🥀 16. Bölüm 🥀

4.2K 133 13
                                    

Gözlerine Ölüyorum Nefesimin Başlangıcı
Dokunuşlarına Bitiyorum Alev Saçan Parmaklı
Değil Şimdi Sevmesen Bile
Ben Beklemeye Devam Edeceğim Gönlümün Tahtı
~ Doğan Soysal ~
Sözlerin Büyüler Beni Yalan Değil
Ama Bu Böyle Devam Edemez Yeraltının Valisi
Çünkü Ben Seni, Sen Gibi Sevemem
Unut Artık Gitsin Beni
~ Elif Demiray ~
🥀
Gözlerimi açtığımda kolum sızlıyordu serumlar vitaminler derken epey yorgun bitkin düşmüştüm karnım biraz sızlasa da yediğim ağrı kesiciler anca bu kadar engel olmuştu, yerimde yavaşça doğrulduğumda Doğan'ın olmadığını daha yeni fark etmiştim ayağı kalkıp yatağı toparladım o anda karnıma sancı girince yüzümü buruşturup inledim ve karnımı tuttum ben en son ne zaman hasta olduğumu hatırlamıyordum sanırım bugün olacağım kesindi. Kahvaltı yaptıktan sonra kahve içip elime kitap aldım hava bugün çok fazla sıcaktı bahar gelmiş en soğuk dallar yeşillenmiş ve rengarenk çiçekler açmıştı gülümseyerek küçük masaya yaklaşıp oturdum ve kaldığım yerden okumaya başladım, o kadar çok dalmıştım ki kitap okumaya Doğan'ın bahçeye girişini görememiştim o anda gözlerim dolmaya başladı bir an gözüme annemle babam geldi özlediğim arkadaşlarım gelmişti kendimi tutamayıp sessizce ağlamaya başladığımda Doğan kaşlarını çatarak yanıma gelmiş pufa yerleşmişti kaşlarımı çatıp başımı başka yöne çevirdim gözlerimden pıtır pıtır atarken elini çeneme koyup nazikçe kendisine çevirdi baş parmağıyla akan damlaları silip dişlerini sıkarak yüzüme baktı. "Ne oldu?" burnumu çekip elini nazikçe ittim.
"Birşeyim yok" dedim çatlak sesle, tekrar elini çeneme koyup kendisine çevirdi ve yerinde doğrulup yüzüme daha ciddi daha korumacı ve daha tehlikeli öfkeli bakmıştı.
"Var birşey söyle...biri birşey mi dedi?"
"Hayır"
"Biri birşey mi yaptı?"
"Yok"
"Neyin var söyle bana"
"Birşeyim yok" deyip gözlerimi gözlerine çevirdiğimde göz bebekleri büyüdü dişlerini daha çok sıkıp tek kaşını kaldırdı.
"Eğer söylemezsen çenemden kurtulamazsın" dediğinde gülümsedim sonra tekrar ağlayarak yüzüne baktığımda gözleri duygusal bir şekilde baktı hıçkırıp direk ona sarıldığımda tepkimin bu olacağını beklemediği için biraz geriye sendeledi ama sonra kendisini toparlayıp kollarını bana sıkıca sardı ve dudaklarını alnıma değdirdi. "Ne oldu yoksa rüyanda öldüğümü falan görüp sevmeye karar mı verdin?"
"Hayır" kıkırdadı.
"Keşke sevseydin beni"
"Benden imkansızı isteme"
"Bende sana imkansız diyordum ama hayatıma girdin"
"Sen soktun hayatına, ben girmedim"
"O zaman neden sarıldın?"
"İçimde...içimde bir acı var şuan çocuk gibiyim bana salak desen ona bile ağlarım"
"Demem asla" dediğinde gözlerimi kapatıp daha çok sarıldım sırtımı şefkatle okşayıp alnımı öptü o kalın parmakları saçlarımı öyle narin okşuyordu ki uykumu almama rağmen mayışmıştım.
"Uykumu getirdin"
"Uyu kollarımda sımsıkı sarıl bana göğsüme böyle sinmeye devam et...seni en iyi ben anlarım, ailen yok hiçbir şeyin yok" dediğinde burnumu tekrar çekip ağlamaya devam ettim elini yanağıma koyunca bende elimi göğsüne koyup iç çektim.
"Doğan bunu söylemekten nefret ediyorum ama sana dürüst olacağım"
"Söyle Elif'im"
"Şuan bana o kadar iyi geliyorsun ki...ruhumu iyileştiriyorsun senden güç alıyorum seninleyken kendimi çok kuvvetli hissediyorum"
"Bu beni sevindirdi" dediğinde geri çekilip yüzüne baktım elini enseme koyup okşamaya devam edince iç çektim.
"Senden birşey isteyebilir miyim?"
"Dünyayı iste ayaklarına getiremezsem şerefsizim"
"Okuluma gitmeme izin vermiyorsun..."
"Okuma istemiyorum çünkü benim dünya kadar param var sana ben bakarım boş yere vaktini bunlarla harcama"
"Ayrı yeten evime gitmeme..."
"Sende benden imkansızı isteme Elif" diye lafımı kesince iç çektim. "Evine gitmeni istemiyorum senin evin artık benim, evin burası, bu ev senin" dediğinde gözlerimi kapatıp derin bir iç çektim tekrar ve alnımı sıvazladım elini belime koyup beni kendisine çekti ve alnımı öptü.
"O zaman başka birşey istesem yapar mısın benim için?"
"Senin için ölürüm"
"Okuldaki arkadaşlarımı özledim onlarla vakit geçirip eğlenmek istiyorum" dediğimde geri çekilip yüzüme ciddi bir şekilde baktı, gözlerim ona umut ışığıyla bakarken o başını iki yana salladı.
"Olmaz"
"Ama neden?"
"Ben öyle istiyorum kimse senin şimdi ki yaşantını bilsin istemiyorum Elif mantıklı düşün bir kaç gün sonra evleneceğiz..."
"Seninle evlenmem..."
"Evlenmek zorundasın, kendin için"
"Bunu bir daha söyleme çünkü cevabım hayır olacak"
"Mecbur kalacaksın" dedi tehlikeli bir şekilde, sonra konuşmaya devam ettiğinde dilim sustu. "Şirketime geldiler kameralar gazeteciler benimle röportaj yaptı ve ne dediler biliyor musun? Evlendiğinizi duymadık eşiniz hamile kaldığı için mi gizli saklı evlendiniz yoksa yıldırım aşkı mı herkes bunu konuşuyor ben bu laflarla bir günümü geçirmek zorunda kaldım dayım bir yandan mesaj atıyor gazeteciler yalan yanlış şeyler yazıp paylaşıyor diye en kötüsü akrabalarım arkadaşlarım şüpheleniyor artık anladın mı?" dediğinde oflayarak yüzümü buruşturup başımı iki yana salladım.
"Allah'ım sırada ne var?"
"Onu söylemişken...akşam bir kutlamaya davetliyiz bir arkadaşım organize ediyor yeni bir şirket adına kutlama olacak bizde davetliyiz"
"Biz derken?"
"Sen ve ben"
"Asla ama asla..."
"Gelmek zorundasın çünkü senin adında listede yazıyor"
🥀
   Karnım daha beter ağrısa da mecbur bir şekilde sırtı açık siyah elbiseyi giymek zorunda kalmıştım çünkü her defasında bu ara sıra zorbalık yapan adamın tehditlerine bazen dayanamıyordum öyle bir insanı ürkütüyordu ki bazen bakışı bile yetiyordu bir insan için, hayatımda geldiğim şu ucu belli olmayan noktaya uzunca kendi yansımama baktım, sıradan basit bir yaşantımdan buralara kadar gelmem aklımı sıyırmama yetiyordu, topuklu ayakkabıları pardon düzeltiyorum lanet ayakkabıları giyip topuzuma tekrar baktım hiç alışkın olmadığım bu topuza kuş yuvası gibi görüyordum dışarıdan tabi güzeldi ama bana göre öyleydi, aşağı inip sinirle kollarımı göğsümde bağladım hem arkadaşlarımla bir güncük görüşüp hasret gidermeme izin vermiyordu hemde kendi istediği olsun diye tehdit savuruyordu adaletsiz davranıyordu ve bu beni deli ediyordu, arabasını kapının önüne park edip pencereyi indirdi ve beni baştan sona kadar süzüp dişlerini sıktı. "Yanımdan sakın ola ki ayrılma, başına üşüşürler"
   "Merak etme sen varken erkek kuş bile kafama pislemez!"
   "Bana sesini yükseltme, sırf arkadaşlarınla görüşemedik diye ayrı bir trip yapma"
   "Adaletsiz düşünüyorsunuz bay mafya"
   "Sen hayatımda başka bir yere sahip olduğun için adaletsizlik yaparım...şimdi bin"
   "Şimdi bin!" diye ağız yamsulayıp ön kapıyı açtım ve tekrar kollarımı göğsümde bağladım, bir kaç saniye yüzüme bakıp iç çekti ve arabayı sürmeye başladı sancı tekrar vurunca sinirlerim daha çok zıplıyordu çatacak yer arıyordum. "Senden bir kez daha nefret ediyorum ve emin ol yine nefret edeceğim o evlilikten bana ne? Başka bir karı bul ben ondan ayrıldım falan de ama sen şimdi - sözde - seviyorsun ya beni? Olmaaaz" sinirle uzatıp başımı pencereye çevirince iç çekti tekrar ve cevap vermedi. "Ne oldu? Papuç dilin tehdit yağdırıyordu şimdi bıçak açmıyor bakıyorum? Buraya kadar mı çenen düşüyordu?" yine cevap vermeyince daha çok sinir oldum ve başımı ona çevirdim. "Size söylüyorum bay Soysal, dilinizi mi yuttunuz?" arabayı bir anda durdurunca öne doğru uçtum ama hemen elimi torpidoya dayayıp tutunca bu sefer öfke patlaması yaşadım. "Sen...sen deli misin? Ne yaptığını sanıyorsun? Öldürecek misin beni?" diye bağırdığımda bana doğru dişlerini sıkarak dönüp bir hışımla elini yanağıma koydu ve kendisine yaklaştırdı.
    "Eğer tek kelime edersen...seni öperim" deyip serbest bırakınca gözlerim büyüdü ve koltuğa sindim, burnunu çekip tekrar arabayı sürmeye başlayınca dişlerimi sıkıp diğer yandan sancı yüzünden yüzümü buruşturarak önüme döndüm.
Bütün herkesle tanışmıştım Samet de buradaydı ama arkadaşları sayesinde pek göz göze gelmemiştik çok şükür ki, klasik müzik eşliğinde herkes gülerek sohbet ederken ben onları izliyordum Doğan yanıma gelince belimi tuttu kaşlarımı çatıp ona baktığımda dibime girmişti. "Umarım tango biliyorsundur ama eminim ki cevabın hayırdır?"
"Nereden bileceksin bilip bilmediğimi? Bilmediğimi söylemedim biliyorum"
"Kiminle dans ettin?"
"Arkadaşım"
"O arkadaş kim? Erkek mi?" diye sordu sinirlenmeye başlar gibi bir bakışla, gülümsedim ve ona dönüp gözlerinin içine baktım.
"Umarım geçmişimi fazla araştırmışsındır ama bunu bilmediğine göre cevabın hayırdır?" kendi sözüyle kendisini vurduğumda beni sertçe kendisine çekince göğüsüm acımıştı inleyerek göğsüne baktığımda kulağıma eğilip fısıldadı.
"Bacaklarını kırmama az kaldı"
"Çok korkuyorum"
"Korkmalısın da"
"Bana zarar vermezsin" kıkırdadı.
"Şaka yapıyorum tabi, ama unutma her şakanın altında bir gerçek yatar" deyip geri çekildi ve elimi tuttu sahneye çıkardı, insanlar bize bakarken utanmaya başlayarak gözlerimi ona çevirdim.
"Tango yapmasak mı?"
"Ne o yoksa gerçekten bilmiyor musun?"
"Biliyorum tabi...ama insanlar bize bakıyor"
"Sen sadece gözlerime bak" dediğinde müzik çalmaya başlayınca dans etmeye başladık, öyle yakındık ki nefesi dudaklarımın arasından giriyordu gözlerimiz birbirine kenetli bakıyorduk birbirimize bakışlarında gerçekten aşk vardı görebiliyordum beni kendisinden uzaklaştırıp etrafımda döndürdü ve beni çekip sırtımı göğsüne yaslattı kulağıma eğildi tekrardan. "Ah Elif...bakışları nehir gibi derin olan, ses tonu müzik gibi insanı rahatlatan, varlığınla hayatıma ışık olan Elif'im...gözlerine ölüyorum nefesimin başlangıcı, dokunuşlarına bitiyorum alev saçan parmaklı, değil şimdi sevmesen bile ben beklemeye devam edeceğim gönlümün tahtı" deyip tekrar beni kendisinden uzaklaştırdı ve yine beni etrafımda döndürüp kendisine çekti elini sırtıma diğer elini bacağıma koyup üzerime eğilince kendimi boşlukta hissettim korkarak elimi ensesine ve koluna koyup nefes almaya çalıştım ama gözler öyle derin öyle aşkla bakıyordu ki inanın insan sevmese bile o bakışlarla başı dönebilirdi, o anda karnıma sancı girince yüzümü buruşturdum öyle ki ağzım iki metre açıldı.
"Ah!" diyebildim sadece, Doğan bir anda ciddiye bürünüp endişeyle yerimde doğrulttu ve yüzüme daha dikkatle baktı.
"Ne oldu?"
"Karnım" dedim ve ensesini sıkıp başımı göğsüne yasladım sinirle iç çekip bıraktığımda kulağıma fısıldadı.
"Elif iyi misin?"
"Anlık bir sancı girdi"
"Gidelim mi doktora hemen şimdi?"
"Gerek yok" sancı yavaştan gidince kendimi toparladım. "İyiyim" dediğimde şüpheli baksa da yine az önceki aşkla bakan gözlerle yüzüme baktı. "Ah Doğan...bilmez misin ben çok inatçıyım, ben güvensizim...sözlerin büyüler beni yalan değil ama bu böyle devam edemez yeraltının valisi çünkü ben seni, sen gibi sevemem unut artık gitsin beni"
"Elif imkansız olanı benden isteme...herşeye çare bulurum haşa ölüme çare bulunmaz onu geç ama diğer herşeye çare bulurum lakin ben sana tutuldum işte şuna inan ki...kendimi senden almanın ne yolunu bulmak isterim, nede bilsem bile uzat tutmak isterim...ben seni seviyorum gün gelecek belki sende beni seveceksin...işte o gün gerçekten evim olacaksın" dediğinde gözlerim doldu burukça gülümseyip ona baktığımda oda aynı şekilde gülümsedi burnumu çekip gözlerimi kaçırdım.
"Dans etmeyi bıraksak mı? Biraz...kötüyüm" dediğimde hemen belimi tutup hiçbir şey demeden masamıza geçmiştik. Doğan'ın arkadaşları bizim masaya gelmişti o anda alttan sıcak birşeyler gelmeye başlayınca gözlerim büyüdü ve istemsiz bir şekilde Doğan'ın kolunu tutmuştum, başını bana çevirip gülümsedi.
"Birşey mi söyleyeceksin hayatım?"
"Eee ben..." herkes bana gülümseyerek bakarken yanaklarım kızardı alt dudağımı ısırıp yaladım ve gülümsemeye çalıştım. "Şey ben...birazdan sizin yanınızda olurum" Doğan'a bir bakış attım gelmesini ister gibi bir şekilde oda zaten anlamıştı.
"Biz hemen geliyoruz" deyip beni kendisine daha çok çekerek oradan ayrıldık hızlı hızlı lavaboya yürürken oda hızla peşimden geliyordu. "Elif ne oldu?"
"Çok kötü!"
"Ne kötü?"
"Rezil olacağım!"
"Neyden rezil olacaksın?"
"Burada bekler misin?" deyip hemen lavabonun kapısını açtım içeri girdim, elbisemi kaldırıp çamaşırıma baktığımda ufak bir damla gördüm içim rahat etmiş bir şekilde bir oh çekip çıktım ama esas sorun gidene kadar hangi bezle tutacaktım? Çekinerek kapıyı açtığımda Doğan sırtını duvara yaslamış duruyordu beni görünce hemen toparlanıp tek kaşını kaldırdı.
"Neyin var?"
"Bana bir kız yollar mısın?"
"Ne?"
"Bizim masada olan sarışın kızı çağırır mısın? Cansu'yu? Ona ihtiyacım var"
"Elif ne oluyor ben birşey anlamadım?"
"Herşeyi bilmesen olmaz mı? Sen dediğimi yap lütfen acil bak" dedim yalvarır bir şekilde, iç çekip alnını sıvazladı ve başını sallayıp gidince derin bir iç çektim. Cansu sağ olsun çantasında yedek bir pet vardı şansa bakın ki oda hastaydı beni kırmadı yedek pet vermişti, Doğan ısrarla neyim olduğunu bilmesi konusunda soru sorup durmuştu, eve doğru gidiyorduk sancılı bir şekilde arabada kıvranıyordum ama diğer yandan ona belli etmemek için mücadele etmek çok zorluyordu beni, diğer yandan tatlı isteğim çoğalmıştı ağzımda sulu sulu çikolatalar ve şekerler hayal edince enerji patlaması yaşamıştım, yutkundum. "Arabayı durdur" dediğimde başını bana çevirdi tam o sırada kuru pastaların ve restoranların olduğu yerlere geldiğimizde kıvranmaya başladım yüzümü buruşturup karnımı tuttum ve dudaklarımı yaladım arabayı kenara çekip hareketlerimi izlediğinde yanaklarım kızarmaya başlasa da belli etmedim.
"Neyin var? Sabahtan beri kıvranıp duruyorsun sorduğumda söylemiyorsun?"
"Ben senden birşey isteyeceğim" dediğimde bana doğru biraz yaklaşıp elini yanağıma koydu ve gözlerime sevgiyle emret istediğini yapayım der gibi bakıyordu.
"Söyle gülüm"
"Ama sebebini sorma" tek kaşını kaldırıp kolunu direksiyona dayadı ve kaşlarını çattı.
"Neden?"
"Lütfen Doğan sorma"
"Ne istiyorsun?"
"Bana pasta tatlı şeker alır mısın?" diye sorduğumda yüzünde gülümseme oluştu tek kaşını indirip kıkırdamaya başlayınca gülümseyerek pastaneyi işaret ettim. "Hadi"
"Bu muydu? Sebebini sormamamı istediğin şey basit bir pasta mıydı?"
"Herhangi şey için değil o pasta" dediğimde dudaklarımı ısırıp yanaklarımın kızarmasına engel olamadım oda bunu fark etmişti başımı cama çevirip iç çektiğimde başını salladığını ve kıpırdamasını bir kere daha duyduğumda bakışlarımı ona çevirdim. "Ne gülüyorsun?"
"Anladım derdini demek o yüzden kıvranıp duruyordun civciv gibi şimdi jeton düştü gerçi Cansu söyledi bana ama?"
"Neymiş?"
"Hastasın" dediğinde kollarımı göğsümde kavuşturup daha çok utanarak koltuğa sindiğimde elini tekrar yanağıma koyup okşadı ve gülmemeye çalışarak dudaklarını zor zaptetti. "Kuru pasta, çilek, muz falan da ister misin? Hamileliğine dikkat etmen gerek iyi beslenmelisin"
"Hamile mi?" diye sorup utanarak ona döndüğümde gülümsedi.
"Öyle bir canın herşeyi istiyor ki gören hasta değil hamile aşermesi sanır"
"Sadece dediklerimi alıp bu konuyu kapatsak olur mu rica ediyorum"
"Tamam sen nasıl istersen" deyip arabadan indi. Eve geldiğimizde dramatik bir film izlerken gözlerim yaşarmaya başlamıştı erkek sevdiği kadını kurtarmak için kendisini feda ettiğinde gözlerimden akmaya başlamıştı hemen, bu kızsal hastalık dengemi çok bozuyordu bir sinirli oluyordum bir ağlıyordum dengesiz oldum çıkmıştım işin içinden, Doğan yanıma geldiğinde kaşlarını çatıp yanıma oturdu kolunu omuzuma atıp eliyle yanaklarımı sildi. "Neden ağlıyorsun?"
"Adam sevdiği kızı kurtarmak için kendisini feda etti ona ağlıyorum aşkı görüyor musun?"
"Bende sana böyle aşığım"
"Yalancısın" dediğimde iç çekip alnımı sıkıca öptü.
"İnanman için ne yapmalıyım söyle? Bende adam gibi kendimi mi vurayım eğer evet dersen hemen yaparım"
"Saçma saçma konuşma"
"Neden? Beni kaybetmeyi göze alacak kadar kin besliyordun halbuki? İşte sana fırsat"
"Doğan saçmalamayı bırakır mısın?" diye sinirle konuşup ona baktığımda beni kendisine çekti başımı göğsüne yaslayıp burnumu çektiğimde baş parmağını yanağımda gezdirdi.
"Minik bir çocuğun şefkate ihtiyaç duyduğu gibisin şuan"
"Yanılmıyorsun öyle hissediyorum hastalığım bitene kadar katlanmak zorundasın"
"Ben senin için, toprağın altında nefessiz kalmaya razı geliyorum...senin her haline katlanırım" dediğinde gülümsedim.
"Doğan bugün olanlar için çok özür dilerim sana çok fazla patladım...bağırdım, kızdım"
"Kızsal hastalık geçireceğini bana erkenden söyleseydin daha iyi olabilirdi?"
"Ama bilirsin işte...şey edemedim"
"Benden utanmana gerek yok"
"Elimde değil" dediğimde alnımı tekrar öptü ve yanağımı okşamaya devam etti.
"Uykun var mı?"
"Hı hı"
"Haydi gidip yatalım" dediğinde başımı salladım televizyonu kapatıp beraber odaya çıktık yorganı açıp içine girdim hastalık yüzünden kan kaybı olduğu için üşüyordum yani en azından ben üşüyordum ısınamıyordum ne zaman hasta olsam üşüyordum, dişlerim birbirine vurmaya başlayınca yorganı kafama kadar kaldırdım Doğan takım elbisesini çıkarıp altına eşofman ve kısa kollu penye giyince titrek sesle konuştum.
"Doğan yanıma yatar mısın? Üşüyorum" dediğimde dolabın kapağını kapatıp gülümseyerek yanıma geldi yorganın içine girince o beni kollarının arasına almadan ben ona sığındım kollarımla belini sarıp gözlerimi kapatarak alnımı göğsüne dayadım oda kollarını belime sarıp bacaklarımı bacaklarının arasına alıp ısıtmaya çalıştı bir anda üşümem kesilmişti öyle rahat öyle huzurluydum ki karnımın ağrısı bile bu anı bu hissettiklerimi bozamıyordu.
"İyi mi böyle?"
"Evet...teşekkür ederim"
"Ömrüm" dedi sadece o kısmı duydum o birşeyler söylerken ben onun yaydığı ısıda yaydığı huzurda hemen uykuya dalıp gitmiştim.

🥀 MAFYA : Acem Kızı 🥀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin