Bir Umut Oldun Yüreğime
Ama Sevmiyorsun Beni
Bir Yazı Oldun Hayat Defterime
Ama Sen Siliyorsun Okumadan Bir Kere
Yapma Bunu Bana Elif'im
Gözlerin Katile Bakışı Gibi Bakma Gözbebeklerime İnan, Senin O Bakışın Kurşundan Beter Vurur Kalbime
İtme Beni Elif'im Kendinden
Senden Uzat Durmak Kanser Saçar Ciğerime
Beni Yaşarken Ölü Hale Getirme
Bir Kere Olsun Gülümse Yüzüme
Toprak Atma Üstüme
Ben Deli Gibi Seviyorum Seni
Lütfen İnan Bu Sözlerime
~ Doğan Soysal ~
🥀
Elif Demiray.
Yanı başımda mırıltılar inlemeler diş sesleri gelince kaşlarımı çatıp gözlerimi açtım Doğan koltukta benden yana dönmüş alnından terler akıyordu titriyordu endişeye kapılarak yerimde doğruldum ve omzunu tuttum o anda dişlerini sıkıp bileğimi tuttu ve öyle sıktı ki canım feci yanmıştı acıyla bağırırken hemen gözlerini açtı ve yüzüme baktı, derin derin nefes alıp kendisine gelince inlemem üzerine gözlerini bileğime çevirdi ve hemen bıraktı hemen yerinde doğrulup elimi tuttu ve kızarıklığa baktı. "Elif...E-Elif ben çok üzgünüm kabus yüzünden ne yaptığımı bilmiyordum özür dilerim" dedi telaşla, hafifçe gülümseyip elini tuttum ve onu sakinleştirmek için kolunu sıvazladım.
"İyiyim birşeyim yok"
"Acıdı mı?"
"Hayır"
"Özür dilerim"
"Sorun değil" dediğimde derin bir iç çekip beni kendisine çekti ve sıkıca sarılınca bende yavru kedi gibi başımı omzuna koydum elleri sırtımı ve bileğimi okşarken burnundan çıkan nefesi alnıma çarpıyordu.
"Dün iyi bir gün değildi kabus gördüm bilmiyorum"
"Bak uyandın işte"
"Elif?"
"Efendim?" dediğimde geri çekildi yüzümü avuçlarının arasına aldı ve gerçekten hüzünlü bir şekilde konuştu.
"Beni sakın kendinden mahrum etme" dediğinde bakışlarımı kaçırdım ellerini tutup nazikçe ittim ve ayağı kalktım.
"Sana kahvaltı hazırlasam çok iyi olacak" deyip odadan çıktım.
Beni okula ilk defa götürmüştü sınavlarımdan dolayı izin vermişti eğitim almama ama her tenefüs başı hep onu görüyordum arabası okulun ön kapısındaydı arkadaşlarım aşk şarkıları söyleyerek onu gösteriyorlardı, okul bitince onun zoruyla mecburen alışveriş merkezine gittik iç çamaşırından tutun takısına kadar bakım ürünlerinden tutun kızsal şeylere varana kadar, herşeyi almıştı alışveriş merkezinden çıkarken ellerimizde bir yığın paketler vardı millet şaşıp kalıyordu, Doğan paketleri arabasının bagajına koyup korumalara dikkatli olmalarını söyleyip benim elimi tuttu ve bir restoranın oraya götürmeye başlayınca hem huzursuz oldum hemde garip bir şekilde mutlu olmuştum çünkü ilk defa bir erkeğin benim elimi böyle samimi ve karşılık beklemeden tutması beni mutlu etmişti ama huzursuzluğum da vardı...o beni bildiğiniz kaçırmıştı ve ben böyle birini bir katile böyle sempati duymam doğru değildi bu ben değildim ben değildim o ne zaman benim hayatıma girdi yada zorla girdi diyelim, dengem altüst olmuştu silahlar, çatışmalar kaçırılmam beni öpmesi sevmesi...elimi kibarca çekmek istediğimde daha sıkı tuttu ve sessizce söylendi.
"Sakın belli etme karşımızdan bize doğru gelen karı - koca düğündeki akrabalarımın yakınları" deyip gülümsemeye çalışınca içimden küfür edip gülümsemeye çalıştım, gayet şık giyinimli bey ve hanım karşımızda durmuş bize samimi bir şekilde gülücük yollamışlardı.
"Doğan nasılsın hayatım?"
"İyiyiz Allah'a şükür Sertap abla sen nasılsın?"
"İyiyiz bizde Allah'a şükür"
"Selamün aleyküm Doğan kardeş"
"Aleyküm selam Sinan"
"Nasıl gidiyor işler falan? Haberini aldık vurulmuşsun" dedi alaylı bir şekilde sonra gözleri benimle buluştu bakışlarında tehlikeli ve ezici bir hissiyat belirince Doğan'a daha çok sindim kolunun altına girince memnun oldu daha çok kendisine çekti ama Doğan şuan sinirliydi.
"Ne çabuk duyuluyor olaylar? Özel bir spiker mi tuttun hayatımla ilgili bilgileri yayman için?" bu sözün altında kalsa iyi olurdu aslında Sinan beyin çünkü cevap verirse olay yeri inceleme haline geleceği bariz bir gerçekti, eşi Sertap hanım kocasına sert bir bakış atıp Doğan'a döndü.
"Kuzum sen Sinan'a bakma o hep böyle sivri dilli işte"
"Bilirim" dedi Doğan tehlikeli bir şekilde, Sertap hanım eşine göre daha naif daha sevecen duruyordu yeşil gözleri benimle buluştu öyle içten davranmış bakmıştı ki demezdiniz yani bu kadın nasıl o kadar zenginliğin içinden böyle burnu havada çıkmadı? Bende şaşkına girsem de bazı zenginler egolu değildi sanırım, elini uzatınca bende aynı içtenlikle tutup selamlaştım.
"Nasılsın bir tanem?"
"İyiyim Sertap hanım siz?"
"Ay valla ne olsun çoluk çocuk uğraşıyoruz bizim ikizler var ikisi de kız iki oğlumuz var onları eve postaladık hizmetçi bakıyor bizde kendimize vakit ayırmak için dışarı çıktık" gözlerim büyüse de bozuntuya vermedim ama dört çocuk nedir? Çok çalışmışlar belli, gülümsedim ve içten bir şekilde cevap verdim.
"Haklısınız çocuklar olunca kendinize vakit kalmıyor işler falan derken kendinize vakit ayırmıyorsunuz bir anne - baba olmak kolay değil tatlı şeyler de olsa da bir zaman sonra insan kendisine vakit ayırsın ister"
"Aynen öyle güzelim, eee evlilik falan nasıl gidiyor? Neden düğün olduğunda bizi çağırmadınız? Amcandan duydum evlendiğini çok ayıp Doğan" sıkıntıyla nefes alıp verdi ve çapkınca gülümsedi uzanıp yanağımı öpünce yanaklarım kıpkırmızı kesildi bakışlarımı yere çevirdim o sırada Doğan öyle bir açıklama yaptı ki, yer yarılsa da yerin dibine girsem dedim içimden.
"Çok ani oldu birlikte olduğumuzda evlenmeye karar verdik birbirimize o gece birlikte olduğumuzda duygularımızdan bahsettik sonra nikah için beklemek istemedik erken hamile kalma konusunda endişe ettim sonuçta o gece biraz abartmıştık ama halimizden gayet memnunuz" dediğinde yanaklarım daha çok yandı hafif soğuk rüzgarda düşünün terleyen bir insan olur mu? Olur kardeşim, misal ben! Sertap hanım güldü ve başını iki yana salladı.
"Ah sen Doğan...bir zamanlar ne kızlar vardı hayatında çamaşır değiştirir gibi kız değiştiriyordun ama şimdi Allah var Elif afet bir kadın değerini bil"
"Her gece" dediğinde dişlerimi sıkıp bakışlarımı ona çevirdim, havadan sudan konuşmanın ardından vedalaşınca öfkeyle ona dönüp baktım oda hiçbir şey olmamış gibi elimi tutmuş restorana sürüklüyordu.
"Sen ne yaptığının farkında mısın? Pislik olduğunu biliyordum ama bu kadar ileri gitmen çok ayıp Doğan! Her gece ne?" güldü ve cevap vermedi. "Bir de utanmadan gülüyorsun? Bu yaptığın büyük bir terbiyesizlik hem yalan söylediğimiz yetmiyormuş gibi bir de sahte gecelerimizi utanmadan..."
"Elif keyfimden yapmadım bende? İnandırıcı olsun diye"
"Başka şeyler söyleyebilirdin? Ayrıca başka yalan bulamadın mı bana söyleyecek?"
"Yemek olarak ne istersin?"
"Gerçekten ömür törpüsü bir adamsın!" diye sinirle sesimi yükseltip elimi hızla çektim ve restorana ilerledim o anda hemen kolumu tutup kendisine sertçe çekince ağzımdan bir inilti çıktı dudaklarım ve gözlerim korkuyla açılırken bana dişlerini sıkarak bakıyordu.
"Bir daha...elini tuttuğum zaman çekmeyeceksin, sana sarılmak istediğim zaman geri çekilmeyeceksin anladın mı?"
"Emir küpü!"
"Asi!"
"Katil!" diye kızgınlıkla söyleyince orada bir durdu dudakları aralandı sanki tokat yemişti sanki dünyası yıkılmıştı, gözleri öyle bir hüzünle baktı öyle bir kahredici üzüntüyle baktı ki ne dediğimi sonradan idrak etmiş ve kalbimde oluşan sızlama nefesimi kesmişti.
"Katil" diye sessizce mırıldandı, gözlerim doldu kalbimdeki sızlama daha çok içimi yok ederken kekeledim.
"Do-Doğan özür dilerim be-ben sinirle söyledim özür..." hafifçe kendisinden uzaklaştırıp cebinden para çıkardı ve elime tutuşturdu.
"Git ye yemeğini" şaşkınlıkla ve ağlamaya başlayarak yüzüne baktım.
"Ama sen?" öyle bir iç kanatan acıyla yüzüme baktı ki dizlerim titredi gerçekten ona katil demem bu kadar ağrına gitmiş miydi?
"Ben yiyeceğimi yedim Elif'im vitamini eksik kalsın haydi eyvallah" deyip arkadını dönüp gitmeye başlayınca ağlamaya devam ederek arkasından gidişini izledim, kendime kızdım küfür ettim bir anda sinirle çıkan bir kelime yüzünden onun kalbini kırmıştım evet o ileriye gitmişti ama niyetim uyarmaktı kalp kırmak değildi ağzımdan çıkmıştı bir anda Allah kahretsin ben nasıl bir insandım? Kalbini kırmıştım! Peşinden koşmak için ileri gittiğimde çoktan arabasına binip gaza köklenmişti arkasından ise korumaları başıma bırakmıştı. Verdiği parayı harcamadım yemek yiyemedim en kötüsü beni tek başıma bırakmıştı korumlar yanımdan ayrılmıştı istesem evime gidebilirdim ama nedense gitmek istemiyordum onu bırakmak istemiyordum tersi...ona kendimi affettirmek istiyordum dediğim kelimenin anlamı benim için belki önemsiz olabilirdi ama onun için can evinden vurmuştu bu tek kelimem...katil, bunu söylediğimde gözlerindeki hüznü görünce içim hala parçalanıyordu, karanlık olduğunda tedirgin bir şekilde onun evine gittim yüzüne beni kaçıran kişiydi ama şimdi durum kendimi affettirmeye getirtmişti hayat gerçekten garipti...zile bastığımda dudağımı ısırdım kapı açıldığında gözlerimi yere çevirdim. "Doğan özür dilerim yüzüne bakacak haddim değil ben..." gözlerimi yukarı kaldırdığımda Doğan değildi Kaan açmıştı kapıyı büyük çapta hüzün ve merak içinde bir kaç saniye konuşamadım, Kaan cevap verdi.
"Ağabeyim yok" dediğinde gözlerim dolmaya başladı, sesim titreyerek konuştum.
"Ne-nerede?"
"Gitti"
"Nereye?" diye sorduğumda iç çekti ve kenara çekildi içeri girip etrafıma baktığımda bizden başka kimsenin olmadığını gördüm Kaan dışarı çıkıp korumalara talimat verdi evi ve beni korumaları için, sonra bana hüsranla döndü ve cevap verdi.
"Bilmiyorum"
"Sana söylemedi mi?"
"Hayır Elif...aradım açmadı mesaj attım cevap vermeyi geç görüldü bile atmadı, nereye gittiğini inan bende bilmiyorum" dediğinde hemen ağlamaya başlayarak koltuğa oturdum oda gerçekten üzülerek kapıyı kapatıp yanıma yerleşti ve elini dostça sırtıma koyup sıvazladı iç çekti. "Ne oldu? Birşey olmuş belli"
"Ona en son söylemem gereken şeyi tek celse de söyledim...benim yüzümden" dedim, ağzımdan hıçkırık kaçınca daha çok yanıma yaklaşıp sırtımı sıvazlamaya devam etti.
"Söyle"
"Ona katil dedim bana emir vererek konuştu sinirime dokundu bende o sinirle katil dedim ama inan onu kırmak için söylemedim Kaan valla billaha niyetim bu değildi kızgınlıkla çıktı ağzımdan ben gerçekten çok üzgünüm ne yapacağımı bilemiyorum" deyip ellerimle yüzümü kapattım ve sarsıla sarsıla ağladım, gerçekten içimdeki ateş büyüktü canım yanıyordu hala aklıma onun o bakışı gelince...ya kalbimden vuruluyordum kemiklerimi kemiriyordu içimi deşiyordu tarifi yoktu bunun anlatmaya? Dili olmayan ama hissiyatı bütün vücudu bitiren bir acı.
"Keşke demeseydin ama olan oldu bir kere? Ara onu belki senin telefonuna bakar seni çok seviyor belki bir ihtimal cevap verir"
"Hiç sanmıyorum"
"Denemelisin"
"Ya açmazsa?"
"En azından bilmiş olursun aklında soru işareti kalmaz açar mı açmaz mı diye? Bence dene...bazen, bilmemektense bilmek daha iyi çünkü adımını ona göre ayarlarsın...bence dene derim Elif" deyip iki kere sırtıma hafifçe vurdu ve ayağı kalkıp evden çıkıp gitti, yarım saat geçti bir saat oldu ne o aradı mesaj attı nede ben, ne o eve geldi nede ben koltuktan kalktım? Kaan'ın dedikleri aklıma gelince mantıklı olduğuna karar verip telefonumu elime aldım ekran bana bakıyor ben ekrana, arayıp açarsa ne diyeceğim? Özür dilerim falanla olmaz ki...oflayarak telefonu yana koydum ama hiç değilse Kaan'ın dediği gibi aklımdan çıkmış olurdu açar mı açmaz mı ikilemde kalmazdım, cesaret edip aradım bekledim bekledim telesekretere bağlanıyordu tekrar aradım açmadı tekrar aradım yine açmadı ve ben tekrar ağlamaya başlayarak koltuktan kalkıp yukarı çıktım yatağa yatıp gözlerimi kapattım aklıma yine o bakışı gelince ciğerlerim parçalandı içim sızladı ağzımdan hıçkırık kaçınca elimle ağzımı kapattım o anda kapı sesi gelince gözlerim kocaman oldu içimde bir anda kelebekler uçuşmaya başladı hemen yataktan kalkıp odadan çıktım ve aşağı indim salonun ortasında onun heybetli duruşunu görünce kalbim hızlı hızlı çarpmaya başladı benden mutlusu yoktu sanki, söyle ki onu gördüm ya evim gibi olduğunu anladım sığınacağım güveneceğim biri olduğunu anladım, hemen koşarak merdivenlerden inip karşısına geçtiğimde telefonuna bakıyordu kaşları çatılıydı sanki ben yoktum ama darılmadım kullandığım kelime gerçekten onu üzmüştü normaldi bu tavrı, gülümsediğimde gözlerini bana çevirdi soğuk ve acımasız bir şekilde konuştu.
"Neden aradın? Bir katili çok mu merak ettin?" diye sorduğunda gülümsemem soldu burnumu çekip bakışlarımı göğsüne çevirdim ve çocuk gibi sessizce ağlamaya başladım. "Bir soru sordum" dişleri sıkılıydı, ağlayarak konuştum.
"Ben...b-ben çok üzgünüm Doğan niyetim kalbini kırmak değildi vallaha bak özür..."
"Bunları söylemek için mi aradın?"
"Ö-özür dilerim" hıçkırık çıkınca ağzımdan tutamadım kendimi ona sarılmak için ileri gittiğimde hemen geri çekilip kaşlarını çattı.
"Sen diyordun ya yaklaşma bana...sende bana yaklaşma? Bu katil..." üstüne basarak söyledi. "Sana zarar verebilir"
"Doğan..."
"Sesini duymak istemiyorum..." deyip arkasını döndü ve yukarı çıktı peşinden gittim odasına girdiğinde bende yanına gittim.
"Doğan sen beni kaçırdın zorla öptün karın olma rölü yapmam için rica ettin kırmadım dediklerini yaptım tamam dediğim şey ağırdı onu söylememem gerekiyordu ama sinirle çıktı ağzımdan..."
"Açıklama yapmanı isteyen olmadı Elif kendi kendine konuşana deli derler" deyip dolabını açtı ve bir tane takım elbisesini çıkarıp yanımdan geçti peşinden gittim.
"Doğan izin ver telafi edeyim..."
"Duyduğumu beynimden silebilir misin?" diye sorduğunda bir cevabım yoktu, haklıydı silemezdim. "Telafi edemezsin" deyip yanımdan hızla gitti ve evden çıktı, boynumu büküp hıçkırarak ağlamaya devam edip gidişini izledim.
Gecenin üçü olduğunda yatağımın üzerinde siyah bir zarfın olduğunu sonradan görmüştüm, uzunca yazdığı şiiri okuyunca daha çok ağlamış gözlerim şişmişti şu sözü benim canımı öyle yakmıştı ki, nefessiz kalmıştım.
Gözlerin Katile Bakışı Gibi Bakma Gözbebeklerime
İnan, Senin O Bakışın Kurşundan Beter Vurur Kalbime. Ağlayarak yatağın içine girip mektubu göğsüme bastırdım, onu bu denli üzeceğimi bilseydim dilimi keserdim niyetim bu değildi üzmek değildi, kızgınlıkla çıkmıştı ama ne fayda ki? Olan olmuştu bir kere, geri dönüşü yoktu ki. Gitmişti.
Doğan Soysal.
Ah bu Elif yok mu? Her defasında beni kendisine aşık edip bir anda nasıl üzüyordu? O bakışları o ağlayışları bana sarılmak isteyişi...kendimi öyle zor tuttum sarılmamak için öyle zor tuttum ki ecel teri döküyordum, kalbimi bu kadar çok kırmasına rağmen gönül bahçem ona gül vermek istiyordu ama ah bu kahrolası gurur yok mu? Bitiriyordu sevgiyi, aşkıyı, kısacası herşeyi. İçim sızım sızım sızlıyordu sanmasın ki tek taraflı acı çekiyordu sanmasın ki sadece onun kalbini kırdığım için üzülmüyordum...sadece kalbimi kırdığı için onun için de üzülüyordum sevmemesinden, bakışlarından, beni itmesinden...sanmasın ki dediği tek kelime yüzünden ben bu haldeyim? Sanmasın. Viskimi elime alıp diğer elimi cebime koydum balkona çıkıp İstanbul boğazının o güzel manzarasına karşı Elif dedim şarkısını açtım işte o anda gözlerim dolmaya başladı, ben yani? Ağlayan bir tip var mıydı bende? Mafyaydım ağlayan bir tip yoktu bende ama seven insan öyle bir ağlar öyle bir kükreyişi olurdu ve göz yaşları ne yere ne göğe sığabilirdi, hızla viskimi bitirip sinirle bardağı yere fırlattım ve bağırdım ağzımın çıktığı kadar bağırdım kaderimden, bana yapılanlardan, sevilmememden, bana bakılan bakışlardan...bağırdım sonra sustum ve sessizce ağladım Elif için ağladım...bakışları her ne kadar öyle baksa da gerçekten üzüldüğünü gerçekten öyle söylemek istemediğine inandım zaten ama dediğim gibi...kahrolası gurur yok mu? Bitiriyordu herşeyi. Yanaklarımı silip ceketimi çıkardım kıravatımı bir kenara fırlatıp tam yatağa oturacakken kapı çaldı, gidip açtığımda sekreterim olan Pelin'i gördüm sarı buklelerini arkaya atmış kırmızı dudaklarıyla bana şehvetli bir gülümseme yollamıştı bense ruhsuz gibi ona bakıyordum. "Ne var Pelin?"
"Duydum ki İstanbul'un en yakışıklı adamı karısından ayrı kalıyor?"
"Hayırdır dedikoducu teyzeler gibi arkamdan mı konuşuluyor? Nasıl bu kadar dar kafalı olabiliyorsun? Bu seni ilgilendirmez güzelim hayat benim hayatım, dışındakiler müdahale etmesin" deyip kapıyı suratına kapatacakken hemen içeri girince dişlerimi sıkarak mavi gözlerine baktım. "Çık dışarı"
"Çok kızgınsın"
"Defol"
"Sert ama yakışıklısın"
"Çeneni yerinden sökmemi ve çorbayı pipetle içmemen için, sana on saniye veriyorum"
"Hadi ama seni tanıyorum...karınla problemlerin olmasa buraya gelmezdin? Ne oldu seks için seni reddetti mi yoksa? Ben varım"
"Pelin sabrımı zorlama bu seni son uyarışım" dediğimde ellerini göğsüme koyup itip yatağa oturduğumda hemen kucağıma yerleşip eliyle saçlarıma uzanacakken bileğini tutup arkaya büktüğümde inilti çıkardı. "Seni uyarıyorum ve ben dördüncü kez tekrarlamam ama dua et kadınsın diye birşey demiyorum yoksa ne yapacağımı bilirsin"
"Bırak gerginliğini ve öfkeni alayım?"
"Elif'ten başkası bana ilaç değil, yara açar"
"Ne çok kıymetli bu Elif? Tanrı'mı? Kraliçe mi? Padişahtın kızı mı?"
"Kalbimin sahibi, gönlümün kraliçesi ve evet benim dünyamda bir Tanrı!" diye öfkeyle bağırıp onu ittim oda öfkeyle dudaklarını dudaklarımla birleştirmek isterken çenesini yakalayıp hızla ittim kalça üstü düşüp bana öfkeyle bakınca kapıyı gösterdim. "Derhal evimden defol ve holdingimden ayrıl seni kovuyorum şantiyeye git maaşını versinler ve bendende karımdan da uzak dur son göreceğin yüz bu yüz olur!" deyip kolundan tuttuğum gibi kapıya sürükledim ve dışarı çıkardım suratına kapatıp öfkeyle yatağıma ilerledim pantolonumu ve gömleğimi çıkarıp sinirle iç çekerek yatağa uzandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🥀 MAFYA : Acem Kızı 🥀
Любовные романыSen Ne Güzel Bir Hasretsin Her Sana Bakışımda Doymam Sen Ne Güzel Bir Dertsin Her Bakışında Beni Yakıp Kavuran, Her İçime Çekişimde İçimde Fırtınalar Koparan Sen Ne Güzel Bir İnsansın Her Dokunduğunda, Her Öptüğünde Hiç Yaşamamışım Gibi Tekrar Yaşam...