Yerinden doğrulup mutfağa doğru ilerledi. Hocası orada da yoktu. O sırada evin kapısı açıldı ve Eflatun elinde ekmekle içeri girdi. Fuat'a:
"Aaa uyanmışsın. Günaydın. Ben de erkenden fırına gittim, ekmek aldım. Hadi elini, yüzünü yıka. Kahvaltı yapalım."
Fuat:
"Peki hocam." diyerek banyoya gitti.
Birlikte kahvaltı yapmaya başladılar. Eflatun'da bugün bir garip mutluluk vardı. Fuat bunu fark etmişti ve aslında nedenini de merak etmişti. Daha fazla dayanamayarak:
"Hocam, bugün çok neşelisiniz. Var mı bunun bir sebebi?"
"Ah Fuat'ım. Ben de bilmiyorum ki sebebini. Ama o kadar mutluyum ki; sanki bulutların üzerindeyim. İçimde gökkuşakları var, kuşlar her şey cıvıl cıvıl içimde."
Sohbet eşliğinde sade bir kahvaltı yaptılar. Fuat, okula gitti. Eflatun, yeni gazetesini alıp gündemi inceledi. Bugün de böyle farkına varmadan geçmişti.
Nihayet yarışmanın sonucunun açıklandığı gün geldi. Fuat, laptopuyla hocasının evin de sonuçların açıklanacağı siteyi açmaya çalışıyordu. Eflatun masanın köşesinde ellerini suçlu bir çocuk gibi bacaklarının arasında kavuşturmuş heyecan dolu bakışlarla bilgisayar ekranına bakıyordu. Fuat:
"Oh be, nihayet site açılıyor. Az kaldı hocam." dedi.
Eflatun'un kulakları Fuat'ı duymamıştı. O an sadece gözleri çalışıyordu, onlar da bilgisayar ekranına odaklanmıştı. Vücudunun hiç bir yerini hissetmiyordu. Tüm organları dış dünyaya kendini kapatmıştı.
Yavaş yavaş yükleniyordu sonuçların açıklanacağı sayfa. Eflatun'un aklından bir sürü düşünce geçiyordu. Bir yanı kazanmazsa ne yapacağına, başka bir yanı da kazanırsa ne yapacağına odaklanmıştı.
Sayfa açıldı. Ve kazananın adı büyük, kalın harflerle:
EFLATUN OKYANUS
Fuat, yüzünde garip bir sevinç ifadesiyle:
"Hocam kazandınız! Hocam siz kazandınız! Başardınız hocam." diyerek sevinçten oturduğu yerden ayağa kalkıp zıplamaya başladı. Bir an hocasının yüzüne baktı.
Eflatun, bilgisayar ekranına gözlerini dikmiş öylece kalakalmıştı. Gözlerinde ki yaşlar dizlerine damlıyor, ellerini bacaklarının arasında iyice sıkıştırıyordu. Ellerinin damarları patlayacak gibiydi. Ekran da yazan adına uzun uzun baktı. Fuat, hocasının omzuna dokunarak:
"Hocam! Hocam iyi misiniz?" diye sordu tedirgin bir ses tonuyla.
Eflatun, ellerini bacaklarının arasından çıkardı. Artık sessiz göz yaşlarının yerini dilinin ucuna gelen hıçkırıklar almıştı. Tek tük bir şeyler söylemek için çabaladı. Derin bir nefes alıp:
"Ahh... ahh! Bunu... ben bunu uzun süredir bekliyordum. Aaaa offf. Uzun süredir bekliyordum!" dedi, yerinden kalkıp ekranda ki ismine dokundu:
"Bu benim adım. İşte benim hikayem. Ahhhh.... bu benim. Bu benim, gerçekten benim. Fuat bu kazanan benim."
Hocasının bu halleri Fuat'ı ağlatmaya yetmişti. Hocasını destekleyerek:
"Evet hocam, sizsiniz. Bunu başaran sizsiniz."
Eflatun, hızla evden çıktı. Fuat'ta arkasından gitti. Merdivenleri hızlıca indiler. Fuat, mahallede sağlı sollu koşturan hocasını görünce kendini kötü hissetti. Hocası karşısında ayakları çıplak bir şekilde, bağırarak sağa sola koşuyordu. Bulunduğu yere oturdu Fuat.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARI PAPATYA
ChickLitO, her şeyini kaybetmiş yalnız bir adam. O, sarı papatyasının her yaprağına hayallerini yazan bir adam. Tek isteği, güneşin onun için doğması. ... ve anladı ki; hayallerini ertelersen, kaybedersin.