4. BÖLÜM

94 38 9
                                    

Karşısında onun bulunduğu yer vardı. Yine dönüp ona gelmişti. İki eliyle sildi göz yaşlarını. Hızlı hızlı onun yanına gitti. Şapkasını çıkarıp mahçup bir şekilde önünde tuttu. Ona ilk defa çarşamba dışında geliyordu. Önce geri gitmek istedi, yavaşça arkasına döndü. Eliyle çenesini sıvazladı, çaresiz bir halde etrafa bakındı. Sonra geri döndü, ona baktı. Aslında ne diyeceğini, nasıl davranacağını bilemiyordu. Kollarını kocaman açtı, yarım bir gülüşle:

"İşte ben geldim!" diyebildi. Gitti, oturdu yanına.

Toprağından bir avuç aldı, kokladı ve geri bıraktı.

"Neden geldin, bugün çarşamba değil? gibi sorular sorma lütfen. Geldim işte."
            
Yüzünde ki yarım gülüş yerini tamamen gözlerine bıraktı. Başını kaldırdı, bacaklarını karnına doğru çekti, dişlerini sıktı. Ama yine de olmadı. Yorgan altında ki sessiz çığlıkları dilini dövercesine döküldü ağzından. "Neden? Neden?" diye sürekli tekrarladı. Saatlerce ağladı...
            
Hırslı ve öfkeli adımlarla evine doğru ilerledi. Yolda kendisine selam verenlere aldırmadı. Evine geldi, kabanını çıkarıp hemen masaya oturdu. Eliyle yanaklarına vurdu, kendi kendine:

"Kendine gel! Topla kendini! Onun için yapacaksın, onun için. Unutma!" dedi ve kalemini eline aldı.
           
Son yazdığı sayfayı okudu. Artık umudunun yanına hırsı, inadı, öfkesi de eklenmişti. Dilinin ucuyla dokundu kalemine ve yazmaya başladı. Aklına gelen ne varsa, yüreğine sıkışan ne varsa, dilinin ucuna takılan ne varsa tek tek akıttı kaleminden kağıdına. Gözlerinden kâğıda damlayanlara aldırmadı, yazdı ve yazdı. O yazdıkça sayfalar arttı, satırlar küçüldü, cümleler noktaya aç kaldı.
           
Akşam olmak üzereydi. Başını ajandasından kaldırıp sarı papatyasına baktı:

"Benim sarı kızım, evimin güneşi. Bugün seni hiç güneşe kavuşturamadım. Bunun için üzgünüm. Sen de bana kızma n'olur. Dur, sana su getireyim." diyerek yerinden kalktı ve mutfağa gitti.
            
Kendisine bir papatya çayı hazırladı, sarı papatyasına da bir bardak su. Onlarla geldi salona. Çayını masaya koydu. Suyu nazikçe sarı papatyasına döktü, bir yandan da yapraklarını kokladıkça kokladı. Tekrar oturdu masaya. Çayını içmeye başladı, yazmaya devam etti.
            
Ertesi gün, dışardan geçen sütçünün sesiyle uyandı. Yine masada yazı yazarken uyumuştu. Yerinden kalktı, üstüne çeki düzen verdi. Sarı papatyasını aldı:

"Günaydın, günaydın sarı papatyam." diyerek cama doğru yaklaştı.
         
Camı açtı, bugün hava buğuluydu. Bu kez bulutlar kapatmıştı güneşti. Sarı papatyasını yerine koydu, şöyle bir mahalleye göz attı. Oturduğu binanın önünde tek tük kalabalık insanlar gördü. Art arda beyaz plastik sandalyeler getiriliyor, kadınlar binanın önünde endişeli bir şekilde yolu gözetliyor, adamlar bir köşeye çekilmiş olan biteni izliyordu. Birden aklına Nebahat Hanım geldi. Bu kalabalık onun içindi. Camı kapattı. Koltuğuna oturdu, başını iki elinin arasına aldı. Aşağı inip Nebahat Hanım'ı uğurlamalı mıydı, yoksa geçmişini hatırlamamak için evde oturmalı mıydı?
          
Birden dışarıda ki sesler artmaya başladı. Sessizliğin yerini ince ağıtlar, birkaç feryat figan ve gözyaşları aldı. Cenazenin geldiğini anladı. Yerinden kalkmadı. Onları duymamak için kulaklarını kapattı. Sesler arttıkça arttı, Osman'ın sesini duydu bir ara. Daha fazla kaldıramadı yüreği, kulaklarını kapatarak odasına gitti. Kapısını arkadan kilitledi, diz çöküp oturdu. Kararlıydı, o cenaze gidene kadar yerinden kımıldamayacaktı. Seslerin kesildiğini düşünerek kapısını açtı. Cama yaklaştı, yola baktı. Kimse yoktu. Camı açıp, sarı papatyasını aldı. Hızla içeriye girdi. Sarı papatyasını yerine koyup, kendine gelebilmek için başını hızlıca iki yana salladı. Sonra oturdu ve yazmaya devam etti. Yazdı, yazdı ve yazdı. Eline silgiyi aldı ve son satırlarını parçalarcasına sildi. Kağıdı koparıp, buruşturup attı. Başını iki elinin arasına aldı, sessizliğe gömüldü. Diline gelen sözleri dişleriyle kesti. Gözlerinden şikayetçiydi, neden bulutlardan çalıyorlardı ki yağmuru? Oysa ki yağmur gökyüzünde daha bir anlamlıydı.
          
Odasına girdi, loş ışığını yaktı. Masasına oturdu ve günlük yazdığı ajandayı çıkardı.

SARI PAPATYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin