Form da ki soruları doldurduktan sonra formu gülümseyerek yetkili kadına verdi. Kadın formu alıp katlayarak bir zarfın içine koyup sarı, büyük zarfın içine koydu. Sarı zarfı tekrar kapatıp bilgisayarda birkaç işlem daha yaptıktan sonra:
"İşleminiz bitti. Başvurunuz tamamlandı, gidebilirsiniz." dedi.
Eflatun ayağa kalkıp:
"Peki sonuçlar ne zaman açıklanacak? Bir bilginiz var mı?" diye sordu.
"Sonuçlar yirmi beş mayıs tarihinde açıklanacak beyefendi."
"Teşekkür ederim, iyi günler."
"İyi günler beyefendi."
Eflatun fötr şapkasını başına takıp yüzünde ki minnettar tebessümle oradan hızla uzaklaştı. Binadan çıkıp kendinden emin adımlarla evinin yolunu tuttu. Bir ara başını kaldırıp yüzünde ki minnettar gülümsemeyi güneşle paylaştı. İnanıyordu, içinde ki umutlara. Bir gün güneş doğacaktı. İşte o zaman kaybettiği kendine kavuşacaktı.
Eliyle fötr şapkasını düzeltip metrobüs durağına doğru soluksuz adımlar atmaya başladı. Gözleriyle gördüğü her şeye, herkese dudaklarının arasına iliştirdiği tebessümle cevap veriyordu. Mutluydu. İçinde ki inancını umutlarından geri almayı başarmıştı. O kadar inanıyordu ki güneşin doğacağına aklına gelen ne kadar ümit kırıcı söz varsa onlar için dilinin ucunu ısırıyordu.
Metrobüs durağına geldiğinde metrobüsün beklediğini gördü. Koşar adım metrobüse yetişmeye çalıştı. Nihayet insanların arasından zorla ilerleyerek metrobüse bindi. Metrobüsün içi oldukça kalabalıktı. Ayakta olduğu için direkten sıkıca tutuyordu. Onun ayakta durmakta zorlandığını gören genç bir kız oturduğu yerden kalkıp onun omzuna dokunarak:
"Buyur amcacığım, geç sen otur." dedi.
Genç kıza bakıp:
"Rahatsız olma evladım. Otur sen yerine." diye cevap verdi.
"Yok amcacığım. Olur mu öyle şey? Lütfen, geçin siz oturun."
"Peki, tamam. Çok sağol evladım. Allah razı olsun."
"Rica ederim amca."
O, kızın cam tarafında ki yerine geçip oturdu. Fötr şapkasını çıkarıp eliyle dağılan ve terleyen saçlarını düzeltti. Şapkayı önünde tutup kafasını cama yasladı. Gözlerini güneşe dikti. Bulutların arasından öne doğru süzülen güneş, uzunlu kısalı binaların arkasından ona bu yolculuğun da eşlik ediyordu. Güneşe baktıkça içinde kayboluyor, git gide melankolik halinden uzaklaşıyordu. Metrobüsten inip sabit adımlarla evine doğru yürüdü. Birbiriyle çelikşili yollardan, birbirlerine hasret sokaklardan geçti.
Ona geldi. Dar bahçe kapısından içeri girdi. Kahverengi örtünün altında uyuyanları rahatsız etmemek için parmaklarının ucuyla sessizce ilerledi. Onun yanına oturdu, fötr şapkasını çıkarıp kenara koydu. Eliyle kahverengi örtüyü okşadı, üzerinde ki yeşilliklere dokundu. Gülümseyerek:
"Sana geldim. Biliyor musun, bugün güneşe kavuşmak için bir adım attım. Hani dün anlatmıştım ya sana. Başvurumu tamamladım. Eee artık bakalım ne olacak?" dedi ve başını gökyüzüne kaldırıp güneşe umut dolu bakışlar atarak:
"İnanıyorum bir gün güneş doğacak, ta içimiz de. Sol tarafımız da bir şeyler yeşerecek. Bir şeyler can verecek güneş uğruna. İşte o zaman gece silinecek." dedi.
Onun toprağını avuçların da sıkarak:
"Sen, karanlığıma güneş gibi doğan, her gecemin sabahı olan, kış sonrası bahar müjdem. Ver bana güneşi. Doldur içime gökyüzünü, kaybolsun tüm çıkmaz sokaklar." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARI PAPATYA
ChickLitO, her şeyini kaybetmiş yalnız bir adam. O, sarı papatyasının her yaprağına hayallerini yazan bir adam. Tek isteği, güneşin onun için doğması. ... ve anladı ki; hayallerini ertelersen, kaybedersin.