🥀 14. Bölüm 🥀

4.5K 132 7
                                    

         Yanacaksın, Sanma Hükmün Sürer
              Bu Devran Hep Böyle Döner
                       Adın Kahpe Kalır
             Zehmeni Gecelerde Tutuşursun
                  Küle Döner Uçuşursun
              Kendi Pisliğinde Boğulursun
           Günahların Boynuna Dolanacak
           Yaptıkların Sanma Kâr Kalacak
                            Yanacaksın
               ~ ÇağlarAlkaç ~
Music
🥀
Elif Demiray.
   Uyandığımda etraf sessizdi yatağın diğer yanına başımı çevirdiğimde Doğan'ı göremedim sanırım işe gitmişti, yataktan kalkıp yorganı düzelttim sanki benim evim gibiydi artık alışmıştım ona ve evine. Güzel bir kahvaltı kurup yemeye başladığımda hava çok sıcaktı yaz gelmişti artık baharın o sıcak havada hafif esen rüzgarı bana adalarda yaşıyormuşum hissi yaratmıştı bu yüzden kahvemi alıp dışarı çıktım bahçenin oturma alanına gitmeden önce kendime okumayı yarım bıraktığım bir klasik Romeo ve Juliet kitabını kolumun altına sıkıştırıp öyle çıktım, pufa oturup kahvemi ufak masaya bıraktım ve araya sıkıştırmış olduğum kalemi çıkardım bay mafya aşk kitapları da okuyormuş? Bak sen. Göründüğü kadar aslında değildi Doğan o zamanla kendisini belli ediyordu bazen çözmek zor zordu mesela neye sinirlenip kızacağını kestiremiyorum ama zamanla tanımıştım tabi ki...yürekli, dürüst, korumacı, inatçı keçi, sert ama merhametli bir de kıskanç...gülümsedim alışmıştım ona, her ne kadar yaşadığı hayat beni tedirgin etse de bunun için artık çok geçti aslında seviyor mu gerçekten bilmiyordum ama bakışları gerçekten anlamlı bakıyordu sevgiyle bakıyordu gerçekten, aylardır sevdiğine artık yavaş yavaş inanıyordum. Sıkıntıdan patlıyordum kitabı masaya bırakıp oflayarak elime telefonu aldım, acaba ne yapıyordu? Hiç durmadım aradım direk, üç çalışta açtı. "Söyle Elif'im"
   "İşte misin?"
   "Evet güzelim birşey mi oldu?"
   "Hayır olmadı...canım sıkıldı çok? Doğan izin ver azıcık gezmeye gidiyim arkadaşlarımla buluşayım ek derslere gideyim patladım hep evdeyim" biraz sessizlik oldu arka taraftan Kaan'ın sesi geliyordu gözlerimi kapattım kesin izin vermeyecekti, iç çekişini duyunca gözlerimi açıp sabırla bekledim.
   "Bir şartla" yüzüm döküldü şaşırmamıştım.
  "Dinliyorum"
  "Koruma olacak yanında"
  "Bu ne böyle istemiyorum haksız..."
  "Başına birşey gelmesinden korkuyorum dışarı çıkmak istiyorsan anca korumayla yollarım yoksa benim yanıma gel beraber birşeyler yaparız çıkacağım birazdan"
   "Ne yapacağım ki seninle?"
   "Beğenemedin mi?"
   "Evet. Beğenemedim" deyip suratına kapattım ve sinirle oflayarak içeri girdim, yukarı çıkıp dizime gelen kot şortu giydim üzerime beyaz kısa kollu pembe bahar çiçekleri olan tişörtü geçirip saçlarımı arkadan örmeye koyuldum bir kaç tutam yanağıma düşse de hiç umursamadım bir spor ayakkabısı giyinip anahtarı yanıma aldım diğer yandan onu aradım hemen cevap vermişti biraz kızgındı.
   "Bir daha o telefon yüzüme kapatılmasın"
   "Senin yanına geliyorum"
   "Beğenemedim diyordun?"
   "O robotlarla dolaşmaktansa sana katlanırım daha iyi"
   "Ben zor adamım doğru herkes ayak uyduramaz"
   "Bende öyleyim bencillik yapma"
   "Sende de bir Doğan var"
   "Allah yazdıysa bozsun sus, şeytan kulağına kurşun"
   "Abartma be"
   "Sus be"deyip tekrar suratına kapatınca güldüm o beni deli etmeyi sevip eğleniyorsa bende onu deli edip eğlenecektim, ek dersleri ekmeye karar verdim arkadaşlarımla buluşmayı da? Habire ne oldu ne bitti sorularını çekemezdim. Şirketine gittiğimde herkes benimle merhabalaştı sanırım herkes onunla evli olduğumu sanıyordu bu yüzden pot kırmadım doğal davranıp asansörlere yürürken yanıma çıtı pıtı bir kız yaklaştı ve heyecanla yüzüne yelpaze yapıp salladı.
   "Ay siz Elif Soysal değil misiniz?"
   "Maalesef öyle oldu?"
   "Efendim?"
   "Şey diyorum kocamın yanına geldim çok özledim kendisini de" başımı başka yöne çevirip yüzümü buruşturdum. "Muşmula suratlı sahte kocama, Allah'ım düştüğüm duruma bak söyledikçe kahroluyorum"diye hayıflanıp gülümsemeye çalışarak tekrar kıza döndüm.
   "Ben sizi çok merak ediyordum herkes dillere destan güzelliğinizden bahsetiyor sizi görebilmek için çok bekledim yakından daha çok güzelsiniz melek gibisiniz"
   "Teşekkür ederim"
   "Buyurun beraber asansöre binelim bende yukarı çıkacağım hem size eşlik etmiş olurum"
   "Tamam" dedim gülümseyerek, beraber asansöre binip yukarı çıkmayı dört gözle beklerken kız konuşmaya girdi.
   "Yaşınız kaç efendim"
   "Yirmi beş"
   "Çok gençsiniz daha..." üzüntülü söyledi sonra güldü. "Ama Doğan bey sizi görmüş evlenmiş yapacak birşeyiniz kalmadı"
   "Bilmez miyim?" dedim sessizce, asansör durunca hemen kendimi dışarı attım kız elini uzatınca içtenlikle tokalaştım.
   "Sizi tanıdığıma çok mutlu oldum"
   "Teşekkür ederim kolay gelsin"
   "Çok teşekkür ederim" deyip yanımdan ayrılınca iç çekerek onun odasına yürümeye başladım, kapıyı açtığımda gördüklerim karşısında ufak çapta biraz şaşkına girdim sarışın bir tane kadın yemin ederim abartmıyorum göğüsleri dekoltesinden patlayacak gibi görünüyordu Doğan'a gülümseyip imzalanacak yeri gösterince kadının bakışları ona kaydı tuhaf bir şehvetli gülümsemeyle gözlerini onda gezdirince dudaklarımı birbirine bastırdım içimdeki nedensiz kıskançlık yanaklarımı yakmıştı, Doğan dosyayı ona verince başını da kaldırmıştı beni gördüğünde gülümsedi ve sonra kadına baktı kadın bana bakınca yüzü döküldü sonra sahte gülümsemeyle yanımdan geçerken selam verdi.
   "Hoşgeldiniz"
   "Teşekkürler" dedim kaba bir sesle bakışlarını bana çevirince bende ona gözlerimi diktim bir kaç saniye ikimizde birbirimize hoşnutsuz bakınca pes edip gözlerini ayırdı ve odadan çıktı bende kapıyı kapatıp kollarımı göğsümde bağlayarak koltuğa oturdum tabi beyefendi alttan alttan gülüyordu bilmemezliğe vurdum, boğazını temizledi gülmemek için ayrı yeten savaş veriyordu.
   "Hayırdır cimcime ne bu hal? Beni mi kıskandın yoksa?"
   "Neyini kıskanayım senin?" diye tersleyip bakışımı boydan cama çevirdim, gülerek ayağı kalkıp arkama geçti ellerini koltuğun başlığına dayayıp başını uzatınca ileri gittim ama çenesini boynuma koyup başıyla çekince iç çektim.
   "Kıskanma güzelim ben o botoksluya bakmam"
   "Ha yani botokslu olmasa bakacaksın?" o anda gözlerim büyüdü ve dudağımı ısırdım Allah kahretmesin ben az önce ne dedim? Gözlerimi sımsıkı kapatıp küfür ettim ne oluyordu bana böyle gereksiz yere nedensiz yere kıskanmalar hele o ağzımdan çıkan kıskançlık belirti sözü neydi? Ne oluyordu böyle? Doğan tutuldu ama sonra kıkırdadı.
   "Az önce ne dedin?"
   "Hiiiç" diye uzattığımda tekrar güldü ve yanağımı öpüp geri çekildi bende ayağı kalkıp kollarımı göğsümde bağladım ve boydan cama ilerledim.
   "Kıskanma"
   "Sende canım? Hıh...sen kimsin ki seni kıskanacağım canım?" tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu bende yutkunup bakışlarımı kaçırdım. "Kıskanmadım neyini kıskanacağım yani olmadı öyle birşey...kim o kadın kim zaten? Hayır yani kim olduğunu sanıyor ki o kadın? Pörtlek gözlü gibi bakıyor sa..." dilimi ısırdım elimi başıma koyup iki kere vurdum ve kendime kızdım, ağzımdan çıkan sözlere Doğan gülünce ayağımı yere vurdum.
   "Sen şimdi hiç kıskanmadın ha?" tekrar gülünce ona doğru döndüm ve sinirle yüzüne baktım.
   "Kıskanmadım!"
   "Tabi canım eminim"
   "Kıskanmadım diyorum!" diye ayağımı yere vurduğumda gülümseyerek yaklaştı ve kollarının arasına aldı sinirle onu itmeye çalıştığımda bana sıkıca sarıldı kollarımı oynatamıyordum resmen.
   "Tamam kızma kediye elektrik çarpılmış gibi görünüyorsun"
   "Çok komik!" gülmemek için dudaklarını bastırdığında gırtlağında oluşan garip sesleri duydum gülmemek için çaba harcıyordu.
   "Kıskanma tamam merak etme benim gözüm senden başkasını görmez, senin gözlerinde görmeyecek sadece bana bakacak o gözlerin zira kötü olur senin için sevgilim" sıra bendeydi, gülümsedim.
   "Bakacak" dediğimde geri çekilip yüzüme kaşlarını çatmış bir şekilde bakıyordu, elini beline koyup sinirle yüzüme baktı.
   "Ne dedin?"
   "Senden başkasına gözlerim bakacak senden ala yakışıklılar var sen kimsin ki? Papucumun mafyası"
   "Benden başkasına öyle mi?"
   "Evet"
   "Öyle ha?"
   "Aynen"
   "Onu var ya mermi manyağı yaparım!"
   "Ne oldu? Kışkandın mı çen beni?" diye çocuk gibi konuşup gülmeye başladığımda iç çekip gözleriyle beni süzdü.
   "Eyet kışkandım!" diye yüzünü buruşturup çocuk gibi ses çıkarınca oda, aman yarabbi öyle bir kahkaha attım ki yerimde duramıyordum dizlerimin üzerine çöküp tekrar kahkaha attığımda oda gülüyordu.
   "Bir daha yap lütfen Allah aşkına öldüm!" deyip tekrar kahkaha attığımda güldü sonra kolumu tutup ayağı kaldırmaya çalıştı.
   "Yerlere oturma hasta olacaksın"
   "Doğan bir kere daha yap"
   "Saçmalama asla yapmam"
   "Lütfen lütfen son bir kere"
   "Hayır dedim gidiyoruz hadi dışarı"
   "Allah belanı vermesin" dediğimde güldü ve yanağımı öpüp belimi tutarak odadan çıktık.
Akşamın hafif sıcak havasında Bebek sahiline gittik insanlar akşam olmasına rağmen hafif sıcak esen rüzgarda dolaşmaya çıkmış cıvıl cıvıl etrafta gülücük saçıyorlardı, Doğan'ın koluna girdiğimde başını bana çevirip yüzüme çocuk gibi sevinerek bakmıştı elimi tutup sıkınca gülümsedim. Restorana girdik bir yemek yedik ardından boğazın altında bir kafeye gittik güzelce kahvelerimizi içtikten sonra sahile yürümeye devam edince içim açılmıştı burnumdan derin nefes çekip ağzımla geri verdim ve bu havanın güzelliğiyle manzaranın nefes kesen gösterişiyle öyle mutluydum ki...Doğan'ın telefonu çaldığında bankta boğaza karşı oturuyorduk Doğan kaşlarını çatıp telefona cevap verdi.
"Kaan..."
"Doğan çabuk bulunduğunuz yerden çıkın çabuk!" diye bağırınca kaşlarımı çattım öyle bir bağırıyordu ki sesini ahizeden duymuştum Doğan o anda yerinde doğruldu ve kaşlarını daha çok çattı.
"Kaan neredesin ne oldu anlamadım?"
"Doğan kardeşim çıkın oradan Elif'i de al git adamlar oraya geliyor seni ve Elif için..." o anda Doğan hızla yerinden kalkıp elimi tutunca korkuyla kolunu tuttum.
"Kaan..."
"Doğan kaç!" diye gürlediğinde biz daha koşmaya fırsat bulamadan arkamda duyduğum arabanın freniyle başımı ona çevirdim iki araçtan inen beş adam gördüm adamlardan biri silahını bize doğrultunca Doğan telefonu fırlatmasıyla beni tutup denize doğru çekmesi bir olmuştu o sırada silah sesi gelince bir çığlık atıp göğsüne sığındım.
"Elif koş!" dediğinde geri çekildim başımı iki yana salladım. "Elif koş!" diye bağırıp silahını çıkarınca geriye doğru gidip koşmaya başladım o sırada silahlar patlamaya başladığında durdum ve arkamı döndüm, o anda Doğan'ın karnından vurulduğunu görünce bağırdım Doğan can havliyle bana doğru koşarken bir kurşun daha karnından vurulunca ismini bağırıp ona doğru koşmaya başladım, dizlerinin üzerine çöküp elini karnına koydu tekrar ismini bağırıp ona yetiştiğimde dizlerimin üzerine çöktüm ağlamaya başlayarak ellerimi yanaklarına koydum üzerime yığılınca çığlık atıp onu sırt üstü yatırdım ve çığlık atarak ağladım.
"Doğan!" diye bağırıp haykırarak ağladığımda arkamda adamları fark ettim arkamı dönmemle bir adam suratıma yumruk indirince Doğan'ın gövdesine uzandım acıyla bağırdığımda herkes toplanmıştı biri polise diğer ambulans çağırırken adam silahını bana doğru tutunca Kaan'ın haykırışını duydum.
"Yenge!" diye bağırıp bize doğru adamlarıyla koşarken karşımdaki adam bir el karnıma ateş edince acıyla çığlık atıp sırt üstü yere uzandım başım Doğan'ın koluna dayanmıştı acıyla yüzümü buruşturup ona doğru döndüğümde Kaan ve adamları o adamlarla çatışmaya girmişti bir elimle karnımı tutarken diğer elimle Doğan'ın kolunu tutup sarsıyordum acıyla ağzımdan onun adı çıktı gözyaşlarım yanaklarımdan akarken gözlerimi kapattığım sırada kendimden geçtim.
🥀
   Gözlerimi açtığımda karışımda bir duvar saat gördüm ve dıd seslerini duyduğumda gözlerimi kırpıştırıp etrafa bakınmaya başladım bir hastanenin odasıydı kolumda bir serum takılıydı ve bitmek üzereydi ben ne zaman bu haldeydim? Ne zamandır uyuyordum? Doğan neredeydi? Yaşadıklarım gözümün önüne gelince gözlerim doldu yanaklarımdan şakır şakır akmaya başlayınca ağzımdan bir hıçkırık kaçtı, odanın kapısı açılınca Kaan'ı gördüm gözleri kıpkırmızı olmuştu kendisine baktığımı görünce sevinçle gülümseyip hızla yanıma koştu. "Yenge"
   "Kaan" diyebildim sadece boğazım sızlayınca öksürdüm, omzumu tuttu.
   "Yorma kendini"
   "Kaan, Doğan nerede o nasıl?"
   "Ağabeyim iyi merak etme yan odada yatıyor durumu iyi"
   "Kanlar içinde üç dört kurşun yedi Kaan durumunun iyi olmasına inanmamı bekleme"
   "Vallahi durumu iyi"
   "Gidip görmek istiyorum"
   "Elif lütfen yat dinlen" dediğinde sızlanıp seruma baktım, Kaan burukça gülümsedi ve tekrar omzumu sıvazladı. "En azından serumun bitene kadar? Sana evden kıyafetler getirdim ağabeyim içinde...üstünüz hep kan olmuştu" dediğinde tekrar ağlamaya başlayarak başımı pencereye çevirdim ve hıçkırdım, doktora gidip haber vereceğini söyleyip yanımdan ayrılınca gözlerimi sıkı sıkı kapatıp karnıma baktım acı yoktu ama biraz sızlıyordu oflayarak sağ elimle yanaklarımı silip başımı tekrar seruma çevirdim o sırada hemşire bir kız ardından Kaan gelince yutkundum.
   "Ben ne zamandır uyuyorum?"
   "Baya oldu efendim"
   "Saat kaç?"
   "Akşam dokuz"
   "Serum ne zaman biter?"
   "Beş dakika sonra" deyip yanımda dikildi serumun bitmesini ve çabuk çıkarması için beklemeye başladık. Serum bitince üstümü değiştirmek için Kaan'ın koltuğa bıraktığı poşeti aldım tuvalete girdim ellerimi yüzümü yıkayıp üstümü değiştirdiğimde karnım acıyınca yüzümü buruşturup daha dikkatli olmaya çalışarak giyindim, mavi bir kot pantolon ve mavi uzun kollu tişört getirmişti hazırlanmam bitince odadan çıktım, yan odaya yönelip içeri girdiğimde Doğan'ı sırt üstü yatarken gördüm karnı sargı bezleriyle sarılıydı parmağında ve kollarında göğsünde aletler takılıydı yanına ağlamaya başlayarak gittim ve yatağın kenarına oturdum parmağına takılı olan aletli eline dikkat ederek elini tuttum ve sıktım hiçbir tepki vermeyince hıçkırdım ve başımı eğdim yanaklarımı silip biraz daha ona yanaştım ve dikkatli bir şekilde koluna dokundum.
   "Doğan beni duyabiliyor musun? Eğer duyuyorsan elimi sık" dediğimde hiçbir tepki göstermedi yüzü bana dönük gözleri kapalıydı tekrar ağlamaya devam ederek kendi kendime konuşmaya başladım. "Sen beni duysan da duymasan da ben yine içimi dökmek istiyorum...çok özür dilerim? Sana yaşattığım kırıcı şeyler için, seni sevemediğim için..." ağzımdan gürültülü bir hıçkırık koptu ve iç çektim. "Sen çok iyi bir adamsın güvenilir bir adamsın dirayetlisin gözlerini açıp tekrar beni sinir etmeni bekleyeceğim" güldüm, sonra tekrar ağlamaya devam ettim diğer yandan konuşuyor diğer yandan yanağını okşuyordum o sırada kapı açılınca irkildim içeri bir sarışın kadın girdi oda ağlıyordu makyajı olduğu gibi akmıştı beni görünce öfkeyle yüzüme baktı öyle ki yırtıcı bir aslan gibi...tedirgin bir şekilde Doğan'ın koluna dokundum kapıyı kapatıp iki adım attı ve ben daha ne olduğunu anlamadan kadın saydırmaya başladı.
   "Sahte karısı sensin demek? Hepsi senin yüzünden Doğan senin yüzünden o yatakta yatıyor ve sakın seni gerçekten sevdiğine kanma o seni sevmiyor seni kullanıyor evlilik bahanesi yapıp seni her gece becermek istiyor anladın mı? Doğan beni seviyor sen yokken bitli hayatında geçinip giderken Doğan bana aşıktı birlikte olduğumuz geceleri asla unutamam ve şimdi şu geldiğimiz noktaya bak!" diye bağırınca tekrar ağlamaya başladım odaya Kaan girince öfkeyle kadına baktı tam onu tutup çekecekken elimle durdurdum, ayağı kalkıp kadının karşısına geçtim.
    "Doğan'la ne yaşadığınız beni ilgilendirmez ben sadece ona destek olmak için buradayım ayrıca o beni bırakmadı yoksa ben çekip gidecektim..."
   "Çekip gidecekmiş?" ağız yamsuladı. "Sen bu yalanlarla çocuk bile kandıramazsın? Doğan'ın bütün hayatı benim"
   "O yüzden mi beni yanında tutuyor?" Kaan arkadan müthiş laf soktun bakışı atınca yanaklarımı sildim, kadın daha çok sinirlendi.
   "Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Benim babam da bir mafya!" diye bağırıp kolumdan tutunca Kaan da o kadının kolunu tuttu.
   "Pelin hanım zorluk çıkartmayın"
   "Kaan...çiğnerim seni!" diye bağırıp beni dışarı çıkardı karşımızda bir sürü takım elbiseli adamlar vardı odanın kapısını kapatıp bana öfkeyle baktı. "Seninle yalnız konuşalım" dediğinde kolumu tutup ittire ittire bir başka odaya soktu yaşlı bir amcanın odasına girdiğimizde adam şaşkınlıkla bize bakıyordu Pelin elleni beline koymuş ağlamaya başlayarak yanaklarını sildi ve dişlerini sıkıp başını eğdi. "Babam bir mafya ve en kötüsü Doğan'a düşman onu öldürmek istiyor aynı zaman da bende seni öldürmek istiyorum ama Doğan'ın hayatından çıkarsan ben babamı kandırabilirim onu seviyorum ona zarar verme dediğimde babam onu yaşatır öldürmez ama arada tek engel sensin kül kedisi!" diye bağırıp ağlamaya devam edince kalbimden vurulmuşa döndüm, Doğan'ın hayatından çıkmak mı? Nedense onu kaybetme fikri ve başkasıyla beraber olma fikri hem kalbime sancı girmesine hemde kıskançlık yapmama neden olmuştu, nedensiz bu kıskançlık beni sinir etse de Doğan'ı o halde yalnız bırakmak istemiyordum, başımı iki yana salladım.
    "Bunu yapamam onu bırakmam..."
    "Anlamıyorsun!" diye lafımı bağırarak kesti ve çenemi tutup sıkınca kolunu tuttum bende ve öfkeyle yüzüne baktım.
   "Çek o ellerini!"
   "Anlamıyorsun! Babam onu öldürecek! Eğer yaşamasını istiyorsan hayatından çıkacaksın onun? Babamı durdurabilecek olan benim onu seviyorum derim babam zarar vermez ama sen engelsin çık aramızdan! Eğer Doğan'ın mutlu olmasını ve yaşamasını istiyorsan aradan çekil!" diye bağırıp beni bırakınca bende kolunu bıraktım, gözlerim dolmaya başlamış sertçe yutkunarak yumruklarımı sıktım. "Anlıyor musun? Defol git hayatımızdan! Uzak dur ondan!" diye bağırıp kolumu tuttuğu gibi odanın kapısını açarak beni dışarı savurdu Kaan'a tosladığımda dişlerini sıkıp Pelin'e baktı.
    "Haddini aşma ağabeyim uyandığı zaman senin baban bile birşey yapamaz Pelin? Kendini bir bok sanıp mafya çocuğuyum diye ortalıkta köpek gibi geziyorsun bir aynaya bak önce sen? Kendini nasıl kral görürsen gör ama dışarıdan aynı köpek sürüsünden farkın yok" deyip bana destek olarak koridora götürdü Doğan'ın odasının yanında durup son bir kez kapı aralığından baktım o sırada Kaan beni sarstı. "Elif konuşulanları duydum...gerçekten gitmeyeceksin değil mi?"
   "Gideceğim Kaan"
   "Ne?" diye şaşkınca sordu ağlamaya başlayarak başımı göğsüne dayadığımda elini başıma koyup okşadı.
   "Yapamam Kaan...onun babası Doğan'a düşman öldürecek kız onunla beraber olmak istiyor arada ben engelim hayatından çıkmak zorundayım ona birşey olsun istemiyorum" deyip geri çekildiğimde yüzüme endişe ve üzüntüyle baktı.
   "Elif sen ne dediğinin farkında mısın? Ağabeyim uyandığı zaman neler olur hiç düşündün mü? Değil bizi, o kadının babasını çiğ çiğ yer!"
   "Anlamıyorsun Kaan düşmanlar bunlar! Doğan'a birşey yapabilirler dediklerini yapmadığım sürece? Onun kılına zarar gelsin istemiyorum tamam mı? Bunu yapamam ona birşey olursa ben...ölürüm" deyip ağlayarak koridorda koştum arkamdan bağırıp bana yetişmeye çalışsa da yapamadı, hıçkıra hıçkıra koşa koşa taksi durağına giderken yol kenarında bekleyen Kasım'ı gördüm ellerini önünde birleştirip başını eğdi.
   "Kaan beyin emri efendim sizi Doğan ağabeyimin evine bırakmamı istedi"
   "Kasım beni evime götür artık Doğan'ın hayatında bir Elif, Elif'in hayatında bir Doğan olmayacak"
                                    🥀
Doğan Soysal.
Homurdanarak gözlerimi açtığımda akşam vakti olduğunu gördüm iç çekerek gözlerimle kendimi süzdüğümde neler olduğunu anlamaya çalıştım, sahilde olanlar aklıma gelince aklım Elif'e gitti o anda kalbim hızlandı o neredeydi? Onu görmem gerekiyordu, kapı açıldığında Kaan hemşire bir kadın ve doktor girdi içeri kaşlarımı çattığımda hemşire biten serumu kolumdan çıkardı doktor beyaz önlüğün ceplerine ellerini sokup bana koyu gözleriyle iyice her yerimi inceledi. "Nasılsınız Doğan bey?"
"İyiyim"
"Ağrınız acınız var mı?"
"İyiyim dedim? Kaan" dediğimde yutkunup bana tedirgince bakınca kaşlarımı çattım birşey vardı kesin. "Ne öyle tavuk gibi ürkek duruyorsun?"
"Birşey yok kardeşim" deyip omzunu silkti o sırada doktor ve hemşire çıkınca içeri Pelin girdi o anda fevrim döndü dişlerimi sıktığımda kıpkırmızı gözlerle yanıma koşup yatağın kenarına oturdu.
"Doğan iyi misin?" diye sorup elini uzattığında bileğini tutup ittim.
"O geceden sonra ne yüzle yanıma gelirsin?"
"Babam seni öldürmek istiyor"
"Senin babanı serçe parmağımın kiriyle yok ederim sen kimsin?"
"Adamları topluyor Doğan"
"Alayı gelsin ben tek başıma da bir orduyum"
"Evet o yüzden üç kurşunla yere serildin?"
"Bir de sana sıkayım dayanabilecek misin?" diye öfkeyle yüzüne baktığımda iç çekip yanımdan gitti başımı Kaan'a çevirdiğimde Pelin'e öfkeyle bakıyordu benim baktığımı görünce tekrar yutkundu. "Ne oldu oğlum konuşsana? Elif yok o nerede iyi mi?"
"Kardeşim şey..." kaşlarımı çatıp yerimde doğruldum karnıma giren acıyı umursamadım öfkelenmeye başlayarak dişlerimin arasından konuştum.
"Ne lan konuşsana!" diye bağırdığımda gözleri kızarmaya başladı, o anda yüzüm donuklaştı endişeyle çarşafı sıktım. "Ona birşey mi oldu yoksa? Nerede o!"
"Yok ağabey sakin ol senin evinde dinleniyor sabahtan beri senin yanındaydı o yorulmasın diye senin evine yolladım" içimdeki endişe azalmış derin bir iç çekerek yerimden kalktım Kaan endişeyle tedirginlik arası yüzüme baktı ve kolumu tuttu. "Kardeşim ne yapıyorsun?"
"Eve gideceğim"
"Olmaz!" diye panikle söyleyip tekrar yutkununca dişlerimi sıktım.
"Garip davranmayı keser misin? Evime gidip evimde dinlenmek istiyorum Elif'imi görmek onunla uyumak istiyorum" deyip kısa kollu mavi tişörtü giydim Kaan volta atmaya başlıyordu tavırları şüpheliydi kendisine baktığımı görünce durup zorla gülümsediğini anladığımda tek kaşımı kaldırdım. "Benden sakladığın birşey mi var?"
"Yok"
"Ne o zaman bu garip tavırlar? Gören de zanneder ki basuru var acıdan duramıyor" deyip giyinme işlemini tamamladım, hastaneden çıktığımızda Kaan'ın yüzü daha tedirgin bakıyordu acılı ve endişeli eve yaklaşmaya başladığımızda korumalarım bahçeye dizilmişti bakışlarımı Kaan'a çevirdiğimde ağlayacak gibiydi gözleri kan çanağına dönmüştü. "Oğlum neyin var söylesene? Bir kız çocuğu tecavüze mi uğradı?"
"Hayır"
"Ne o zaman bu tavırlar?" deyip cevap beklediğimde konuşmadı, iç çekip arabayı garaja çektim. Adamlarım bana geçmiş olsun dediklerinde eve girdim Kaan da peşimden girip alnında terler birikmiş bir şekilde koltuğa oturunca etrafın çok sessiz olduğunu fark ettim anahtarı koltuğun üzerine bırakıp merdivenlere ilerledim yukarı çıkıp odama girdiğimde yatağın bomboş olduğunu gördüm, kaşlarımı çatıp endişe etmemeye çalışarak tekrar aşağı indim salona geçip Kaan'a baktığımda ağlamaya başladığını görünce endişem daha çok çoğaldı. "Kaan Elif yok odada? Bana yatıp dinlendiğini söyledin? Kaan...Elif nerede?" dediğimde ağzından hıçkırık çıkınca beynimden vurulmuşa döndüm yüzüm acıyla buruşup boğazımdaki yumruğu yutkunarak itmeye çalıştım ama olmadı. "Kaan sana diyorum Elif nerede!" diye bağırıp sinir krizi geçirmeye başladığımda ayağı kalkıp sesli bir şekilde ağladığında kollarını tutup sarstım. "Ona birşey mi oldu? Ne oldu ona konuş diyorum!" diye gürlediğimde ağlamayı kesip gözleri kırmızı bir şekilde yüzüme baktı.
"Gitti ağabey...gitmek zorunda kaldı"
"Nasıl...nasıl zorunda kaldı?"
"Pelin...Elif'i senin hayatından çıkması için tehdit etti babası seni öldüreceğini söylemiş Pelin onun hayatından çıkıp gitmezsen babam onu öldürür dedi babamı ben durdururum çünkü kendisini sevdiğimi söylerim babam ona zarar vermez dedi tek engel Elif olduğunu söyledi...hastaneden kovdu onu, Elif senin hayatını kurtarmak için gitti" dediğinde bağırdım gürledim ve dizlerimin üzerine çöküp ağlamaya başladığımda Kaan da ağlayarak yanıma geldi, ciğerim ateşler içinde kavruluyordu öldüğümü zannettim ki zaten öldüm hayatı sevdiren aşkım gitmişti kalbimdeki sancıyla yüzümü buruşturup ayağı kalktım gözlerimi silip öfkeyle dişlerimi sıktım ve Kaan'a baktım.
"Adamları topla"
"Nereye ağabey?"
"Pelin'in babasını gebertmeye gideceğiz ardından o sürtüğü yok etmeye!" diye bağırıp yukarı çıkmaya başladım Kaan aşağıdan adamlarıma emir verip arabayı hazırlamalarını söyledi bende hemen üstümü çıkarıp takım elbisemi giydim can yeleği takıp silahlarımı belime geçirdim tüfeği de omzuma asıp aşağı indim, otuz adamım birden bana emir bekleyen bir bakışla bakıyordu. "Arabaya binin bu gece av vakti!" deyip herkes arabalara dağılınca Kaan ve ben arabaya yerleştik, arabayı çalıştırırken Kaan'a öfkeyle baktım. "Seninle de sonra hesaplaşacağız"
"Kardeşim benim suçum yok Elif gitmek istedi engel olamadım"
"Zorla tutacaksın o zaman Kaan!" diye bağırıp gaza bastım.
Babasının evine geldiğimde Kaan'a baktım, Kaan da arabadan inip adamların karşısına geçince arabadan indim bagaja yöneldim, kapağı açıp içine baktım gizli kapağı kaldırdığımda el yapımı bombalar olduğunu gördüm ve başımı sallayıp adamlarıma baktım. "Evin her yerine havuzuna varana kadar bu el yapımı bombaları yerleştirin geriye tek adam kalmasın!" deyip bahçeye yöneldim korumalardan bir kaçı önümü kesince silahı çekip doğrulttuğum gibi üçünü birden vurdum, Kaan benimle gelirken adamlarım bombaları taşıyordu korumlar daha çok çoğalmaya başlayınca çatışma çıkmıştı zaten, duvara sinip iki korumayı nişan alarak ikisini de vurdum evin bahçesinden dolanmaya başladığımda içeridekilerin çığlık seslerini duyuyordum bahçenin arka duvarına geldiğimde silahın üst demirini çekili tutup korumalara bakındım ikisi adamlarımın peşine düşerken ikisini de yere serip diğer taraftan dolandım adamlarım arka taraflara koşup bombaları düzenlerken bende evin arka kapısına kurşun yağdırıp tekmeyle ittim, arka odadan çıkıp ilerlediğimde Pelin ve Ziya salondaydılar beni gördüklerinde Ziya hemen ayağı kalktı.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun? Kim olduğumu unuttun galiba?"
"Esas sen benim kim olduğumu unuttun galiba? Beni vuracakmışsın al vur!" diye bağırıp silahımı ona çevirdim Ziya yüzüme korkmaya başlayarak bakınca kaşlarımı çattım. "Vursana? Kızına ve her yere vuracağım demişsin bak şimdi karşındayım ayağına geldim vur hadi...bakma bana öyle vursana ulan!" diye gürlediğimde silahın arka tarağıyla çenesine bir tane geçirmemle bağırarak koltuğa oturdu. "Vursana lan!" diye bağırıp tekrar vurdum. "Vursana lan!" diye tekrar bağırıp tekrar ağzına geçirdim, suratı olduğu gibi kandı döndüm onun kızına? Korkuyla bana bakıp geri çekilirken koltuğa yapıştı. "Sana ben ne dedim? Hayatımdan sevdiğim kızdan uzak dur dedim ama sen ne yaptın onu benden o küçük beyninle uzaklaştırmak için tehdit ettin öyle mi?"
"Doğan..."
"Kes!" diye gürleyip silahı bacaklarına uzattım iki bacağına iki tane sıktığımda babası feryat kopardı kızı çığlık atarak ağlamaya başlayınca Kaan içeri girdi.
"Ağabey korumlar bitti"
"Cesetleri buraya taşıyın sonra evi komple patlatın cayır cayır yansınlar" dediğimde adamlarım dediklerimi yaptılar öldürdükleri adamları salona koydular diğer adamım Ziya'yı ve kızını sandalyeye bağlayıp salonun ortasında bıraktılar herkes evden çıkınca adamlarım bombaları patlatmak için işe koyuldu, arka bahçenin tamamı patlarken Kaan elinde benzinle geldi kaşlarımı çattım oda gülümsedi. "Canlı canlı yakalım mı?"
"Git yap" dediğimde başını sallayıp içeri girdi adamın ve kızının üzerine benzin döküp çakmağı yakınca adam ve kızı korkuyla bize bakarken son sözlerimi söylemek için ikisine baktım. "Bu Elif için" deyip işaret ettiğimde çakmağı üzerine bırakınca ikisi de yanmaya başladı cayır cayır, çığlıkları ve feryatları evde yankı yaparken hemen dışarı çıktık adamlarım evin eşyalarına benzin döküp yakmaya başladılar onlar dışarı çıkınca evin yerini bombaladılar. Evime geldiğimde gecenin dördü olduğunu gördüm iç çekip üzerimi değiştirdim ve duşa girdim, aklıma Elif geliyordu uyuyor mudur? Nasıldır? Öyle deli gibi merak ediyordum ki...Kaan kapıya tıklayınca suyu kapattım. "Ne var?"
"Özür dilerim"
"Bana yalan söyledin...evimde olduğunu söyledin üstüne bir de gerçeklerden bahsetmedin"
"Korktum ne yapayım? Söylemedim dilim varmadı bir de birşey daha var..."
"Ne?"
"Elif karnından vurulmuştu" dediğinde içimdeki sızlama daha büyük ateşle harlanmaya başlamıştı, sessizce ağlamaya başlayarak dişlerimi sıktım.
"Durumu nasıl?"
"Doktor çok iyi olduğunu söyledi merak etme çok iyi evinde şimdi dinleniyor"
"Yanına gideceğim"
"Ağabey delirdin mi? Kız sabahtan beri zaten ağlayıp durdu başında bırak bir evinde uyku çeksin durumu da iyi zaten" dediğinde iç çekip suyu açtım Kaan'dan ses gelmeyince boğazım parçalanacak derecede bağırıp gürledim ve saçlarımı ellerimin arasından geçirdim, duştan çıktığımda sinir ilaçlarımı içip kendimi yatağa attım onun baş koyduğu yastığı alıp sarıldım ve karnından vurulduğunu daha önce öğrenseydim hemen giderdim ama o şimdi uyuyordur diye gitmek istemedim saat sabahın beşiydi iyi midir? Nasıldır? Durumu nasıl diye düşünmeden kendimi alamıyordum, en sonunda ağlayarak uykuya dalmıştım mafya olmam birşeyi değiştirmezdi ağlamam zayıflık değildi sevdiğimden, acı çektiğimden dolayıydı benim de bir kalbim vardı, bu kadar şeyden sonra ağlamam çok normaldi.
Elif Demiray.
   Karnımdaki acıyla ağlayarak yerimde doğruldum yanaklarımı silip bağırdım ve elimi karnıma götürüp baktım, kanamam olmuştu inleyerek ayağı kalkmaya çalışırken kapı çaldı yavaş yavaş acıyla inleyerek kapıya gittim açtığımda karşı komşum Deniz bana endişeyle bakıyordu, yeşil gözleri her yerimi inceledi karnıma baktığında kolumu tuttu ve gözlerime baktı. "Elif abla iyi misin neyin var karnına ne oldu? Bağırma seslerini duyup gelmek istedim"
   "Birşeyim yok sadece yaralandım"
   "Doktora gitmemiz gerek abla"
   "Ben iyiyim Deniz merak etme gir evine" dediğimde dişlerini sıkıp elini kolumdan çekti.
   "Kim yaptı bunu sana?"
   "Deniz ablam çok yorgunum lütfen" dedim, başını sallayıp kapısına yaklaştı tam kapıyı kapatacakken terler konuştu.
   "Birşeye ihtiyacın olursa hemen söyle abla"
   "Tamam ablam teşekkürler" deyip kapıyı kapattığımda öksürmeye başladım, boğazlarım acıyordu burnum akmaya başlamıştı ve ciğerlerim sızlıyordu ağlamaya devam ederek tuvalete gittim ecza dolabından sargı bezi alıp odama girdim ve karnımı açıp eski sargıyı çıkardım dikişlerimden bir tanesi patlamıştı kanıyordu dişlerimi sıkıp çığlık attım ve hıncımdan yatağa bir yumruk indirdim, temiz sargıyı karnıma sarıp ucunu ikiye böldüm ve birbirine bağlayıp sol tarafıma yattım, ağlayarak diğer yastığıma bakıyordum Doğan genellikle solumda yatardı bana sarılırdı sanki o şuan yanımdaymış gibi gövdesine dokunurmuşum gibi elimi yatağın üzerinde gezdirdim. "Doğan" dedim ve tekrar hıçkırarak ağladım. "Doğan" dedim tekrar ve öksürerek gözlerimi kapattım şimdi sırtımdan aşağı sıcak terler akıyordu grip olmuştum daha berbat olamazdı herhalde? Hıçkırdım tekrar ve yastığa sarılıp uyumaya çalıştım.
Doğan Sosyal.
   Doğan.
  Doğan.
  Hemen gözlerimi açıp sağ tarafıma baktım Elif yoktu ama sesini çok net duymuştum deli gibi etrafıma bakındım gerçekten yoktu öyleyse neden sesini duyar gibi oldum? Neden iki kere seslendiğini uykuda olmama rağmen duydum? Başımı tekrar yanıma çevirdim yastığına sarıldım gözlerim dolsa da dişlerimi sıkıp kendimi kastım. "Elif'im" dedim ve gözlerimi kapattım uyumaya çalıştım.

🥀 MAFYA : Acem Kızı 🥀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin