Sen Ne Güzel Bir Hasretsin
Her Sana Bakışımda Doymam
Sen Ne Güzel Bir Dertsin
Her Bakışında Beni Yakıp Kavuran, Her İçime Çekişimde İçimde Fırtınalar Koparan
Sen Ne Güzel Bir İnsansın
Her Dokunduğunda, Her Öptüğünde Hiç Yaşamamışım Gibi Tekrar Yaşamak İstememe Sebep Olan, Ey Acem Kızı!
Sen Allah'ın Bana Lütfusun
Nasıl ki Allah Kullarını Korumak İçin Melek Görevlendirir? Sende Beni Mutlu Et Diye mi Cennetten Dünyaya Getirildin?
Ey Acem Kızı!
Kimse Sevemez Seni, Sevdiğimden Daha Çok Gibi
~ Doğan Soysal ~
🥀
Elif Demiray.
Kapının tıklanmasına ve saçımın çekiştirilmene uyanınca oflayarak yerimde doğruldum Doğan uyuyordu gülümseyerek yanağını öpüp Yiğit'i kucağıma alarak odadan çıktım, kapı ardı ardına bodoslama çalınınca söylene söylene kapıya gittim. "Ahır mı burası ne biçim..." kapıyı açmamla sarışın ve koyu gözlü genç güzel kadınla karşılaştım ağzım açık kalmış ona bakarken oda Yiğit'e gülümseyerek bakıp bana da samimi bir bakış atmıştı. "Kimsiniz?"
"Doğan benden size bahsetmedi değil mi? Ben Yiğit'in annesiyim Simge, sende Elif olmalısın" deyip elini uzatınca şüpheyle bir eline bir kadına bakıp tokalaştım, gözleri Yiğit'e kayınca daha çok sıkı sarıldım. "Doğan size haber etmiştir olayları"
"Biliyorum ama alınmayın sakın, ben sizin nereden bileceğim gerçekten Yiğit'in annesi olduğunuzu? Belki çocuk kaçırma işini yapıyorsunuz?" dediğimde kadın içtenlikle gülümseyip cebindeki nüfus kartını uzattı çocuğun adını herşeyini yazıyordu yine de şüpheli olsam da arkamdan Doğan'ın geldiğini fark edince gülümseyerek ona döndüm. "Günaydın hayatım"
"Günaydın sevgilim..." gözleri Simge hanıma kayınca kocaman gülümseyerek kadına yaklaştı ve tokalaştı. "Hoşgeldin Simge abla nasılsın durumlar daha iyi mi?"
"Merak etme Doğan herşey yolunda, bu arada eşin harika bir korumacı anne olur? Bana inanmadı Yiğit'in annesi olduğumu" dediğinde gülümsedim Doğan'da güldü ve başını salladı.
"Elif çocuklara bayılır o yüzden biraz korumacı bu konuda"
"Anlıyorum"
"Özür dilerim Simge hanım, sizden şüphe etmem büyük aptallıktı kusuruma bakmayın"
"Bilakis, bu çok hoşuma gitti Elif" dediğinde içtenlikle gülümseyip Yiğit'e baktım annesini görünce normal davrandı sanki hiç annesi gelmemişti karşısındaki sanki annesi değildi.
"Buyurun isterseniz, bir acı kahvemi için"
"Çok isterim Elif ama acelem var, belki daha geniş bir zaman kavramında sözüm olsun"
"Siz nasıl isterseniz" deyip Yiğit'i annesine verince üzülerek ona baktım uzanıp minik yanaklarını öptüm ve dudaklarımı büzerek el salladım, Simge hanım hafifçe güldü.
"Kahve içmeye geldiğimde onu da getiririm"
"Çok isterim" dediğimde omzumu sıvazladı.
"Herşey için teşekkür ederim Elif, bir anne gibi koruyup kolladın sana da teşekkür ederim Doğan, Allah yolunuzu açık etsin"
"Teşekkür ederiz" dedi Doğan, onu yolcu edip kapıyı kapattığımızda üzülerek Yiğit'in gidişini izledim Doğan kolunu omzuma atıp kendisine çekti ve başımı öptü. "Bebeğin gittiğine üzülmene inanamıyorum"
"Çocukları seviyorum ve ona ben alışmıştım"
"Süper korumacı anne ha? Simge ablanın arabada yaşadığımız o olayı anlatsaydım köpürürdü anlatmadım bunun için suçluluk duyuyorum"
"Bende" deyip başımı ona çevirdiğimde dün geceki hali geldi aklıma, içime tekrar ateş düşmüş gibi gözlerimin içi yandı. "Dün sana ne oldu öyle? Ne borcu?"
"Eski bir düşmanımın oğlu bir çok kadına tecavüz etti uyuşturucu işlerine bulaşıp katil oldu kaç kişinin canını aldı...emniyete gidip polise teslim ettiğimde babası beni suçladı daha kötüsü oğlu ceza evinden çıkar çıkmaz başka bir çeteler onu kıstırmış öldürmüşlerdi, bu olanlardan dolayı beni sorumlu tuttu adamları başıma saldı kaçırdılar beni işkence ettiler ama bu çok zaman önceydi...silikleşti bile denebilir"
"İşkence mi ettiler sana?" diye sorup ağlamaya başlayarak dişlerimi sıktım, gülümseyerek ellerini yanaklarıma koyup alnımı öptü.
"Dediğim gibi Elif'im...bu baya bir önceydi artık üzülmene gerek yok" dediğinde başımı iki yana sallayıp ona sıkıca sarıldım oda gülerek bana sıkıca sarıldı. "Sulu göz kız" dediğinde güldüm.
Doğan eve temizlikçi, yemek yapabilen bir kadın bahçeyle ilgilenecek bir adam almıştı ama sırt bahçe değildi aslında, adamın ellerinden her iş geliyordu tamir etmeyi biliyor bahçelikten oldukça anlıyordu kısacası evi çekip çevirecek iki kişi vardı bir Esma abla bir de Kazım ağabey...gülümseyerek yanlarına gittiğimde ikisi de bana dönüp içtenlikle gülümseyerek bana baktılar Kazım ağabey elli yaşındaydı saçları beyazlamış koyu gözleri heyecanlı bakıyordu Esma abla da esmer bir kadındı gözleri siyahtı onun da saçları beyazdı ama yüzü paslarlaktı nur inmişti kadına sanki?
"Alışabildiniz mi?"
"Valla hanımım eviniz çok güzel daha önce evlerde çalıştığımızda hep garibanlara yardım eder para almazdım ama Doğan bey ısrarla benim gelmemi istedi sizin de beğeneceğizi söyleyince kabul ettim, alışırız efendim" dedi Esma abla sıcak bir şekilde, gülümsedim ve dudaklarımı büzdüm.
"Esma abla resmî olmayalım kızımlı konuşmanı isterim bende sana Esma sultan derim olur mu? Ben o diğer zenginlere benzemiyorum" deyip kocaman gülümsediğinde zavallı kadın biraz şaşkına girse de oda içtenlikle gülümsemişti Kazım amca konuşmalarımızı dinlemiş sessizce uzaktan bize bakıyordu. "Kazım amca sana böyle hitap edeceğim hanımım falan duymak istemiyorum bir aile gibi olmak istiyorum"
"Peki Elif kızım"
"Hah şöyle bakın ne güzel oldu" deyip ikisinde samimi bir şekilde gülümseyince onlar da aynı karşılığı verdiler yanlarından giderken arkamdan sessizce konuştuklarını duydum duvara sinip onları dinlediğimde gülümsedim.
"Evet çok iyi insanlar hele Elif melek gibi maşallah iyi ki böyle insanlar hala var" dedi Esma sultan ve susunca gülümseyerek alt dudağımı ısırıp yukarı çıkmaya başladım, Doğan'ın odasına geldiğimde kıravatını bağlıyordu gülümseyerek yanına gidip yanaklarını öptüğümde oda alnımı öptü kıravatını ben bağlamaya başladığımda kollarını omuzuma koyup kendisine çekti.
"Tanıştın mı?"
"Evet çok iyi insanlar"
"Seveceğini biliyordum"
"Onlarda beni çok sevdi Esma Sultan'ı arkamdan konuşurken duydum beni çok sevdiler benim için melek dedi"
"Kim seni sevmezse ki? Ama yada yok sevmesinler kıskanırım" dediğinde güldüm ve yanağına hafifçe vurup kıravatını katlamayı bitirdim, uzanıp dudaklarıma bir öpücük kondurdu ve dolanı işaret etti. "Hazırlan da dışarıda biraz vakit geçirelim"
"İşlerin yoğun değil mi?"
"Yoğun olsa bile haber ederler sadece acil açılar diye uyarı yapıyorum"
"Peki o zaman hazırlanayım"
"Kısa birşeyler giyme sakın" dediğinde güldüm ve dudağını öpüp başımı salladım.
"Kıskanç"
"Acem kızı" dediğinde dolabın kapağını açtım oda odadan çıkıp kapıyı kapattı.
Beraber sinemaya gidip film izledik ardından güzel bir yemek yedik, tekneye binip güzel bir boğaz turu yaptıktan sonra arabaya bindik Doğan dudaklarını büzünce elini tutup sıktım oda gülümseyerek avucumun içini elimin üstünü öptü iç çekti. "Diyorum ki seninle yurt dışına çıksak mı?"
"Neden ki?"
"Balayımız berbat geçti bir gün durduk sadece, sonra Yiğit falan derken hiçbir şey anlamadım gidelim mi?"
"Olabilir sen nasıl istersen"
"Orada bir yazlığım var görünce çok sevineceksin eminim"
"Ne zaman?"
"Bu gece çıkalım yola"
"Ama çalışanlara ayıp olmaz mı? Yani daha yeni işe aldın sence uygun olur mu?"
"Onlar en güvenilir çalışanlar emin ol, gözümü kapatarak giderim ayrıca ayıp olmaz biz yeni evliyiz eminim anlayışla karşılarlar" dediğinde başımı salladım ve gülümseyerek elini öpüp koluna sıkıca sarıldım.
"Doğan"
"Doğan sana kurban olsun nabzım"
"Şerbetimsin kana kana içtiğim, hayatıma güneş gibi Doğan serserim"
"Vay anasını!" deyip gülünce bende güldüm ve uzanıp yanağını ıslak bir şekilde öptüm oda alt dudağını ısırıp hafifçe erkeksi bir şekilde inledi. "Seni acilen yurt dışına götürmek istiyorum, unutamayacağımız bir gece daha geçirmek istiyor, geceleri uzatıp sabahları yok saymak istiyorum"
"Vay anasını!" dedim bende aynı şekilde, güldü ve iç çekti tekrar.
"Birşey söyleyecektin sanırım"
"Diyorum ki...minik bir bebecik yapalım mı? Sence aile olmamın zamanı gelmedi mi?"
"Bakıyorum çalışmak için erkenden plan yapmışsın" deyince yanaklarım kızardı ve gülümsedim hafifçe koluna vurduğumda kıkırdadı.
"Utandırma"
"İsterim...bir çocuğumuz olsa evet güzel olur bende isterim"
"Kız mı erkek mi?"
"Fark etmez sağlıklı olsun da!"
"Evet orası öyle...kız olursa adına Hira koyalım erkek olursa Güneş koyalım neden biliyor musun? Sen Doğan, oda güneş..." ufak bir çığlık atıp sevinçle ellerimi çırptım ve uzanıp onun yanağını öptüm. "Harika bir Doğan, Güneş uyumlusu olursunuz baba ve oğul...sence?"
"Nihat koy, Nihat Doğan olsun" dediğinde ikimizde kahkaha atmıştık oda deli gibi gülerken bende bağırarak gülüyordum.
"Çok ama çok zekice!" deyip tekrar kahkaha attığımda Doğan da güldü ve kırmızı ışıkta durup bana baktı uzanıp dudaklarını dudaklarıma sürtüp hafifçe öpünce dayanamadım gülümseyerek öpmek için ileri gittiğimde geri çekildi, çapkınca gülümseyerek baktı.
"Öpüşünü sakla yazlığa vardığımızda ihtiyacın olacak"
"Her hücreni"
"Her mimiğini"
"Her hislerini"
"Her vücudunun kısımlarını" dediğinde arkadan korna sesi çalınca dişlerini sıkarak başını arkaya çevirdi arabalar dizilmiş kornaya basmaya devam ederken küfür edip gaza bir anda basınca gülümseyerek elini tuttum.
"Sakin ol canım"
"Böyle gavatlar ne kadar sinir bozucu? Daha yeşil ışık yanmadan kornaya basıyor ehliyetini çöpten aldı bu millet herhalde" güldüm ve uzanıp yanağını ısırdım, oda kıkırdadı.
"Sinirlenmen bile beni mest ediyor"
"Bugün Eros'un okları sana bir saplandı galiba? Çok kez hemde...böyle konuşmaya devam edersen bir gecede dört çocuk çıkar"dediğinde kahkahayı bastım ve gözlerimde oluşan çok gülmemin göz yaşlarını sildim, oda kıkırdadı ve derin bir iç daha çekti ve dudaklarını büzdü. "Sana bir şiir daha yazdım"
"Öyle mi? Hemen oku" dediğimde gülümseyerek arabayı bir mahallenin ara sokağına çekti motoru durdurup bana döndü ve ellerini yanaklarıma koydu gözlerimin içine baktı bende ellerimi ellerinin üzerine koyup parlayan gözlerle karizmatik yakışıklıma baktım.
"Sen ne güzel bir hasretsin, her sana bakışımda doymam sen ne güzel bir dertsin her bakışında beni yakıp kavuran, her içime çekişimde içimde fırtınalar koparan! Sen ne güzel bir insansın her dokunduğunda her öptüğünde hiç yaşamamışım gibi tekrar yaşatma istememe sebep olan, ey acem kızı! Sen Allah'ın bana lütfusun nasıl ki Allah kullarını korumak için melek görevlendirir? Sende beni mutlu et diye mi cennetten dünyaya getirildin? Ey acem kızı, kimse sevemez seni, sevdiğimden daha çok gibi" dediğinde duygulandım kalbim sevinçle kanat çırpıp heyecanla hızlanırken yanaklarımı sildi ve alnımı sıkıca öpüp iç çekince ceket yakalarını tutup kendime daha çok çektim.
"Aşkının ateşinle kavruldu kalbim, bak sonunda bende seni sevdim nihayet istediğin oldu sevgilim, bu kul seni sevdi sonunda güneşim!" dediğimde gülümsedi ve dudaklarıma yapıştı onu iterek üzerine çıktığımda hırıltılı bir şekilde nefes aldı sonra beni arka koltuğa doğru yönlendirirken dudaklarımı bu sefer ben dayadım, acemice öperken oda sertçe öpmeye başladı sırt üstü koltuğa yattığımda üzerime çıkıp deli gibi öpüşmeye başladık ara vermeden, aşkla, iştahla, şehvetle, hasretle, sanki yıllardır dudaklarımız birleşmemişti sanki birbirimize susamışız gibi dudaklarımızı kanata kanata öpüşmeye devam ettik.
Dinçer Akdemir.
Yazarın Anlatımından.
Öyle deli gibi korkuydu ki!
Hızla şirketteki dosyaların bulunduğu odaya girdi telefonunu eline aldı Doğan'ı arayamazdı zaten baş belası insanlarla başı dertteydi, değerli eşyalarını ve değerli hisseleri alıp çantasına tıkıştırdı telefonu çalınca öfkeyle ve panikle cevap verip vermemek arasında kaldı ama vermemeye karar verip aceleyle hisseleri ve gereken parayı alıp odadan çıktı asistanlar onun bu gergin ve korkmuş haline şaşırarak bakıyordu sonuçta o Doğan'ın gözü kulağı ve mafya üyesindendi herkes onun Doğan gibi korkusuz olduğunu biliyordu ama şimdi çalışanların onu böyle görmeleri kendilerini de tedirgin etmişti, bu adam neden bu kadar çok korkuluydu? Neden bu kadar çok gergin ve öfkeliydi? Neden o hisseleri almıştı? Çalışanlarla göz göze gelmemeye özen göstererek şirketin çıkışından nihayet çıkınca telefonu tekrar çaldı, şöförü kapısını açınca eliyle gitmesini söyleyip telefonun ekranına baktı yine o adam arıyordu korkuyla eli titredi mecbur açmak zorundaydı çünkü karşı taraftaki lüks aracın içinde bulunan dört kişi kendisine bakarken görünce yutkundu ve mecbur cevap verdi. "Efendim?"
"Hele şükür sonunda bakabildin!" gür ve kalın bir ses öfkeyle bağırınca gözlerini sımsıkı kapatıp dişlerini sıktı, ses tonunu sakin yapmaya çalışıp gayet normal davranmaya özen gösterdi.
"Aaa...işlerim vardı bakamadım özür dilerim"
"Boş yapma Dinçer, ve artık şu sahte isminden kurtulup başka bir isim koy her gerekli olduğunu biliyorsun"
"Koyarım!" dedi sinirlenmemeye çalışarak, adam derin bir iç çekti.
"Her neyse gevezelik etmeyelim, senden istediğim şeyi yaptın mı?"
"Evet"
"Seni bana getirecekler ofiste konuşuruz"
"Tamamdır" deyip telefonu kapattı, adamlar arabadan çıkarken bir adamın elinde çuval gördü dişlerini sıkarak sağına soluna baktı ve kimsenin olmadığını görünce hızla arabaya yaklaştı çuval tutan kişi kapıyı açıp içeri girmesine izin verdi ve çuvalı adamlarından birine verip şöför koltuğuna geçti, adam çuvalı alıp kafasına geçirdi ve araba hareketlenmeye başladı. Geldiklerinde her iki adam kollarını tutuyordu yolda biraz ilerlediklerinde kapı sesini duydu ve içeri girdiler sert zeminde ayak sesleri ona ecel teri döktürüyordu, öyle bir korkuydu ki neredeyse aklını yitirecek derecedeydi, durduklarında geldiğini anlayınca derin bir korkulu iç çekip gözlerini kapattı çuval başından çıkarıldığında gözlerini açtı ışık yüzünden kamaşan gözlerini birkaç kere kırpıp net görmeye çalıştı, karşısındaki adam sigarasını içerken eliyle sandalyeye oturmasını buyur etti oda geçip itaat bir evcil hayvan gibi oturdu adam koyu gözleriyle birkaç saniye onu süzdü ve alayla gülümsedi.
"Soğuk bir su ister misin? Sıcak sıcak döken terlerine iyi gelir harareti alır"
"Dalga geçmeyi keser misin? Artık iş düşünelim...ben senin istediğini yaptım yapana kadar göbeğim çatladı sende bana istediğim şeyi vereceksin!" dediğinde adam kıkırdadı ve başını sallayıp çantayı gösterdi.
"Önce sen" dediğinde Dinçer dişlerini öfkeyle sıksa da birşey demedi adamlara bakıp çantasını isteyince adamları da getirdi ve çantayı verdi, Dinçer çantayı açıp masanın üzerine koydu ve tek kaşını kaldırarak kağıtları gösterdi.
"Artık istediğin kadar batırabilirsin bunlar o kadar değerli kağıtlar ki, kilitli bir odada tutuluyor Doğan bana güvendiği için kasanın yedek anahtarını vermişti, dediğim gibi bu kağıtlar senin elinde olduğu sürece batırabilirsin"
"Ya daha değerli kağıtlar? Onları neden getirmedin daha fazlasını istiyorum, etini kemiğini bitirmek hayatını karartmak istiyorum"
"En değerli kağıtları evinde, bir kasada kilitli tutuluyor"
"Onları da istiyorum, böylelikle sana daha fazlasını veririm"
"Pekala...ama önce onu bir arayayım" dediğimde başını salladı, telefonu çıkarıp Doğan'ı aradı dört çalışta adam ancak cevap verebilmişti.
"Ne var Kaan?"
"Doğan kardeşim neredesin? Beraber bara gidelim mi gidecektim? Tabi yenge izin verirse"
"Elif'le ben bu akşam yurt dışına çıkacağız biraz kafamızı dağıtacağız"
"Vay kardeşim, hak ediyorsun"
"Senin araman iyi oldu, şirketle ilgilenebilirsin değil mi? Acil şeyler olursa haber edersin"
"Yine her zamanki gibi üzerime yık"
"Hayıflanma, hadi görüşürüz" deyip yüzüne kapatınca dişlerini sıktı ve ekrana baktı ardından gülümseyerek adama döndü, o konuşmadan önce adam atladı hemen.
"Seni resmen bir köpek gibi kullanıyor, kendisi kadınını becermek için otellere yatlara tatillere giderken, senin üstüne yıkıyor herşeyi! Kabul et Dinçer, bu işte ikimiz olmak zorundayız hem sen onun gölgesinde yok sayılmaktan kurtulacaksın hemde ben geçmişte daha önce almam gereken intikamı almış olacağım! Bir taşta iki kuş. Şimdi anlıyor musun neden seni özellikle istediğimi?"
"Anlıyorum ve bu işte varım! O değeli hisseleri çalıp, sana getireceğim yarın akşam elinde olacak! Hisseleri artık satar mısın yoksa parasını mı alırsın senin bileceğin iş? Ama yarısını isterim! O kadar taklalar attım yani"
"Benim için son bir kez birşey yaparsan...yüzde yirmi hisse senin gerisi benim"
"Yüzde elli"
"Yüzde otuz...daha fazla aşma"
"Pekiii öyle olsun"
"Tamam anlaştık, ama ben aldığım gibi parasını alacağım ve şirketini batıracağım"
"Benim payımı verdikten sonra, şimdi hak ettiklerimi alayım" dediğinde adam gülümseyerek çekmeceden yeniş altın sarısı kadife bir kutu çıkardı.
"Paran burada, yirmi bin dolar nakit!"
"Tamam" dedi ve kutuyu eline alıp gülümseyerek ayağı kalktı. "Son istediğini yapacağım ama dediğim gibi, yarısını isterim"
"Anlaştık!"
"Son istediğin ne?"
"Doğan benim oğlumu elimden aldı, sende onun, o güzeller güzeli karısını!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
🥀 MAFYA : Acem Kızı 🥀
RomanceSen Ne Güzel Bir Hasretsin Her Sana Bakışımda Doymam Sen Ne Güzel Bir Dertsin Her Bakışında Beni Yakıp Kavuran, Her İçime Çekişimde İçimde Fırtınalar Koparan Sen Ne Güzel Bir İnsansın Her Dokunduğunda, Her Öptüğünde Hiç Yaşamamışım Gibi Tekrar Yaşam...