🥀 2. Bölüm 🥀

11K 314 3
                                    

   Karanlık Yoldayım Gelme Üstüme
Dipsiz Kuyudayım Girme İçime
Yeraltının Lideri Olmak Kolay Değil
Bu Gidişin Kralı, Yada Var Ucunda Bir Ölme
~ Doğan Soysal ~
                                    🥀
Elif Demiray.
   "Beyler duydunuz mu Elif'in gizli aşığı varmış ne oldu kız anlat bakalım gece?" arkadaşlarıma dünkü olayı söylemek konusunda büyük hata ettiğimi bir kez daha anlamıştım gün boyu alay konusu olmuştum resmen? Ne dedikodular yapıyorlardı, işte sevgililer yok öpmüş yok şöyle falan...tabi durumu izah edince herkes gerçeği öğrenmiş çeneleri kapanmıştı ama emindim ki okul bitene kadar akıllarında kalacaklardı.
    "Sema saçma saçma konuşma Allah aşkına size durumu söyledim tanımıyorum etmiyorum sapığın biri işte"
    "Deme kız öyle sana çiçekler aldığına göre baya seni izlemiş değer veriyor"
    "Susun Allah aşkına?" dediğimde gülmeye başladılar erkekler kendi aralarında konuşmaya devam ederken bizim kızlarda sohbet ediyordu tek aralarına katılıp ortaya laf atmayan bendim çünkü aklım hala o dünkü olaydaydı, manyak mıdır nedir bilmiyordum ama sapık olduğu belliydi bu bir gerçekti oflayarak başımı başka yöne çevirdiğimde zil çalmıştı herkes sıkılmaya başlayarak içeri geçmek için ayaklanırken onlardan önce ben ayağı kalkıp gitmiştim.
   Okul bittikten sonra bir restorana girip karnımı doyurdum ardından birkaç mağazaya bakındım yarın işe gitmem gerekiyordu hem okuyordum hem çalışıyordum ve bu benim sıkışmama neden oluyordu çünkü kendime vakit ayıramıyordum okuldan işe işten eve günüm hep böyle geçiyordu.
    Saçlarım rüzgardan o kadar çok dağılmıştı ki cadı gibi göründüğümden adım gibi emindim hatta cadı bile görse benden daha kötüsü var deyip övüneceğine emindim, kaşlarımı sinirle çatıp ellerimle saçlarımı düzeltmeye çalışırken siyah bir Mercedes gördüm arkadında lüks araçlar falan diziliydi çaktırmadan etrafıma baktığımda kimse yoktu zaten araba kıytı köşede bir yerdeydi, iç çekerek arabaya yaklaşıp pencereye baktım saçlarımın halini görünce kendi kendime konuştum. "Ne biçim saç bu allah aşkına? Komodo ejderi saldırdı sanki bu ne hal?" derken pencere yavaşça inmeye başlayınca elim havada kalmış ağzım açık utangaçlık ve tedirginlikle bekledim, pencere sonunda kadar inip durduğunda siyah gözlükleriyle siyah takım elbisesiyle dişlerini sıkılı tutan adam bana bakıyordu, elimle ağzımı kapatıp dudağımı ısırdım. "Olamaz" dediğimde iç çekip sigarasını fırlattı ve gözlüklerini çıkarıp tekrar bana bakınca hayatımda hiç görmediğim o gri gözlerine kapılıp gitmiştim, o kadar güzel gözleri vardı ki öyle çok bakakaldım ki elini yüzüme doğru sağ sol yaptığını anca görmüştüm, yanaklarım kızarmaya başlamıştı hemen ve bakışlarımı kaçırıp kafamı kaşıdım. "Çok özür dilerim"
   "Ne için?"
   "Yani...bu olanlar için? Özür dilerim kusuruma bakmayın"
   "Kusurlu değil, kusursuzsun? Sen bu arabaya yaklaşıp benimle karşılamasan da başka yerde karşılaşacaktık yine"
   "Nasıl yani anlamadım?" diye sordum kaşlarımı çatarak, iç çekip o hafif dolgun dudaklarıyla çaprazca gülümsedi.
    "Günü geldiğinde öğreneceksin Elif" dediğinde şaşkınlığıma yenik düştüm bu adam ismimi nereden biliyordu? Vücudumu tedirginlik kaptı dünkü adamda buna çok benziyordu gerçi yüzünü pek net görememiştim ama adımı bilmesi? Bu gerçekten garipti.
    "Siz...adımı nereden biliyorsunuz?"
    "Dedim ya...günü gelince" dediğinde garip bir atmosferle arabadan uzaklaşıp oradan hızlı hızlı gitmeye karar verdim, bu neyin nesiydi o herif benim adımı nereden biliyordu bilmiyordum ama korkmadım diyemem.
    Akşam olduğunda eve uğramıştım bir duşa girmiştim sonra ek derslere katılmak için evden tekrar çıktım, malum sınav oluyordu ve benim sınavdan iyi not almam için bu gerekliydi ama tabi ek dersler yüzünden geç çıkmıştım bu kötüydü, bir kütüphaneye gidip kendime kafamı dinlendirecek güzel bir kitap alıp çıkmıştım taksi beklemeye başladığımda yine o arabayı gördüm, bugünkü yaşananlar aklıma doluşunca sinirle arkamı dönüp başka yerde beklemeye başladım ama o sırada hava geç olduğu için erkekler grup halinde geziyordu sinirle diğer yöne dönüp arkama baktığımda bu sefer iki araba birden iki yanda duruyordu şaşkınca ve biraz tedirginlikle iki arabaya bakarken bir adam arabasından çıktığı gibi beni takip eden arabanın yanına yaklaşıp belinden silahını çıkardığını görünce elimle ağzımı kapatıp korkuyla ikisine baktım, arabasından dört kişi inmişti biri gözlerini bana sabitleyip bana doğru yönelince çığlık atıp arkamı dönerek koşmaya başladım ama hemen kolumdan tutulup çekilmeye başlayınca çığlık attım. "Bırakın beni ben birşey yapmadım sorun gördüklerim ise yemin ederim polise gitmem!"
"Sorun gördüklerin değil yenge"
"Yenge mi?" diye sordum kaşlarımı çatıp anlamaz bir şekilde, en sonunda oda arabadan inince nefesimi tuttum erkeksi yüzü bana doğru bakıyordu nefes kesen erkek güzeline kendimi her ne kadar bakmadan alamasam da oda belinden silahı çıkarıp kendisine doğru tutan kişiye tutunca ikinci şok yaşadım. "Bırakın beni! Sana söylüyorum bırak beni duymuyor musun?" diye sorduğumda başıyla arabayı işaret edince zorla tutularak arabaya sürüklendim çırpınışlarım boşaydı, adamın kolunu tutup itsem de diğer koluyla yakalayıp arka koltuğa oturttu. "Sizi dava edeceğim bu resmen adam kaçırmak sana söylüyorum...." dememle kapı suratıma kapanınca şaşkınlıkla ona baktım, gözlerimi olaylara çevirince o beni izleyen adam karşısındaki adamı tek celse de vurunca bağırıp ellerimle ağzımı kapattım, korkudan gözlerim dolmaya tansiyonum düşmeye başlamıştı elimle koltuğun başlığını bulana kadar yanımdaki kapı açılmıştı dışarıda silah sesleri vardı ve onun sesini duyunca baygın ve korkmuş gözlerle ona baktım.
"Kasım yeraltına, sen sür arabayı"
"Tamam ağabey!" diye bağırıp çatışmaya devam ederek arabaya yaklaştı benim kollarımı tutan kişi de öne bindi, ortalık durulmuştu ağlamaya başlayarak korkudan koltuğa sindim hıçkırdığımda dişlerini sıkıp şöföre seslendi.
"Bir kaç adam yolla icabına baksınlar"
"Emrin olur ağabey"
"Çok büyük yanlış yapıyorsunuz ben birşey yapmadım gördüklerim yüzünden beni suçlamayın sakın yolun ortasında kavga eden eden sizsiniz benim ne suçum var? Şu sokaktaki çocuklar da gördü sizi onları neden almıyorsunuz da ben?" diye konuştuğumda başını bana çevirip baktı sessizdi ama bakışları cehennemedi korkudan tekrar koltuğa sinip ağlamamaya çalışarak önüme döndüm ama başım korkudan dönüyordu tansiyonum düşmüştü korkudan bayılmamak için mücadele ederken silahını çıkarıp önünde otomatik olarak açılan küçük bir masaya bırakınca benim gözler kaydı kararmaya başlamıştı eski yaşadıklarım aklıma gelince ellerim titremeye başlamıştı başını bana çevirip endişeyle bakan yüzünü görünce yana doğru devrilip başım kucağına düştüğü gibi sesi buğulu geliyordu gözlerimin önünden geçen bana vuran bana hakaret eden adamın yaptıkları gelmişti nefes almaya çalıştım ama yapamıyordum iri bir el alnımı siliyordu gözlerimi açtığımda pencereyi açmıştı soğuk serin rüzgar alnıma ve bel kısmıma vurunca derin nefes alıp vermeye başladım, gözlerimi kırpıştırıp yüzüme aralıksız bana bakan adama bir kaç saniye baktım sonra onu hatırladım. "Bana çiçek getiren, ve o arabadaki adamsın değil mi?" diye sorduğumda cevap vermedi ondan sonra kendimi kaybetmiştim sonrası karanlıktı.
Doğan Soysal.
                                    🥀
Deri koltuğa yatırmış üzerine siyah uzun paltomu sermiştim ve orta sehpaya oturmuş onun melek gibi olan yüzüne bakıyordum onunla o gün karşılaşmamış yetmezmiş gibi bir de şimdi bu olaylar aklımı kaçırmaya yetiyordu böyle olsun istememiştim o hain çeteleri Yok ederken haberini alan patrondu o , iç çekerek elimi saçlarımın arasından geçirdim ve arkamı dönüp ayakta dikilen adamlarıma baktım. "Biriniz yemek söylesin" dediğimde yanımdan ayrıldılar, ayağı kalkıp Elif'ime yaklaştım yanağını örten saçlarını tutup arkaya attım teni parmağıma sürtünce sımsıcak olduğunu hissettim ateşi vardı elimi sıcak alnına koyup kaşlarımı çattım baya ateşi vardı dişlerimi sıkıp yemek söylemeleri için emrettiğim adamlarıma ilk yardım çantasını getirmelerini ekledim, elimde hissettiğim minik bir elle önüme döndüm kaşlarım çatılı halde elimi kımıldatmadan onu izledim gözlerini açmadan elimi daha çok sıkıp inledi dudaklarını yalayıp öksürünce susuz kaldığını düşündüm, elimi kibarca çekip deri koltuğun yanında duran ince uzun iki çekmeceli dolaba gittim bir bardak alıp içine su koydum ve tekrar yanına gittim koltuğun kenarına oturup başını tuttuğumda irkildi ve hafifçe gözlerini açtı o mavi gözler yine endişe korku ve tedirginlik doluydu kibarca bardağı uzattım. "Boğazların kurumuş olmalı hiçbir şey yemedin" dediğimde gözlerini bir saniye kapatıp tekrar açtı yutkunup yüzünü buruşturunca hafifçe doğruldu kolunu tutup destek oldum dudaklarına götürdüğümde gözleri yine beni buldu ve tedirgin bakmaya devam etti içip içmemek arasında kalmıştı çaprazca gülümsedim. "Merak etme içine zehir falan katmadım katkısız içme suyu" dediğimde gözleri baygın baygın bakıyordu bardağı eline alıp küçük bir yudum içti sonra baktı ki gerçekten öyle kana kana içmeye başladı, bardak bitince masaya koydum yine korkarak bana bakıyordu.
"Bırakın beni gideyim ben birşey yapmadım lütfen benim bir suçum yok küt..." ona baktığımda hemen susup yüzüme baktı, iç çektim.
"Yat dinlen"
"Siz kimsiniz tanımıyorum sizi lütfen bırakın beni gideyim"
"Bunu yapmam"
"Ben size birşey yapmadım bırakın beni" dediğinde ayağı kalkıp duymamazlıktan geldiğimde koltuğun hışırtısını duydum bir hışımla arkamı döndüğümde odanın kapısına doğru koşuyordu arkasından gülümsedim ve peşinden gittim rahattım çünkü gidebileceği hiçbir yer yoktu ayrıca bu yeraltında çıkış kapısını bilmiyordu.
Elif Demiray.
O adamdan kaçmak için kapıyı hemen hızla açıp karanlık koridorda koşmaya devam ettim, tanımadığım etmediğim bir adamla aynı ortamda bulunmak beni geriyordu nefes nefese kalmış bir şekilde koridorda ilerlemeye devam ederken hastandığımın belirtisini gösteren öksürüklerle koşmaya çalıştım  üstelik o adamın gözlerimin önünde adam vurması ayrı bir psikolojik taşıyordu vücudumu ateş kaplamıştı alnımdan terler akıyordu öksürdüğümde boğazım acıyınca yüzümü buruşturup sola döndüm kolumda hissettiğim elle çığlık attım kendimi bir gövdeye yapışırken bulunca onu kendimden uzaklaştırmak için elimden geldiğince itmeye çalıştım ama kollarımı tutup beni daha çok yakınına çekti, gözlerimi sıkıca kapatıp ağlamamak için direndim. "Lütfen bırakın beni"
"Seni bırakmam mümkün değil bu gördüklerin çok tehlikeli şeyler yaşadıklarında öyle..." itmeye devam ettim ama izin vermedi.
"Yemin ederim kimseye birşey demem"
"Sana güvenemem"
"Söz veriyorum kimseye söylemem"
"Yürü" dedi kibarca, onu itip kaçmaya yelkenirken kolunu belime geçirip çekti ağlamaya başlayarak başımı omzuna dayadım kolunu çekip bileğimi tutunca öksürdüm o anda bulunduğum yer üstüme üstüme gelmeye başladı etraf zaten karanlıktı iyice gözlerim kararmaya başlamıştı elimi alnıma koyup yüzümü buruşturdum başım dönüyordu.
"Başım dönüyor lütfen biraz bekler misin?" dediğimde durdu başını bana çevirdiğini gördüm ama çift görüyordum hafifçe sallandığımda hemen belimi ve kolumu tuttu.
"İyi misin?"
"Başım dönüyor ama geçer yürüyebilirim"
"Hiç sanmıyorum"
"Yürürüm ben" diye tersleyip ilerledim ama kendimi bir anda havalanıp kocaman cüssesinin arasında sıkışınca şaşkınca yüzüne baktım yürümeye başladığında bayılmamak için direndim ve şaşkınlığımı üzerimden atıp omzunu tuttum ittirdim. "Bana sormadan nasıl beni kucağınıza alırsınız? Bu nasıl bir barbarlık böyle"
"Barbar mı?"
"Evet barbar"
"Senin barbar dediğin kişi aslında düşündüğün kadar kötü olmayan biri"
"Sen bir katilsin" bunu söylerken hem korkmuştum hemde sesim bitkin çıkmıştı artık gerçekten kendimi bayılacak gibi hissediyordum daha fazla direnemiyordum.
"Evet"
"Saklamıyorsun yani"
"Doğru olanı inkar etmem ben, dürüstüm"
"Ya ben sırcı değilsem?"
"İşte bu yüzden bir müddet benimlesin" dediğinde son sözleri kulağıma buğulu gelmişti tam olarak ne söylediğini fazla net duyamasam da şaşkınlık ve korku hissedemeden kendimi bırakıp gittim.
Doğan Soysal.
   Alnına bezi koyup ateşinin düşmesini bekledim adamlarımdan biri yanıma geldi ve cesetler hakkındaki raporla ilgili açıklama yaptı. "Ağabey bizim öldürdüğümüz kişileri ortadan kaldırdık bir çete daha yok oldu polislerden şuan iz yok"
   "Biz yine temkinli olalım herşeyi biliyor benim ne olduğumu öğrendi"
   "Ne yapacaksınız ağabey?" diye sorunca bakışlarımı ona çevirip bacak bacak üstüne attım bu melek ama asi Elif'imi bırakmama imkan yoktu hem onu seviyordum hemde gerçekte kim olduğumu öğrenmişti iç çekip başımı hafifçe yana yatırdım.
    "Elif'in geçmişini herşeyini sevdiğim kızı daha yakından tanımak istesem de bana söylemeyecektir bu yüzden dosyası sabah elimde olsun"
    "Peki kız ne olacak? Sizin için büyük bir risk taşıyor efendim herşeyi söyleyebilir kaçabilir anlıyorum seviyorsunuz ama o sizi tanımıyor"
    "Şuan çok korktu elbette ki kaçacak gitmek isteyecek bunu tabi göz ardı edemem bu yüzden bir müddet benim evimde kalacak işleri düzene sokana kadar"
   "Sizin olmadığınız zamanlarda ne olacak?"
   "Öyle birşey olmayacak Cesur...hep yanında olacağım onun, dediğim gibi işimi sağlama almadan kendimi riske atmam"
   "Kız cayır cayır yanıyor doktor çağırsak mı?"
   "Hayır..." dedim gözlerimi Elif'e çevirerek, çenemi sıvazlayıp kaşıdım. "Eve bir hizmetçi bul şimdi gitsin yedek anahtarı ona ver yemek yapabilen biri olsun ama? Kız açlıktan dirençsiz kaldı bu yüzden hastalık kaptı çorba kaynatsın şimdi söyle"
    "Tamam ağabey" deyip yanımdan ayrıldı.
    Eve geldiğimde hizmetçi kapıyı açtı içeri girdiğimde gözleri kucağımdaki kıza kayınca mutfağı işaret ettim.
    "Çorba kaynattın mı?"
    "Evet efendim"
    "Odama getir bir tane de nane limon yap ballı falan zencefil herşeyi karıştır"
    "Peki efendim" deyip hemen mutfağa yönelince bende merdivenlere ilerledim, adamlarımdan birini kız için günlük kıyafet bulmasını istedim odama gidip onu yatağa yatırdığımda kapı çalmıştı zili duymuştum, iç çekerek kızın yanına gidip elimi tekrar alnına koydum hala ateşi düşmemişti hafifçe sarstığımda gözlerini açınca odamdaki tuvalet kapısını gösterdim.
   "Ateşin çok yüksek ılık bir duş alman gerek" dediğimde yüzüme bir kaç saniye baktı sonra dediğimi inkar etmeyince bu hoşuma gitmişti ayağı kalkınca kolunu tutup destek oldum onu tuvalete soktuğumda kapı tıklandı. "Gir" dediğimde adamım elinde poşetle önünü ilikleyip başını eğdi.
   "Efendim benden istediğiniz kıyafetleri getirdim"
   "Tamam" deyip elinden aldım ve yatağın üzerine koydum odadan çıktığımızda oda peşimden geldi sonra dış kapıdan çıktı bende mutfağa ilerledim hizmetçi bir bir dediklerimi yerine getiriyordu. "Adın ne?" diye sorduğumda hafifçe gülümseyerek yüzüme baktı sonra geri işine döndü.
   "Selma efendim"
   "Bir kaç günlüğüne burada çalışman gerektiğini biliyorsun değil mi? Bizim çocuklar söylemiştir"
   "Evet efendim"
   "Hiç kullanmadığın iç çamaşırı var mı? Kıza vereceğim"
   "Bir kaçı var efendim"
   "Kıza bir tane temizlerinden götür şuan duşta yemekle beraber götürürsün"
   "Tabi efendim" dediğinde yanından ayrıldım. Gecenin on ikisi olmuştu odama çıkıp içeri girdiğimde onu yatağımda yan yatarak görmüştüm duşunu ve yemeğini yiyene kadar yanına hiç gitmemiştim rahat etmesini istemiştim hizmetçi güzelce yemeğini yiyip ilaçlarını içtiğini söyleyince bu beni daha hoşnut etmişti, takım elbisemin gömleğini ve kıravatını çıkarıp yatağımın ucundaki kadife siyah koltuğa bıraktım dolabımdan rahat bir pijama altı alıp giyindim üzerime kısa kollu bir tişört geçirip iç çekerek onun yanına gittim elimi hafifçe alnına koydum ılık su iyi gelmişti ateşi düşmüştü çaprazca gülümseyerek rahat geniş cam kenarında duran koltuğuma ilerledim bir yastık ve bir battaniye alıp koltuğa kuruldum gözlerimi sola çevirip ona baktım benden yana dönük sessizce uyuyordu bakışlarımı karşıya çevirdim uzaktan uzaktan izlediğim, buram buram saçlarını koklamak istediğim, gözlerine sıkılana kadar bakmak istediğim kız artık yanımdaydı aylarca beklemenin sonu buydu sonunda, iç çekerek gözlerimi kapattım nihayet en çok istediğim hayal gerçek olmuştu

🥀 MAFYA : Acem Kızı 🥀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin