Artık Yansın Bu Dünya
Umurumda Değil
Kadere Karşı Koymak
Elimde Değil
~ Tolga Tabu ~
Music
🥀
Doğan Soysal.
Kapının sessizce tıklanması beni garip gördüğüm bir rüyanın etkisinden çıkarmıştı, kaşlarımı çatıp gözlerimi araladığımda rüyamı düşündüm garip olan şuydu ki ne gördüğümü hatırlamıyordum fazla ama garip olduğu ve saçma olduğu bariz bir gerçekti, kapı tekrar tıklanınca yattığım koltuktan kalktım ve kapıya ilerledim açtığımda bir adamım elinde dosyayla karşımda saygı duruşuna geçmişti ve başını eğmişti. "Günaydın ağabeyim"
"Ne oldu?"
"Kızın bilgilerini istemiştiniz efendim bende araştırdım ve bulup size dosyayı getirdim"
"Çalışma odama bırak geliyorum hizmetçiye söyle kız için kahvaltı kursun"
"Peki efendim, bu arada bir dosya ulaştı elimize bir çete daha"
"Çalışma odama bırak" deyip kapıyı kapattım. Kızın dosyasına bakmıştım adını yaşını herşeyini biliyordum annesini kanserden kaybetmiş babasını da trafik kazasında, kardeşi hiçbir şeyi yoktu tek evlat olarak dünyaya gelmiş ve benden beş yaş küçüktü, çetelerin dosyalarına göz attım uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapıyorlardı iç çektim ve sırtımı dikleştirip burun kemerimi sıktım sonra içim sıkıldı ve ayağı kalkıp ellerimi kumaş pantolonumun ceplerine soktum boydan cama yaklaşıp deniz manzarasını izledim, benim de bir ailem vardı kızın neler yaşadığını neler hissettiğini çok iyi anlıyordum bende ailemi kaybettim annem ve babama suikast düzenlenmişti evlerinde ölü olarak bulmuştum işkenceden dolayı annemin ve babamın vücutları paramparça olmuştu ve son olarak kafalarına kurşun sıkmışlardı o zamanlar yirmi yaşındaydım...bir kardeşim vardı kız kardeşim, onu kaçırmışlardı ve tecavüz etmiş işkenceye maruz kalmıştı ilk adam öldürme suçunda yirmi yaşındaydım ve ilk kez o zamanlarda katil olmuş ceza evine girmiştim sonra bu krallığımı kurdum kadına istismar çocuğa istismar şiddet uygulayanları teker teker tespit edip can alıyordum, dediğim gibi...bunları yapmama rağmen yine katil damgası yiyeceksem eğer, kendi hayatınızı kurtarın bakalım yapabiliyor musunuz? Bu inanın ki oldukça zor, benim kız kardeşim silah kullanmasını çok iyi bilirdi oda benim gibiydi bütün kötüleri silmek için elinden geleni yapardı ama kardeşime tecavüz edip işkence ettiler üstesinden gelemedi, sıkıntıyla iç çekip alnımı sıvazladım yüreğim öyle bir özlemle yanıp tutuşuyordu ki...ve onların o şekilde can vermeleri üzerinden on yıl geçmiş olsa da on yıl boyunca öfkeyle ve aklımı kaybediyordum bazen...zaman senin yaşadıklarını idrak etmene ve acısını yavaşça götürmesine iyi gelebilir ama aklına geldikçe hala bir iz bırakır tıpkı bir kurşunun delik açtığı yerin izi kalması gibi, tıpkı bir sigaranın ateşiyle elinizi yakıp oyuk yara izinin bıraktığı gibi...acısı geçer ama izi geçmezdi. Odamdan çıktım artık düşüncelerimle başa çıkarmıyordum, yatak odama girip etrafa baktığımda kız yoktu kaşlarımı çattım yan koridordan ayak sesleri duyunca geri çekilip sağa döndüm ve ilerlemeye başladım uzun koridordan sola döndüğümde tam karşıda duran demir kapının önünde onu gördüm ellerini önünde birleştirmiş kapıya bakıyordu...silah odasının kapısına.
Elif Demiray.
Demir kapıya kaşlarımı çatarak bakıyordum buradaki kapının nereye açıldığını ve kapının bu denli sağlam olmasının anlamını çözmeye çalışıyordum kapıda herhangi bir açmak için kol falan yoktu sadece demirdi elimi kaldırıp buz gibi metale dokundum ve itmeye çalıştım gerçekten de sağlamdı en fazla bir bazuka burayı kırar gibi bir his veriyordu, arkamda hissettiğim sert ayak seslerini duyunca hızla elimi çekip arkamı döndüm gri gözleri beni bulunca yanaklarım kızardı ve başımı eğdim iç çekişini duyduğumda ellerini takım elbisenin pantolon cebine koyup karşımda iki adım kalacak mesafe bırakmıştı aramıştı, korkumdan başımı kaldırıp yüzüne dahi bakamıyordum. "O gördüğün kapıdan uzak dursan senin için daha iyi olur prenses" kaşlarımı çatıp son kullandığı söz yüzünden bir cesaret edip başımı kaldırdım ve yüzüne baktım hafifçe gülümseyerek bana bakıyordu yanaklarımın kızarmasına aldırış etmedim.
"Bu kapıyı özel kılanın ne olduğunu çok merak ettim ama eğer sizi sinir ettiysem özür dilerim ben..."
"Kızmadım" diye lafımı kesince bakışlarımı tekrar kaçırdım ama dudaklarını büzüp burnundan derin nefes aldığını çaktırmadan görebiliyordum. "Gerçekten ne olduğunu bilmek istiyor musun?" diye sordu kalın sesiyle merakıma yenik düşüp başımla onayladım, kapının oraya gidince arkamı dönüp yanına gittim kapının yanındaki beyaz kapağı açınca kaşlarımı havaya kaldırdım ben nasıl oldu da o kapağı fark edemedim diye düşünürken siyah düğmelere şifre girip kapının yavaşça içeri doğru açılışını izledim, kenara çekilince meraklı ve izin ister bir bakış attığımda başını salladı kapıyı hafifçe itip içeri girdiğimde gri beton duvarların üzerinde türlü çeşit silahlar ve tüfeklerin asıldığını gördüm bıçak ve muştalar ayrı bir duvarda asılı duruyordu korku ve tedirgin bir şekilde etrafıma bakınırken ortada cam bir masa gördüm üzerinde türlü türlü büyükten küçüğe dizilmiş kurşunları ve şarjörleri görünce korkuyla arkaya doğru giderken sert vücudunu sırtımda hissettim önüme döndüğümde hala aynı pozisyonda durmuş bana bakıyordu. "Burası bir silah odası ayrıca en sağlam bir odadır, bu demir kapıyı kırmak için anca makinalı tüfek gerekir yada daha sağlam bir silah"
"Peki oldu ki kapıyı delip içeri girdiler sense buraya sığındın...nasıl kaçacaksın?"
"Tavandaki göreceğin şu havalandırmadan" diye söyleyip elini tavana gösterince başımı kaldırıp köşedeki kapağa baktım dudaklarım aralanmış gizli geçite bakıyordum. "Orası normal bir havalandırma değil kötü bir durum olduğunda yada mahsur kaldığında buradan çıkarsan ve boruları takip edersen seni evin deposuna indirir"
"Evin deposu mu?"
"Bu ev bir labirent olarak inşa edildi benim planım tabi ki? Projeyi ben çizdim ve bu evi benim istediğim şekilde çizdiğim projeye uygun yapıldı nereden kaçabilirsin nerede sıkışırsın herşeyi bilirim hatta eğer..." bana yaklaşıp dibime girince tedirgin bir şekilde geri çekildim ama belimde hissettiğimde soğuk masanın demiriyle buluşunca yutkundum ve nefesimi tuttum. "Kaçmaya çalışırsan ve bilmediğin bir kapıdan çıkarsan senin için iyi olmaz çünkü düşmanlarım evi basarda çatışma çıkarırsa onlar için birer tuzak kurdum, en fazla bir odada görünmeyen ama benim göreceğim bir lazerli odada kendini bulabilirsin? Lazerleri sen göremezsin bunu ben görebilirim bilgisayarda gerçi sende görürsün lazerlerden sıyrılmak için kaçma imkanı bulabilirsin ama bilerek lazerleri kapalı tutarım? Böylelikle lazerin nerede olduğunu göremeyip bilmediği için bacağını veya herhangi bir yerine değerse gizli duvardan çıkan taramalı silahın kurşunu alnına nişan alıp vurulmana sebep olabilir" dediğinde aralıksız korkuyla bu sözlerini dinledim, yutkunma sesimi duyup gözlerimi kırpıştırdım ve ellerimi göğsüme bastırıp korkuyla yüzüne bakmaya devam ettim.
"Anlattıkların bir film gibi"
"Ama film değil, gerçek"
"Ne tür bir psikopatsın?"
"Ben psikopat değilim prenses, sadece - altını çizerek söylüyorum - düşmanlarıma hazırladığım bir tuzak? Evime baskın olursa bunlar olur tabi"
"Anlattıklarınız için korkmadım değil ama o gün bana çiçek falan almanız ve dünkü olanlar beni yeterince gerdi izin verirseniz ben evime gitmek istiyorum bir işim var ve bakmam gereken bir evim faturalarım var lütfen izin verin gideyim" deyip üzgün bir tavırla yüzüne baktım, gözlerimin içine bakıp dudaklarını büzdü ve ellerini cebinden çıkarıp kapıyı gösterdi.
"Haydi çıkalım buradan hizmetçi aşağıda çok güzel bir kahvaltı kurmuş birşeyler yemelisin"
"Siz benim dediklerimi..."
"Duydum tabi..."
"O zaman?"
"Gitmene izin vermiyorum bırakmayacağım seni, ben ne zaman istersem o zaman gidersin"
"Sizi tanımıyorum ve doğrusu da tanımak istemiyorum ben bir evde tanımadığım etmediğim bir adamın evinde kalamam hele o bir katil ve barbarsa asla kalamam" dedim sinirle ama gözlerini bana çevirip bakınca hafif korkuyla geri çekildim, bileğimi tutunca çekmeye çalıştım ama daha sıkı kavrayıp beni odadan çıkardı ve kapıyı kilitleyip koridorda da beni tutarak ilerlemeye başladık sinirle söylenip kolunu tuttum. "Ben yürüme problemi olan biri değilim lütfen bırak bileğimi" dediğimde elini gevşetti ama bırakmadı sinirle oflayıp elimi kolundan çektim kendimi çekmeye başladığımda canımı yakmayacak şekilde tutmaya başladı tekrar, ona doğru dönüp merdivenlere yaklaştığımızda sinirle söylendim. "Sizin gibi bir barbardan ancak bu beklenirdi? Bırak beni diyorum bak son kez..." ayağım merdivenin boşluğa gelince çığlık atıp tam sırt üstü boşluktan basamaklara geçiş yapacakken tırabzanı yakalayıp kolunu hızla belime geçirmesinin ardından sertçe beni çekince alnım çenesine göğsüm göğüsüyle bütünleşmişti, korkuyla gözlerimi kapatıp alnımı tam boğazının ortasına yasladığımda elini sırtımın tam ortasına koydu, sıcaklığı içime işlemiş tüylerim diken diken olmuştu.
"Daha dikkatli olmalısın prenses"
"Şunu söylemekten vazgeçin"
"Sende bana barbar demekten" dediğinde geri çekilip gözlerinin içine baktım hayatımı borçluydum ona, beni tutmasaydı koluma veya başıma darbe yiyebilirdim, yutkunup gözlerimi kaçırdım.
"Teşekkür ederim"
"Neden"
"Hayatımı kurtardınız"
"Alışkınım...sadece hayatını kurtardığım tek kişi sen değilsin" dediğinde kollarının arasından uzaklaşıp merdivenlerden daha dikkatli inmeye başladım. Kahvaltının ardından o gitmişti ufak bir işi olduğunu söylemiş kaçmamam için bir uyarıda bulunmuştu gerçi zaten uyarmasına gerek yoktu çünkü koruma dikmişti, sıkıntıyla ellerimi saçlarıma geçirdim ve oflayıp durdum ben onu tanımıyor etmiyordum oda beni tanımıyordu, bilmediğim daha adamın adını bile bilmiyordum benim kim olduğumu bilmeden beni nasıl bu evde yalnız bırakırdı? Hırsız olabilirdim, belki gerçekten benim kötü birşey yapmayacağımı yapamayacağımı bildiği için evde yalnız kalmama birşey dememiş güvenebileceği biri olduğumu hissetmiştir diye düşündüm, ki zaten ben asla birinin parasına falan bakmazdım benim kazandığım para bana yetiyordu zaten ufak bir şekerci dükkanında çalışıyordum ama bu bey herşeyi bana yasakladığı için gidemiyordum hiçbir yere, keşke bir mücize olsa diye dua ederken kapı açılmıştı başımı çevirip gelene baktığımda oydu, içeri girip kapıyı kapatmasının ardından yüzümüz birbirine baktı sıkıntıyla yüzümü astım. "Adınızı bilmiyorum..."
"Doğan"
"Doğan bey..."
"Sadece Doğan" diye lafımı kesip tek kaşını kaldırınca gözlerimi sımsıkı kapatıp sinirden ellerimi yumruk yaptım, huyuna gidecektim tamam sakin ol Elif...gözlerimi açıp tekrar aynı suratla ona bakmaya devam ettim.
"Doğan..." tek kaşını indirdi ve elini kaldırdı anlatmamı belirtircesine. "Ben size..."
"Resmi konuşma"
"Ben sana birşey yapmadım neden beni serbest bırakmıyorsun buna anlam veremiyorum? Düşmanın değilim, dolandırıcı falan da değilim nedensiz yere beni burada tutman çok mantıksız"
"Benim hakkımda şuan yarısını bilmemen gereken şeyleri bilmen yetiyor zaten...bu yaptığımızın kimsenin bilmemesi lazım"
"Şüphem yok o yüzden yeraltına giriyor orada ne yapıyorsanız yapıyorsunuz ama söz veriyorum kimseye birşey deme..." elini savuşturup merdivenlere yürüyünce peşinden gittim. "Beni dinlemek zorundasın"
"Bana emir kipiyle konuşma"
"O zaman dinle"
"Boş yere kendini yorma bırakmam"
"Ama neden?"
"Söyledim sana...bilmemen gereken şeyleri öğrendin ve ben sana ne zaman güvenirsem o zaman serbest bırakırım"
"Madem gördüklerim yüzünden beni bırakmıyorsun peki o çiçek neydi? Ayrıca senin güven problemin seni ilgilendirir ama beni ilgilendirmez" dediğimde odasına yöneldi bende içeri girdim ve ellerimi belime koydum oda ceketini çıkarıp koltuğa koydu benim kendisini izlediğimi fark edince tek elini beline attı.
"Ne?"
"Lütfen beni serbest bırak ben seni tanımıyorum sende beni"
"Seni tanımadığımı nereden çıkardın? Senin hakkında herşeyi biliyorum"
"Öyle mi?" diye sordum alayla kollarımı göğsümde bağlayarak, başını salladı ve bana doğru gelmeye başlarken ellerini cebine koydu.
"Evet"
"Cevapla o zaman? Ben hangi rengi seviyorum?"
"Kırmızı, beyaz, siyah, koyu yeşil, açık mavi, mor, gece mavisi" dediğinde ağzım şaşkınlıkla açık kaldı çünkü hepsini bilmişti bu renkleri çok seviyordum kıyafetlerimin yarısı hep bu renklerle doluydu, ben şaşkınlıkla dikilirken oda tam bir adımlık mesafe bırakarak dibimde durmuştu, şaşkınlıktan çıkıp kaşlarımı çattım ve yutkundum.
"Sen...sen gizlice beni mi izledin?"
"Uyurken izlediğim oldu ve tabi çok kez izlediğim oldu"
"Uyurken beni mi izledin? Ayrıca çok kez izledim derken?" diye hafif sinirle sordum, gülümsedi ve elini uzatıp uzun saçlarımdan bir kısmını tutup arkaya attı yaptığı hareket yüzünden geri çekilsem de belimi tutup çekti ve gözlerimin içine baktı.
"Çok güzel uyuyordun...melekler gibi? İzlemeseydim eğer, gözlerimi böyle güzel manzaradan mahrum bırakırdım"
"Ben bir portre değilim şimdi de sapık oldun çıktın başıma bakıyorum?"
"Barbar gitti ha?"
"Hem barbar hem sapıksın"
"Sapık dediğin kişilerin neler yaptığını biliyor musun?"
"Pek değil"
"Söyleyeyim sana? Çocuğa bile nefisleri geçenler, çıplak resimler isteyenler ve abazalara denir prenses"
"Şunu söyleme"
"Prensesi mi?"
"Evet"
"Neden?"
"Sevmedim" dediğimde gülümsedi ve geri çekilip dolabına yaklaştı.
"Peki Elif"
"Adımı nereden..." diye sordum, ama sonra hiç şaşırmadım alayla konuştum. "Gerçi sorma girişimi yapmam çok saçmaydı sevdiğim renkleri bile bilen adam tabi ki ismimi bilir" dediğimde yine sesini çıkarmadı eşofmanı ve kısa kollu tişörtü alıp tuvalete girince yatağa oturup sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim, tuvaletten çıkınca yatağın sağa tarafındaki koltuğa oturdu battaniyeyi eline alıp üzerine serdi ve başını koltuğa dayadı sıkıntıyla iç çektim. "Yatağına yat istersen ben koltukta yatarım"
"Lüzum yok sen rahat yat"
"Belin ağrır"
"Henüz tanımadığın kişiyi böyle düşünmen ne kadar ince...gururum okşandı"
"Fazla okşanmasın zaten gideceğim buradan o yüzden aklında tutarsın"
"Gideceğini kim söyledi?"
"Sen dedin"
"Ben sana, sana güvendiğim zaman bırakırım dedim"
"Aynı şey"
"Ya ben bırakmak istemezsem?"
"Hangi mantıkla soruyorsun? Aşık değilsin birşey değilsin? Gerçi bir demet dolusu gül alıp kapımın önüne koyman bunu çağrıştırıyor" deyip yatağa yerleştim ve yorganın içine girip ondan yana döndüm, iç çekip oda sola döndü şimdi ikimizde birbirimizin yüzüne bakıyorduk gri gözleri gözlerimin içine baktı yüzümü inceledi ve tekrar iç çekti.
"Ya korktukların başına gelirse?"
"Saçmalama üç günde öyle birşey hissetmezsin tanıya tanıya olur ilk görüşte aşkta çok saçma birşey onlar anca filmlerde olur ama biz gerçek hayattayız filmde değil"
"Doğru...seni defalarca izledim ve ben sana...neyse boşverelim gün gelince belki? Esas konuya dönelim benim bilmek istediğim başka birşey var...ya bırakmazsam ne yaparsın?"
"Kaçarım"
"Kolum uzundur bulurum seni"
"Ya bulamazsan?"
"Ölene kadar aramaya devam ederim"
"Hırslısın yani o konuda"
"Aynen öyle"
"Sapıksın...seni tanımıyorum bile ama şu dediklerine bak seninle tanışalı kaç gün oldu ki sen benimle böyle samimi konuşuyorsun?"
"Ben seni tam bir seneye yakın izliyor ve tanıyorum" dediğinde şaşkınlık geçirdim, ilk bir kaç saniye konuşamadım sonra yutkunup gözlerimi kaçırdım.
"Beni neden izledin? Aylarca hemde!"
"Hoşuma gidiyorsun" dediğinde ofladım ve gözlerimi kapatıp elimle yüzümü kapattım, kıkırdamaya başlayınca kaşlarımı çatıp elimi çektim ve gözlerimi açıp yüzüne baktım bana bakarak kıkırdamaya devam edince yüzümü astım.
"Sapığın tekisin"
"Bu iki oldu" dediğinde iç çekip onu tanıma isteğime engel olamadım, dudaklarımı yalayıp iç çektim.
"Bana kendinden bahsetsene?" diye sorduğumda iç çekti.
"Ne bilmek istiyorsun?"
"Nesin sen?"
"Mafya"
"Hem diyorsun ki herşeyi biliyorsun ben bilmedim ki hiçbir şeyi? Gerçi gördüklerim farklı o ayrı tabi...anlattıkların gördüklerimden daha hafif bir bilgi"
"Biliyorum"
"Neden beni bırakmıyorsun? Madem beni çok iyi tanıdığını iddia ediyorsun sırcı olduğumu bilmem de gerekir"
"Elif uyu yarın sabah erken kalkacağım" deyip gözlerini kapatınca ofladım ve yüzüne baktım biçimli erkeksi çenesi, kirli sakalları ve erkeksi yüzü çok çekiciydi büyülü bir yüzü vardı daha önce ona hiç böyle dikkatli bakmamıştım meğer çok yakışıklı bir yüzü vardı, karizmatikti hele siyah kıyafetlerin içindeyken çok daha yıkılmaz görünüyordu, kafama bir tane vurdum düşüncelerim yüzünden kendime kızdım ve gözlerimi kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🥀 MAFYA : Acem Kızı 🥀
RomanceSen Ne Güzel Bir Hasretsin Her Sana Bakışımda Doymam Sen Ne Güzel Bir Dertsin Her Bakışında Beni Yakıp Kavuran, Her İçime Çekişimde İçimde Fırtınalar Koparan Sen Ne Güzel Bir İnsansın Her Dokunduğunda, Her Öptüğünde Hiç Yaşamamışım Gibi Tekrar Yaşam...