm gözlerimi kapattım ve tekrar öptüm. "Doğan ne yapıyorsun?" diye sordu ama cevap vermedim saçlarını kokladım Derince kalbim öylesine mutlu mutlu tatlı tatlı atıyordu ki anlatmaya Sultan Süleyman'ın bile kalemi yazamazdı öyle derinden seviyordum aşkımı, kendimi tutamadım tekrar yanağını öptüğümde o minik narin elini göğsümde hissettim elini tutup sıktım ve tekrar öptüm sonra geri çekildim gözlerime şaşkınlıkla bakıyordu yanağını okşadım ve gözlerinin içine baktım.
"Bana birşey sorma sadece izin ver kokunla huzur bulayım" dediğimde ağzı açık kaldı gülümseyerek tekrar alnını öpüp evden çıktığımda dişlerimi göstererek gülücükler saçıyordum adamlarım beni öyle görünce bıyık altından sırıtıyorlardı çünkü çok nadir benim bu gülüşümü yakalıyorlardı hemen soğuk ifademe büründüm. "Sırıtmayın lan düşün önüme haydi" dedim. Holdinge geldiğimde Kaan odamda beni bekliyordu elinde davetiyeyle, puflayıp içeri girdiğimde ayağı kalktı ve gülümsedi.
"Günaydın kardeşim"
"Sana da"
"Bir davetiye geldi bizim tanıdıklarımıza falan hep göndermişler seni odanda göremeyince bana verdiler"
"Ne davetiyesi?"
"Düğün davetiyesi iki kişilik karı - koca gidiliyor"
"Başka kiminle gidilecek?" dedim ve ceketimi çıkarıp sandalyemin başına geçirdim koltuğa oturup elime telefonu aldım ve sosyal medyaya girip bakınmaya başlarken Kaan sıkıntıyla ama diğer yandan çekinerek bana yanaştı belli bir kurt vardı içinde, gözlerimi ona çevirdiğimde davetiyeyi masama koydu ve elini cebine koydu.
"Şey soracağım...gelecek misin?"
"Kimin ki düğün?"
"Senin akrabalarından...dayının kızı evleniyor"
"Bana kimse birşey demedi? Arayıp söyleyebilirlerdi? Gerçi dayımla fazla sıkı fıkı değiliz annem ne zaman öldü itibatı kestim merhaba merhaba o kadar"
"Konuştum zaten Rıfat dayıyla ama o kadar yoğunlar ki düğün telaşı işte akıllarından çıkmış sana kart göndereceğiz diye"
"Gelirim ben"
"Ben?"
"Evet ben?"
"Ya o kız ne olacak?" diye sordu manalı manalı, anlaşıldı karın ağrısı? Aslında bu fikir güzeldi Elif benim evimden başka hiçbir yeri dolanmamıştı yabancı düğünde değildi dayımın kızıydı gitmemek olmaz davetiye iki kişi...tek kaşımı kaldırıp acaba dedim kendimce?
"Davet etsem gelir mi?"
"Elif'i mi?"
"Evet"
"Zannetmem"
"Yalnız gitmek istemiyorum en azından Elif'i az çok tanıyorum iki kişilik davetiye yazdılar aslında bahane ediyorum...onu da götürmek istediğim için..."
"Onu bunu bahane ediyorsun?" kahkaha attı ve karnını tuttu. "Sen bu kıza iyi alıştın? Aşk böyle birşey işte"
"Ne alakası var?"
"Oğlum gözlerinden belli büyülendin"
"Alıştım ona evet yalan değil" dediğimde saçma sapan tezahüratlar yapıp gülmeye başladı.
"Asla evlenmem diyen Doğan Soysal, hayatında uzun süreli ilişkiyi istediğini kameralara açıkladı, Elif hanımın güzelliği..." sinirlendim ve kalemi elime alıp ona fırlattım gövdesine geldi ama kahkaha atarak tekrar konuşmaya başladı. "Güzelliği onu etkilediğini ve aşık olduğunu idda etti ciddi bir ilişki istemeyen Doğan Soysal, Elif hanımla uzun süreli ilişki düşündüğünü öne sürdü" küfür ettiğimde gür bir kahkaha atıp karnını tekrar tutunca kapıyı gösterdim.
"Burayı terket"
"Sen aşıksın aşık, sen aşıksın" diye şarkı dilinde söyleyince tekrar küfür edip ayağı kalktım ve elime dosyayı aldım tam fırlatmak üzereyken ellerini havaya kaldırdı. "Tamam tamam kızma şaka yapıyorum"
"Yürü git şuradan"
"Tamam kardeşim be kızma hemen" deyip kapıyı açtı oflayarak tam yerime oturmak üzereyken kafasını kapıdan uzatıp gülümsedi ve şarkı söyledi. "Sen aşıksın..." bir fırlattım dosyayı küfür ettim oda tekrar gür kahkaha atıp kapıyı kapatınca sandalyeme oturdum, gülümsedim sonra şerefsizdi ama iyi bir adamdı ilk görüşte aşka asla inanmazdım ama galiba gerçekten de vardı, aşık olmuştum, onu okuldan çıkarken görünce tutulmuştum, hemen holdingin telefonunu elime alıp benim bütün işlerimle ilgilenen Asude'yi aradım odama gelmesini söyledim, odama geldiğinde elinde siyah dosyayla yanıma geldi gözlüğünü düzeltip siyah saçlarını arkaya attı ve ela gözleriyle söyleyeceklerimi can kulağıyla dinlemek için odaklandı.
"Asude titiz bir şekilde ilgilenmeni istediğim birşey var"
"Emriniz başım üstüne buyrun efendim?"
"Güzel bir elbise bul siyah olsun bedeni küçük olacak bir kızı düğüne götüreceğim adı Elif onun için güzel bir elbise bulmanı istiyorum açık saçık olmayacak ama zarif ve asil olacak bir elbise veya tulum tarzı şeyler bulabilirsin? Ayakkabı, çanta, takı ne varsa elbiseye uygun şeyler almanı istiyorum bunlar için parayı vereceğim yapabilir misin?"
"Hemen şimdi çıkarım isterseniz?"
"Harika olur şimdi git al dediklerimi benim şöföre söyle paketleri bagaja koysunlar bende hazırlanmak için bir saat sonra falan çıkarım biraz işlerle ilgileneyim"
"Peki efendim" limitsiz kartımı cüzdanımdan çıkarıp ona çevirdim.
"Şifreyi atarım mesajla"
"Hemen gidiyorum"
"Hızlı ol zevkli ol çabuk"
"Tamam efendim"
Elif Demiray.
Sıkıntıyla bitirdiğim bölümün arasına kalem koydum ve yemek yedim sonra bir kahve içtim ardından dışarı çıktım köpeklerden biri golden falan olsaydı severdim ama bu köpekler hem çok iticiydi hemde korkutucuydu katliam yapmak isteyen bu ikisiyle gidebilirdi bence sonra Doğan'ın beni öpme kısmını hiç aklımdan çıkaramıyordum neden beni öpmüştü? Neden garip davranıyordu? Neden beni aylardır izlemişti? Bu soruların cevabını deli gibi merak ediyordum akşam etmiştim bunları düşüne düşüne, kapı çaldı açtığımda Doğan elinde paletlerle içeri girmişti ve selam bile demeden paketleri elime tutuşturup bana bakmadan merdivenlere hızla ilerledi. "Hazırlan" deyip ikişer ikişer çıkmaya başlayınca kaşlarımı çatıp paketlere baktım sonra peşinden gittim, odasına girdiğimde aceleyle kıravatını çıkardı ve dolabından bir takım elbise çıkarınca poşetleri elimde salladım.
"Bunlar nedir?"
"Elbisen"
"Elbisem mi?"
"Bu akşam düğün var davetiye iki kişilik karı koca gidilmesi gerekiyor dayımın kızı evleniyor o yüzden sende geleceksin" şaşkınlıkla ve hafif sinirle dudaklarımı büzüp poşetleri yere koydum ve ellerimi belime dayadım pantolon kemerini çıkarınca bana baktı tek kaşını kaldırıp bir adım yaklaştı.
"Bana sormadan bana kıyafet aldın ve ben gelip gelmeyeceğimi sana söylemedim"
"Söylemene gerek yok benim dediğim olacağı için gerek duymadım"
"Pardon ama senin evinde olmam hayatıma karışacağın anlamına gelmez"
"Uzatma Elif hazırlan" dedi ve paketleri gösterdi bende yerden alıp yatağın üzerine bıraktım ve ona baktım oda ellerini beline koymuş hazırda bekliyordu.
"Ben gelmiyorum madem çok yakınının düğünü beni bağlamaz tek gitsen de olur"
"Davetiye iki kişilik başkasıyla gitmek istemiyorum o yüzden sen geleceksin"
"Ben gelmiyorum"
"Mecbursun çünkü ben istiyorum gideceğimiz sırada karı koca gibi davranacağız birbirimize anladın mı? Tanıdığım insanların bana karı kız postalamalarını istemiyorum"
"Ha bir de karı koca olacağız?"
"Bir gün için dişini sık"
"Asla ve asla kati suretle olmaz ben gelmiyorum kiminle gidersen git" deyip yanından geçtim ama hemen kolumu tutup beni kendisine çekince burun buruna geldik ilk bir kaç beni süzdü o gri kurşun renkli gözlerine dudaklarım aralı bir şekilde baktım mistik bir varlık gibiydi gözleri, daha önce böyle gözler görmemiştim sonra neler düşündüğüme sinirlenip kendime geldim o ise hala beni süzüyordu. "Bırak beni"
"Geleceksin"
"Gelmeyeceğim"
"Geleceksin" dedi kaşlarını çatarak, tek kaşımı kaldırıp ona yaklaştım burnu çeneme değdi eli hala kolumdaydı.
"Gelmeyeceğim" deyip kolumu çekmeye çalıştım ama bırakmadı bu sefer kolunu belime sarıp daha çok çekince ellerimi şaşkınlıkla göğsüne koyup itmeye çalıştım diğer yandan tedirgin bir şekilde yüzüne bakıyordum. "Bırak beni ne yapıyorsun?" dudakları kulağıma değecek şekilde yakınlaşınca nefesimi tuttum kalbim hızlı hızlı çarpmaya başlamıştı.
"Geleceksin prenses...evlilik rölü yapacaksın çünkü senin için iyi olmaz" deyip geri çekildi ve hafifçe gülümseyip burnuma dokununca korkarak geri çekildim, burnumu sinirle sıvazlayıp diğer yandan korkarak iç çektim ve poşetleri elime alıp hırçınca tuvalete girdim. Siyah tulumu giydikten sonra siyah feci topuklu ayakkabıları giydim yürümekte zorlansam da sıkıcaktım dişimi, tırnaklarım kırmızı ojeyle boyanmıştı yüzümde hafif bir makyaj vardı saçlarımı salık bırakmıştım Doğan aşağıdan bana seslenirken öfkeyle ofladım.
"Niye ben!" söylene söylene odadan çıkıp merdivenlerden indim dış kapıdan çıktığımda arabasına yaslanmış kollarını göğsünde bağlamış bir ayağını diğerinin üzerine atmış başı eğik duruyordu benim geldiğimi görünce başını kaldırdı ve gözleriyle beni süzmeye başlayınca istem dışı yanaklarım ısındı ve bakışlarımı kaçırdım oda çok karizmatik duruyordu istemesem de çaktırmadan bende ona baktım efsane yakışıklı görünüyordu bekar olmasına şaşmıyordum çünkü o kadar kız etrafında pervane olunca ona vakit kalmıyordu belliydi zaten, doğrulunca elimi saçıma götürdüm gözlerimi ona çevirdiğimde gülümseyerek bana bakıyordu gözleri öyle her yerimi süzüyordu ki röntgen sanki.
"Çok güzel olmuşsun" dediğinde istem dışı - yine - gülümsemiştim, yolcu kapısını açınca paytak paytak yürüyerek gittim topuklular çok zorluyordu üç saat o düğünde ne halt edeceğimi çok merak ediyordum tam koltuğa yerleşirken serçe parmağıma acı saplanınca öne doğru giderken kolunu karnımda hissettim hemen tutmuştu sonra kolumu tutup yerleşmeme yardım edince kızgınlıkla ona baktım.
"Şart mıydı benim gelmem?"
"Evet"
"Bence hiç değildi, tek gidebilirdin?"
"Gitmek istemedim"
"Bu topuklularla yürüyemiyorum bile, düşüp kalacağım diye korkuyorum"
"Ben seni tutarım" dedi çapraz bir gülümseyemeyle sonra kapıyı kapatınca sıkıntıyla kollarımı göğsümde bağladım, yanıma gelip kapıyı kapatınca cebinden bir kırmızı kutu çıkardı kapağı açtığında tek taş bir yüzük duruyordu bana uzatınca kaşlarımı çattım. "Bunu tak"
"Neden?"
"Evlilik rölü yapıyoruz millete inandırıcı olsun diye bunu takman gerekiyor"
"Rölü yapacağımı kabullendim ama asla onu takmam anladın mı?"
"Takacaksın konuyu daha fazla uzatma" dediğinde kutuyu elinden alıp kapağını kapattım ve kucağına fırlattım kollarımı göğsümde bağlayıp başımı cama çevirdiğimde iç çekti. "İnatçı" dediğinde omzumu silktim, kapağı açtığını duyunca yan gözle ona baktım bileğimi hemen tutup çekince öfkeyle ona baktım.
"İstemiyorum diyorum anlamıyor musun?"
"Takacaksın Elif"
"Hayır efendim takmayacağım" deyip elimi çektiğimde izin vermedi bileğimi sıkı sıkı tutarken yüzüğü alıp parmağıma geçirince ağlamaklı bir sesle inleyip geri çekmeye çalışırken bıraktı, sinirle söylenip kollarımı göğsümde kavuşturdum.
"Senden nefret ediyorum" dediğimde hiç umursamadı kutuyu arkaya fırlatıp arabayı çalıştırdı ve gaza bastı.
Düğün yerine geldiğimizde arabadan ilk o indi bende hemen yüzüğü parmağımdan çıkarıp arkaya fırlattım ve arabadan indim erkekler ve bayanlar ayakta dikilmiş sohbet ederken yanlarına gittim çekinerek, Doğan belimi tutup çekince sinirle ona baktığımda uyarıcı bir bakış attı dişlerimi sıkıp gülümsemeye çalıştım elini çekince karşımda duran iki erkek ve iki bayana çekinerek baktım kızlardan esmer olanı bana içtenlikle gülümseyerek selam verdi.
"Selam canım"
"Merhaba"
"Demek Doğan'ın sana hayır diyemediği şanslı kız sensin? Doğan hayatta evlenmem diyordu ama seninle evlenecek kadar çok sevmiş belli, maşallah çok güzelsin"
"Teşekkür ederim sizde çok şıksınız"
"Çok teşekkür ederim canım, bu arada adım Ferda" elini uzatınca tutup sıktım.
"Elif bende"
"Tanıştığımıza memnun oldum"
"Bende" dedim gülümseyerek, Doğan tekrar bana bakınca koluna girdim şimdi içi rahat bir şekilde erkeklerle konuşmaya girince tedirgin bir şekilde etrafıma bakındım o kadar yabancı o kadar garip bir duyguydu ki, zenginler gösterişli ve kimi egolu hareketlerle içeri giriyordu kimi mütevazi bir şekilde herkesle selamlaşıp ayak üstü konuştuktan sonra içeri giriyordu, hayatım nereden nereye gelmişti şaşıyordum. İçeri girdiğimizde Doğan'la yan yana oturduk yüzük olmayan elimi saklayıp tedirgince etrafa bakınırken yanımıza bir şık giyinilmeli yakışıklı bir adam geldi saçları ensesine kadar uzun ve gürdü koyu renkli gözleri bana baktı ve gülümsedi.
"Hoşgeldin yenge" dediğinde garipsesemde belli etmedim gülümsemeye çalıştım.
"Hoşbulduk"
"Hoşgeldin ağabey" Doğan'la selamlaşmaları bitince kulağına birşey söyledi oda başını salladı ve bana döndü genç bey yanımızda duruyordu hala.
"Hayatım ben hemen geliyorum" deyip uzanınca geri çekildim kaşlarımı çatarak oda belimi tutup çekti ve yanağımı öpünce yanaklarım tekrar kızardı kulağıma fısıldadı bir kaç kişi bize bakıyordu ben daha çok kötü olmuştum kalbim hızla çarpmış heyecan ve utanarak bakışlarımı sert göğsüne çevirmiştim. "Sakın rölü bozma sana yanaştığım zaman da geri çekilme insanları şüpheye sokma şimdi biraz gülümse bize bakıyorlar..." gülümsedim ve başımı salladım oda elini sırtıma koydu. "Böyle devam et" deyip yanağımı tekrar öpünce zoraki bir gülümsemeyle ona baktım sonra yanımdan kalkıp gidince önüme döndüm içimde çığlık atmaya başladım. Can sıkıntısıyla oturmaya devam ederken yanıma iki erkek ve anneleri yaklaşıp oturmuştu iki kadın beni süzüp bana gülümseyerek bakıyordu, o sırada Doğan yanıma gelmişti ayak üstü tanıdıklarıyla konuşuyordu kadınlardan biri bana seslendi.
"Kızım sen kimlerdensin? Çok güzel bir kızsın maşallah yaşın kaç senin?" diye sorduklarında gülümsemeye çalışarak onlara döndüm.
"Yirmi beş ablam"
"Okula gidiyor musun işin var mı?"
"Çalışıyordum ama bıraktım"
"Şşt kız..." dedi garip bir gülümsemeyle ve yanıma daha çok yaklaşıp eliyle ağzını kapattı ve çapkınca bana baktı. "Hayatında biri var mı bakayım? Söyle söyle" dediğinde karşımda sarışın yeşil gözlü erkek gözlerini bana çevirmiş arsızca beni süzüyordu bunların niyetini anlayınca uzaklaşmaya çalıştım ayağı kalkıp arkaya doğru gittim. "Dur kız nereye gidiyorsun bak bu benim oğlum Samet tanış onunla" oğlu ayağı kalkıp arsız arsız bana bakaraktan gelmeye başlayınca geriye doğru gitmeye devam ettim Samet denilen kişi daha çok yaklaşınca önüme dönmemle Doğan'la burun buruna geldik, elimi beline attığımda gözlerini arkama çevirdi bende başımı arkaya çevirdiğimde Samet beni süzmeye hala devam ediyordu, Doğan belimi sıkıca tutup daha çok yakınına çekti ve annesiyle oğluna tehlikeli bir ses tonuyla konuştu.
"Elif'ten uzak durun zira o benimle evli" dediğinde annesi hüsrana uğramış bir şekilde gözleriyle beni süzerken Samet hiç oralı olmamıştı hala süzmeye devam ediyorken Doğan ona doğru gitmek için hamle yapınca kolunu tuttum.
"Tatsızlık çıkarma"
"Utanmadan sana bakıyor"
"Bırak boşver"
"Ne lan bırak boşver?" öfkeyle gözlerimin içine bakınca utanarak etrafa baktım ona yaklaşıp kulağına fısıldadım.
"Doğan birkaç kişi bize bakıyor lütfen"
"Benim derdim elalemi germedi"
"Benim hatırıma" deyip geri çekildiğimde öfkeyle burnundan soluyup gözlerini tekrar arkama çevirdi daha çok beni kendisine çekti.
"Yürü başka masaya gidelim gözleriyle yedi bitirdi seni resmen!"
"Sakin ol"
"Sakin ol deme bana!" diye öfkeyle söylenince iç çektim.
Düğünde pastalar yenmiş nikah bitmiş herkes takısını takmış oyun oynamaya başlarken canım sıkılmıştı hava almak için dışarı çıkma iznini Doğan'dan alacaktım ama onu halay çekerken görünce sıkıntıyla ayağı kalkıp gidecekken Doğan'ın bana baktığını gördüm kapıyı işaret edip elimle yelpaze yapınca tekrar halay çekmeye başladı bu izin veriyorumdu galiba, çünkü izin vermese yanımda biterdi eminim, dışarı çıkıp yazın geldiğini belli eden akşam hafif sıcak esintiyi gözlerimi kapatarak içime çektim ve gözlerimi açıp yüksek binadan bahçeyi İstanbul boğazını izledim ne güzeldi İstanbul'u izlemek, başka bir yere götürüyordu sanki? Arkamdan gelen ayak seslerini duyunca kesin Doğan'dı zaten bu yüzden arkamı dönmedim ama konuşunca o olmadığını anladım.
"Demek Doğan'la evlisin" dediğinde başımı çevirip ona baktım sabahtan beri beni arsızca dikizleyen Samet yine aynı bakışla bana bakıyordu bir adım daha atınca panikle elimi havaya kaldırdım.
"Yaklaşma" güldü.
"Sakin ol birşey yapmayacağım"
"Deminden beri bana bakışlarından sonra herşeyi beklerim"
"Diyorsun?" deyip bir adım daha atınca geri çekildim.
"Ben kocamın yanına gitsem iyi olur"
"Sohbet ediyorduk ne güzel"
"Kalsın" deyip yanından geçerken bileğimi tutunca korkuyla olduğum yerde durdum.
"Omzun açık kalmış"
"Hallederim"
"Madem evlisin yüzüğün neden yok?" öfkelenmeye başlayarak ona doğru döndüm ve kolumu hızla çekip elimi belime koydum.
"İstemedim çıkardım bir çok sebepten dolayı çıkardım bu seni bağlamaz, yüzüğüm yok diye evli olarak sayılmamam çok saçma"
"Ben sana evli değilsin demedim neden yok diye sordum sadece?"
"Bu seni bağlamaz"
"Ooo asiyiz" tekrar yaklaşmaya başlayınca önüme dönüp hızla ilerlemeye başladım içeri gitmek için kapıyı açtım diğer yandan arkamı dönüp ona bakıyordum arkamdan geliyordu hızlı hızlı, panikle içeri girip merdivenleri hızlı hızlı çıkarken topuğum yüzünden ayağım kayıp son basamakta dizlerimin üzerine çökünce inleyerek yüzümü buruşturarak ofladım, merdivenden gelen ayak seslerini duyunca başımı çevirdim gülümseyerek bana doğru geliyordu. "Benden kaçarken doluya tutuldun bakıyorum, iyi misin?"
"Git buradan" deyip inleyerek ayağı kalkmaya çalışırken kolumu tuttu çekmeye çalıştığımda bırakmadı.
"Sakin ol Elif yardım etmeye çalışıyorum" dediğinde ayağı kalkmaya çalışırken bir anda Doğan'ı karşımda görmemle kanımın donması bir olmuştu, öyle öfkeli öyle hiddetli bakıyordu ki gözleri sanki yer yarıldı içinden lavlar fışkırmaya başlamış gibiydi o kolumu ve belimi tutup kaldırmaya çalışırken Doğan ona doğru öfkeyle yaklaştı ve ona bağırarak konuşunca korkudan nefes alamadım.
"Ne oldu da düştü yere? Sen mi birşey yaptın yoksa?"
"Doğan galipten şeyler görüyorsun herhalde? Karın merdivenlerden çıkarken ayağı kaydı düştü bende yardım etmek için tutuyorum"
"Kimi kandırmaya çalışıyorsun sen şerefsiz" bastı küfürü yanaklarım utancımdan kıpkırmızı oldu. "Sabahtan beri seni izliyorum gözlerin sürekli Elif'te aptal mı sandın beni? Hava almak için peşinden gittiğini de gördüm kimle oynadığını unuttun galiba Samet, ama hatırlatmasını çok iyi bilirim" deyip onu itince korkuyla Doğan'a baktım kolumu tutup bir anda kaldırınca dengem bozuldu omzunu tutup ayakta kalmayı başardığımda Samet susmadı.
"Sende karına sahip çıksaydın? İzliyorsun ama serbest bırakıyorsun sahip çıksaydın?" Doğan öfkeyle dişlerini sıkınca tedirgince kolunu tuttum.
"Doğan..."
"Sus!" diye gürleyince irkildim ve utanarak bakışlarımı kaçırdım, beni bırakıp öfkeyle Samet dönünce hiçbir şey söylemedi direk Samet'in yakasından tutup bir yumruk patlatınca ellerimle ağzımı kapattım boğazını tutup kafasını duvara vurunca hafifçe bağırdım Samet'i serbest bırakınca yere yığıldı ve baygın bir şekilde yan yattı bana dönünce öfkeyle geri çekilirken merdivenin tırabzanı belime değdi korkarak ona bakarken kolumu tutup sertçe çekince hafifçe bağırarak merdivenlerden hızla inmeye zorladı beni, sesimi çıkartıp tek kelime bile etmekte korkuyordum.
Eve geldiğimizde Doğan öfke kusuyordu resmen, içeri girer girmez kapıyı gümbürtülü bir şekilde kapatınca korkarak yüzüne baktım yüzük taktığı elimi tutup boş olduğunu görünce öfkeyle savurarak kolumu bıraktı ve elini beline koydu. "Ben sana demedim mi çıkmayacak yüzük diye? Niye çıkardın?" diye gürlemeye başlayınca korkarak geriye doğru gittim. "O yüzüğü boşuna takmadım sana Elif, hem evli olduğumuz rölü için hemde kimse sana dönüp bakmasın diye taktım!"
"Lütfen bağırma..."
"Ne lütfen bağırma lan!" diye gürleyince gözlerimi kapatıp tekrar açtım ve sakince yüzüne baktım.
"Sakin ol Doğan...ben yukarı çıkarıyorum gördüğün gibi pek birşey olmadı..."
"Lan daha neler olacaktı da ben durdurdum! O Samet köpeği sana nasıl bakıyordu biliyor musun? Hemen sana yürümeye başladı ben arada bir yanında olmasaydım neler olacağını az çok tahmin edebiliyorum!"
"Bağırmayı keser misin? Düzgün konuşsan da anlarım bağırmana gerek yok yüzük olmadığı için evli olmadığımızı anlamış herhalde o yüzden bana öyle davrandı bunu büyütmene gerek yok..."
"Büyütmeye gerek yok mu?" diye kaşlarını çatıp öfkeyle bana yaklaşınca geriye doğru gittim. "Büyütmeye gerek yok öyle mi? Ben seni kurtardım sahip çıktım iti köpeği etrafında dolaşmasın diye sahip çıkıyorum ama sen büyütmene gerek yok diyorsun? Tecavüze falan uğrasan nasıl atlatacaksın?"
"Doğan haklısın evet" deyip arkamı dönüp gitmeye yelkendim ama hemen kolumu tutup çekince burun buruna geldik, korkarak yüzüne bakmaya devam edince dişlerini sıktı.
"Ne dedi orada sana? Terasa çıktığında sana ne dedi söyle hemen!"
"Birşey demedi bırak beni uyumak istiyorum"
"Cevap verene kadar asla bırakmam!"
"Doğan bırak canımı yakıyorsun"
"Söyle!"
"Birşey söylemedi tamam mı? Üzerime yürüdüğü zaman kocamın yanına gideceğim dedim tamam mı? Rahatladın mı? Kocam dedim sana kocamın yanına gideceğim dedim ve sana gelmek için kendimi senin yanında güvende hissetmek için merdivenlere çıkarken ayağım takıldı düştüm oda yardıma geldi sonra sen geldin!" bağırarak konuşmaya başladığımda can kulağıyla dinliyordu gözleri tuhaf bakıyordu. "Sorun şu ki sen beni burada esir tutup utanmadan evliymiş gibi davranmamı ve düğüne gelmemi istedin? Beni burada esir tutuyorsun, istediğim gibi bir yere gidemiyorum işime gidemiyorum evime gidemiyordum okuluma gidemiyorum seni tanımadığım etmediğim halde kapımın önüne çiçek bırakıyorsun ve daha bu sabah beni öpüyorsun neden böylesin diyorum cevap vermiyorsun bırak diyorum hayır diyorsun bırakmıyorsun neden beni bırakmıyorsun aşık mısın? Güvenmiyor musun? Polise gitmemden mi korkuyorsun? Neyden korkuyorsun? Nedir seni korkutan şey? Gözlerin hep üstümde birşeyden korkuyorsun? Yeter artık bırak beni diyorum!" diye bağırdığımda dibime girince öfkeyle onu itmeye çalıştım ama izin vermedi ben daha çok şiddetlendim. "Dibime girmeyi kes aşık gibi davranma saplantılı gibi görünüyorsun? Nedir seni korkutan şey bilmiyorum ama benimle ne alakası var hiç bil..." bir anda hiç ummadığım bir hareketle kollarını göğüslerimizin arasına kilitleyip beni hızla kendisine çekti ve dudaklarını dudaklarımla birleştirince şaşkınlıkla kalakaldım, iştahlı iştahlı tatlı tatlı beni öperken inleyerek geri çekmeye çalışıyordum ama ellerini öyle sırtıma aslan gibi geçirdi ki tırnaklarının battığını hissettim geriye doğru giderken onu hızla itip yüzüne sert bir tokat attım ve ağlamaya başlayarak merdivenlerden hızla çıkmaya başladım oda peşimden gelmeye başladı, odaya girdiğimde kapıyı suratına kapatmak için hamle yaptım ama tutup itince geriye doğru çekildim kapıyı kapatınca ellerimi göğsüme bastırıp korkarak geri çekildim.
"Neyden korktuğumu söyleyeyim mi?" diye sorunca kolumu tutup çekti inleyerek ona yapıştığımda elini sırtıma diğer elini belime koyup sıkıca kendisine çekti hareket bile edemiyordum öyle ki kıstırdı beni içine, dudakları dudaklarıma çok yakındı derin bir iç çekti. "Seni kaybetmekten korkuyorum" dediğinde duyduğum sözün şokunu atlatamadan dudaklarını yine dudaklarıma değdirdi ve sertçe öpmeye başlayınca inleyerek onu itmeye çalıştım geriye doğru giderken beni itti kendimi sırt üstü yatakta bulurken geri çekilmeye fırsat bulamadan üzerime çöküp beni öpmeye devam edince bacaklarının arasındaki sertliği bacak aramda hissettim içimden ılık birşey akıp gitti ondan kurtulmaya çalışırken bacaklarımın arasında sürtünüyordu sertliği tatlı iniltisi benim geri çekilmek istediğim iniltiyle karıştı, elini bacağıma koyup daha çok üstüme abanınca o sertlik daha çok değdi, gözlerimi kapattım ve onu ittim ama izin vermiyordu iştahlı iştahlı öpmeye devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🥀 MAFYA : Acem Kızı 🥀
RomanceSen Ne Güzel Bir Hasretsin Her Sana Bakışımda Doymam Sen Ne Güzel Bir Dertsin Her Bakışında Beni Yakıp Kavuran, Her İçime Çekişimde İçimde Fırtınalar Koparan Sen Ne Güzel Bir İnsansın Her Dokunduğunda, Her Öptüğünde Hiç Yaşamamışım Gibi Tekrar Yaşam...